Kıymetli okuyucularım
Cumhuriyet tarihine baktığımızda Atatürk’ün vefatıyla yani 10 Kasım 1938’den sonra başlayan, daha doğrusu başlatılan ‘sağ-sol’ meselesi devamlı olarak milletimizin kutuplaşmasına sebep olmuştur. Bu yüzden gençlerimiz birbirlerinin kanını dökmüş, aralarında düşmanlık tohumları boy göstermiştir. Siyasetçiler bu durumdan istifade etmek rant sağlamak için devamlı olarak yarayı kaşımışlardır. Partilerde ‘sağ parti, sol parti’ şeklinde ayrılmışlardır. Sağ partileri destekleyen seçmenler dindar, doğru, dürüst kişiler olarak gösterilmiştir. Sol partileri destekleyen seçmenler ise dine karşı olan, yanlışların yanında yer alana kişiler olarak gösterilmişlerdir. Uyanık geçinen bazı siyasetçiler bu ortamdan faydalanmak için her çeşit istismarı yapmışlardır. Bakınız, yıl 1969. Milletvekilleri konuşup duruyor. Genel seçimler var. Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti Ordu’da MHP’den aday. Ben de ‘Gençlik Teşkilatı’ adına onunla dolaşıyorum. Bir şehit evladı olan rahmetli babam aşırı Menderesçi olduğu için Adalet Partisi’ni(AP) destekliyor. Merhum Alparslan Türkeş’e çok kızgın. Ben de babamı MHP’li yapmak için bütün imkanlarımı kullanıyorum. O dönemde köyümüzden Cumhuriyet Halk Partisi’ne(CHP), 11 oy çıkıyor. Babam da onlar için ‘Oğlum, bu adamlar komünist’ diyor. Halbuki onların arasında beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, zekatını veren, hırsızlık yapmayan, içkiyle meşgul olmayan iyi ve dürüst insanlar var. Beri tarafta, yani AP’yi destekleyenler arasında faizcilerle işbirliği yapan, içki ve kumarı adet haline getiren, rüşvet yiyen, haftada en az bir kez Fatsa’dan araba kiralayarak Samsun’a geneleve gidenler var. Yani tam bir rezalet ve yüz karası.
Kıymetli okuyucularım
Bir gün babamın boynunu kucakladım. Ve dedim ki ‘’Babacığım, seninle bir şey konuşmak istiyorum’’. Babam, ‘’Konuşalım, söyle oğlum’’ dedi. Ben de anlattım. ‘’Baba, sizi kandırıyorlar. Senin komünist dediğin adamların çoğu iyi insan. İbadetlerini yapıyorlar. Hırsızlıkları, faizcilikleri, rüşvetleri yok. Bir de ötekilere bak. Çoğunda her türlü kötü yol var. Bunların hangisi iyi, hangisi kötü hesap et bakalım’’ dedim. Rahmetli babam, ‘’Oğlum, doğru söylüyorsun, ben hiç bunları düşünmedim. Okumuş adamın hali başka oluyor. Sen haklısın’’ dedi. Şimdilere bakıyorum da aynı manzarayı görüyorum. Uyanık geçinenler yine milletimizi ayrıştırmaya devam ediyorlar. Bir taraftan da ‘malı götürmenin yarışındalar’. Ancak unutulan bir gerçek var. Dünün seçmeni ile bugünün seçmeni aynı değil. Olaylar bir bir sırıtıyor. ‘Hala aynı tas, aynı hamam’ desek bile, müşteriler daha bilinçli. Az ya da çok kaygan zemini ve kaypakları tanıyorlar. ‘’Yiyip içiyorlar, çalıp çırpıyorlar ama çalışıyorlar’’ diyen mantık iflasa mahkumdur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
HALA AYNI TAS AYNI HAMAM
Cumhuriyet tarihine baktığımızda Atatürk’ün vefatıyla yani 10 Kasım 1938’den sonra başlayan, daha doğrusu başlatılan ‘sağ-sol’ meselesi devamlı olarak milletimizin kutuplaşmasına sebep olmuştur. Bu yüzden gençlerimiz birbirlerinin kanını dökmüş, aralarında düşmanlık tohumları boy göstermiştir. Siyasetçiler bu durumdan istifade etmek rant sağlamak için devamlı olarak yarayı kaşımışlardır. Partilerde ‘sağ parti, sol parti’ şeklinde ayrılmışlardır. Sağ partileri destekleyen seçmenler dindar, doğru, dürüst kişiler olarak gösterilmiştir. Sol partileri destekleyen seçmenler ise dine karşı olan, yanlışların yanında yer alana kişiler olarak gösterilmişlerdir. Uyanık geçinen bazı siyasetçiler bu ortamdan faydalanmak için her çeşit istismarı yapmışlardır. Bakınız, yıl 1969. Milletvekilleri konuşup duruyor. Genel seçimler var. Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti Ordu’da MHP’den aday. Ben de ‘Gençlik Teşkilatı’ adına onunla dolaşıyorum. Bir şehit evladı olan rahmetli babam aşırı Menderesçi olduğu için Adalet Partisi’ni(AP) destekliyor. Merhum Alparslan Türkeş’e çok kızgın. Ben de babamı MHP’li yapmak için bütün imkanlarımı kullanıyorum. O dönemde köyümüzden Cumhuriyet Halk Partisi’ne(CHP), 11 oy çıkıyor. Babam da onlar için ‘Oğlum, bu adamlar komünist’ diyor. Halbuki onların arasında beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, zekatını veren, hırsızlık yapmayan, içkiyle meşgul olmayan iyi ve dürüst insanlar var. Beri tarafta, yani AP’yi destekleyenler arasında faizcilerle işbirliği yapan, içki ve kumarı adet haline getiren, rüşvet yiyen, haftada en az bir kez Fatsa’dan araba kiralayarak Samsun’a geneleve gidenler var. Yani tam bir rezalet ve yüz karası.
Kıymetli okuyucularım
Bir gün babamın boynunu kucakladım. Ve dedim ki ‘’Babacığım, seninle bir şey konuşmak istiyorum’’. Babam, ‘’Konuşalım, söyle oğlum’’ dedi. Ben de anlattım. ‘’Baba, sizi kandırıyorlar. Senin komünist dediğin adamların çoğu iyi insan. İbadetlerini yapıyorlar. Hırsızlıkları, faizcilikleri, rüşvetleri yok. Bir de ötekilere bak. Çoğunda her türlü kötü yol var. Bunların hangisi iyi, hangisi kötü hesap et bakalım’’ dedim. Rahmetli babam, ‘’Oğlum, doğru söylüyorsun, ben hiç bunları düşünmedim. Okumuş adamın hali başka oluyor. Sen haklısın’’ dedi. Şimdilere bakıyorum da aynı manzarayı görüyorum. Uyanık geçinenler yine milletimizi ayrıştırmaya devam ediyorlar. Bir taraftan da ‘malı götürmenin yarışındalar’. Ancak unutulan bir gerçek var. Dünün seçmeni ile bugünün seçmeni aynı değil. Olaylar bir bir sırıtıyor. ‘Hala aynı tas, aynı hamam’ desek bile, müşteriler daha bilinçli. Az ya da çok kaygan zemini ve kaypakları tanıyorlar. ‘’Yiyip içiyorlar, çalıp çırpıyorlar ama çalışıyorlar’’ diyen mantık iflasa mahkumdur.