Rezaletlerden bini beş para dedirten çelişkiler o kadar çok ki… Hangisini örnekleyeceğimizi bile şaşırıyoruz. Mesela merhum Türkeş’in savunmalarının kaleme alındığı eserin 57. Sayfasında şu satırlara rastlıyoruz: 1 numaralı klasörün 66.dizisinde bulunan 12.09.1980 tarihli tutanakta:
 “Dedektörle tüm bina arandı ayrıca MHP’nin yeni binasında aramalar yapıldı. Buradan temin edilen suç eşyaları da alıkonuldu. Olay yerinde yapılacak başka bir işlem kalmadığında bina olduğu gibi bırakılıp kapısı birinci şube ekiplerince mühürlendi. İş bu arama zabıtı okundu, birlikte imzalandı. 12.09.1980” deniliyor.
Halbuki Sayın Nurettin Soyer, yazısının ikinci sayfasında aynen şunları ifade ediyor: “Binalarda aramalara devam eden askeri savcılar saat 18:00 sularında telefonla Albay Nurettin Soyer’i arayarak aramaların ertesi gün de devam etmesi gerektiğini bildirmişlerdir. 13.09.1980 günü de askeri savcılar grup halinde MHP Merkez Binaları’na giderek aramalarına devam etmişlerdir.” denilerek tutanaklarda büyük bir çelişki ortaya konmuş bulunuyor.
Başsavcının 17.06.1982 tarihli yazısının 4.sayfasında, “Aramalar sırsaında genel başkanın bulunmadığı diğer görevlilerin de gelmedikleri” yazılmış bulunmaktadır. Halbuki arama yapılmış olan bütün siyasi partilerde hiçbirisinin genel başkanlarının aramalarda bulunması istenilmemiş ve bulunmamışlardır. Şimdi gelin de merak etmeyin, böyle adalete yazıklar olsun demeyin. Asılanların, idama mahkum olanların, işkencelerle suç itirafında bulunmaya mecbur bırakılanların vebalini kim veya kimler ödeyecek? Atalarımız boşuna söylememişler, “Vicdanların karardığı yerde kanunlar sûkut eder(susar)” diye… Maalesef belli dönemlerde adalet rezil edilmiş, vicdanlar kapkara olmuştur. Diriliş gününe hazırlanın bakalım…
DEVAM EDECEK…