Kıymetli okuyucularım.
İslam tarihinde ve Müslüman bilim adamları tarafından tespit edilen bir gerçek vardır. O gerçek de şudur. En geniş toplumsal kurum devlettir. Amr. b. As "Ehliyetsiz olsa bile bir hükümdarın varlığı anarşinin sürüp gitmesinden daha hayırlıdır" sözünü hatırlatan İmamı Gazali konunun önemine işaret etmiştir. Ayrıca İslam siyaset biliminin önemli kaynaklarından olan El Ahkamü’s Sultaniyye'nin (Devlet adamlarının uyması gereken hükümler) müellifi (yazarı) olan İmam Maverdi de şu tespiti yapmıştır. "Etkili ve güçlü bir siyasi yönetim huzurlu bir dünya hayatının başlıca şartlarındandır. Çünkü devlet, çok farklı arzu, ihtiras, menfaat arayışı içinde olan insanları kontrol eden, uzaklaştırıp kaynaştıran, onları birbirlerine zarar vermekten alıkoyan hukuk düzeni sayesinde düşmanlık ve haksızlıkları önleyen bir sosyal ve siyasal yapı ve otoritedir. Toplumun ve bireylerin huzur ve güvenliğini, mutluluğunu sağlamakta din tek başına yeterli değildir. Dinin yanında devlet denilen bu otoriteye de ihtiyaç vardır. Bu yüzden Hz. Peygamber Mekke'den Medine'ye hicret edip bir devlet kurma fırsatını elde eder etmez hiç vakit kaybetmeden bu yapıyı gerçekleştirmiştir. Maverdi şu önemi uyarıyı da yapmaktadır: "Eğer devlet vatandaşların birbiriyle kaynaşmasını sağlayan, onlara itaat ve dayanışma ruhunu sağlayan dine önem vermezse toplumun kendisine gönüllü saygısını da kazanamaz. Toplum üzerinde ancak baskı yoluyla otoritesini sürdürebilir. Bu da onu bir zorba devlet ve yıkıcı devlet haline getirir. Şu halde sağlıklı bir din-devlet ilişkisinin kurulması devletin, toplumun en yüksek değeri olan dine saygı göstermesi ile mümkün olur. Burada dine saygı ifadesinin vazgeçilmez buyrukları emirleri olan adalet, eşitlik, dürüstlük, doğruluk, ahlaki sosyal ve siyasal ilkelere de saygı ile olur. Bunları ihlal etmek dikkate almamak ve bunlara uymamak Allah'ın hükümlerini ihlal etmek anlamına gelir." İşte bu anlamda Şanlı peygamberimiz (s.a.v.), "Cihadın en üstün olanı zalim hükümdar karşısında (adalete uymayan, dürüst olmayan hak ve hukuka dikkat etmeyen) yönetici karşısında hakkı söylemektir (doğruyu haykırmaktır)" buyuruyor.
Kıymetli okuyucularım.
Yukarıda dile getirilen nazik ve hassas konularla alakalı İslam İlmihali (İslamiyet ve Toplum) isimli eserin 2. Cildinin 550-552. sayfalarını inceleyebilirsiniz. Eser Diy. İş. Bşk. tarafından hazırlanmıştır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) mübarek sözlerinde Yaratana isyan teşkil eden hususlarda (konularda) yaratılmışa itaat edilmeyeceği bildirilmiştir. Bakınız İbn. Mace 'Fiden' Bahsi. Buhari 'ahkam (hükümler)' bahsi. Müsned 'Fiten' Bahsi.
İslam bilginleri "Emri bil maruf nehyi anil münker" (İyiliği emretmek, kötülüklerden sakınmak) konusunda devlet ve siyaset adamlarını uyararak adalete doğruluk ve dürüstlüğe, hak ve hukuka uymaya çağırmayı önemli görevler arasında göstermişlerdir. İslam hukukçuları, adaletten, ahlak kurallarından ve hukuktan sapan, ayrılan devlet yöneticilerinin doğrudan makamından düşmüş olacağını bildirmişlerdir. Bu bağlamda devlet adamlarının mutlaka adalete uymalarını istemişlerdir. Onun için hak ve hakikati söylemek erdemdir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
HAK VE HAKİKATİ SÖYLEMEK BİR GÖREVDİR
İslam tarihinde ve Müslüman bilim adamları tarafından tespit edilen bir gerçek vardır. O gerçek de şudur. En geniş toplumsal kurum devlettir. Amr. b. As "Ehliyetsiz olsa bile bir hükümdarın varlığı anarşinin sürüp gitmesinden daha hayırlıdır" sözünü hatırlatan İmamı Gazali konunun önemine işaret etmiştir. Ayrıca İslam siyaset biliminin önemli kaynaklarından olan El Ahkamü’s Sultaniyye'nin (Devlet adamlarının uyması gereken hükümler) müellifi (yazarı) olan İmam Maverdi de şu tespiti yapmıştır. "Etkili ve güçlü bir siyasi yönetim huzurlu bir dünya hayatının başlıca şartlarındandır. Çünkü devlet, çok farklı arzu, ihtiras, menfaat arayışı içinde olan insanları kontrol eden, uzaklaştırıp kaynaştıran, onları birbirlerine zarar vermekten alıkoyan hukuk düzeni sayesinde düşmanlık ve haksızlıkları önleyen bir sosyal ve siyasal yapı ve otoritedir. Toplumun ve bireylerin huzur ve güvenliğini, mutluluğunu sağlamakta din tek başına yeterli değildir. Dinin yanında devlet denilen bu otoriteye de ihtiyaç vardır. Bu yüzden Hz. Peygamber Mekke'den Medine'ye hicret edip bir devlet kurma fırsatını elde eder etmez hiç vakit kaybetmeden bu yapıyı gerçekleştirmiştir. Maverdi şu önemi uyarıyı da yapmaktadır: "Eğer devlet vatandaşların birbiriyle kaynaşmasını sağlayan, onlara itaat ve dayanışma ruhunu sağlayan dine önem vermezse toplumun kendisine gönüllü saygısını da kazanamaz. Toplum üzerinde ancak baskı yoluyla otoritesini sürdürebilir. Bu da onu bir zorba devlet ve yıkıcı devlet haline getirir. Şu halde sağlıklı bir din-devlet ilişkisinin kurulması devletin, toplumun en yüksek değeri olan dine saygı göstermesi ile mümkün olur. Burada dine saygı ifadesinin vazgeçilmez buyrukları emirleri olan adalet, eşitlik, dürüstlük, doğruluk, ahlaki sosyal ve siyasal ilkelere de saygı ile olur. Bunları ihlal etmek dikkate almamak ve bunlara uymamak Allah'ın hükümlerini ihlal etmek anlamına gelir." İşte bu anlamda Şanlı peygamberimiz (s.a.v.), "Cihadın en üstün olanı zalim hükümdar karşısında (adalete uymayan, dürüst olmayan hak ve hukuka dikkat etmeyen) yönetici karşısında hakkı söylemektir (doğruyu haykırmaktır)" buyuruyor.
Kıymetli okuyucularım.
Yukarıda dile getirilen nazik ve hassas konularla alakalı İslam İlmihali (İslamiyet ve Toplum) isimli eserin 2. Cildinin 550-552. sayfalarını inceleyebilirsiniz. Eser Diy. İş. Bşk. tarafından hazırlanmıştır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) mübarek sözlerinde Yaratana isyan teşkil eden hususlarda (konularda) yaratılmışa itaat edilmeyeceği bildirilmiştir. Bakınız İbn. Mace 'Fiden' Bahsi. Buhari 'ahkam (hükümler)' bahsi. Müsned 'Fiten' Bahsi.
İslam bilginleri "Emri bil maruf nehyi anil münker" (İyiliği emretmek, kötülüklerden sakınmak) konusunda devlet ve siyaset adamlarını uyararak adalete doğruluk ve dürüstlüğe, hak ve hukuka uymaya çağırmayı önemli görevler arasında göstermişlerdir. İslam hukukçuları, adaletten, ahlak kurallarından ve hukuktan sapan, ayrılan devlet yöneticilerinin doğrudan makamından düşmüş olacağını bildirmişlerdir. Bu bağlamda devlet adamlarının mutlaka adalete uymalarını istemişlerdir. Onun için hak ve hakikati söylemek erdemdir.