Kıymetli okuyucularım.
Biraz gerilere gidersek kimler nerede ve nasıl hangi hataları yapmış anlarız. Mesela 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ilk genel seçimlerde iktidara gelen Ana Vatan Partisi ve Başbakan olan merhum Turgut Özal’dan adını sıkça duyduğumuz ‘Küreselleşme ve Entegrasyon’ ifadeleriyle yaşadığımız ‘ahlaki buhranların’ fitili ateşlenmiştir. Sosyal ve kültürel alanda ve siyasetteki açıklamaları takındığı tavırlar Türkiye’yi bir dejenerasyonun içine itmiştir. Amerikanvari tavırlar, eşinin kurduğu ‘papatyalar derneği’ tarikat, siyaset ilişkileri,takunyacılar denilen bir grubun devlet içine sızması, memur atamalarında etkin rol oynamalar ‘Devler içinde devlet’ olmanın kapılarının açılmasını sağlamıştır. Çocuklarının, damadının ve bunların kendilerine seçtiği ‘prenslerin’ her birisinin devlet işine karışmaları bir yozlaşma sebebi olmuştur.
Anayasa bir kere delinme ile bir şey olmaz, Azerbeycanda yaşayanlar bizi ilgilendirmez, onlar Şii diyerek Türk coğrafyasını üzmesi ‘Benim memurum işini bilir’ diyerek, rüşvetin meşrulaştırılması, teşvik primi diyerek boş işletmelere kredi su gibi akması o dönemde olmuştur. İlk PKK baskını da bu dönemdedir. Yılanın başı küçükken ezileceği yerde’ bir avuç çapulcuya meydan verilmez denilmişti. Ben dünyada kimseye hesap vermem, öbür dünyada Allah’a hesap veririm’ diyen varlık ile maliyeye ve devlete kafa tutan bir abi olmuştur.
Aynı dönemde evden kaçanları sayılar artmış tele vole kültürünün altyapısı olmuştur. Bütün bunlar muhafazakar geçinenler dönemlerde olmuştur.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Zekeriya Kılıç
GEÇMİŞİ HATIRLAMAK
Biraz gerilere gidersek kimler nerede ve nasıl hangi hataları yapmış anlarız. Mesela 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ilk genel seçimlerde iktidara gelen Ana Vatan Partisi ve Başbakan olan merhum Turgut Özal’dan adını sıkça duyduğumuz ‘Küreselleşme ve Entegrasyon’ ifadeleriyle yaşadığımız ‘ahlaki buhranların’ fitili ateşlenmiştir. Sosyal ve kültürel alanda ve siyasetteki açıklamaları takındığı tavırlar Türkiye’yi bir dejenerasyonun içine itmiştir. Amerikanvari tavırlar, eşinin kurduğu ‘papatyalar derneği’ tarikat, siyaset ilişkileri,takunyacılar denilen bir grubun devlet içine sızması, memur atamalarında etkin rol oynamalar ‘Devler içinde devlet’ olmanın kapılarının açılmasını sağlamıştır. Çocuklarının, damadının ve bunların kendilerine seçtiği ‘prenslerin’ her birisinin devlet işine karışmaları bir yozlaşma sebebi olmuştur.
Anayasa bir kere delinme ile bir şey olmaz, Azerbeycanda yaşayanlar bizi ilgilendirmez, onlar Şii diyerek Türk coğrafyasını üzmesi ‘Benim memurum işini bilir’ diyerek, rüşvetin meşrulaştırılması, teşvik primi diyerek boş işletmelere kredi su gibi akması o dönemde olmuştur. İlk PKK baskını da bu dönemdedir. Yılanın başı küçükken ezileceği yerde’ bir avuç çapulcuya meydan verilmez denilmişti. Ben dünyada kimseye hesap vermem, öbür dünyada Allah’a hesap veririm’ diyen varlık ile maliyeye ve devlete kafa tutan bir abi olmuştur.
Aynı dönemde evden kaçanları sayılar artmış tele vole kültürünün altyapısı olmuştur. Bütün bunlar muhafazakar geçinenler dönemlerde olmuştur.