“Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi ise maldır” buyuruyor şanlı Peygamberimiz. Bakınız Tirmizi Zühd. Bahsi 26. Son yıllarda yaşadığımız çirkin ve ahlaksız olaylar içimizi yaralamıştır. Para uğruna bir takım adiliklere ve alçaklıklara düşülmüştür. Fitne denilen şeytani istekler maalesef, siyaset ve tarikat ilişkisini devreye sokmuştur. Şarlatanlar ise susmaktadırlar. Bazıları da kapalı devre birilerini savunurken “Efendim Mevlana’yı, Yunus Emre’yi, Ahmet Yesevi’yi, Hacı Bektaşi Veli’yi nereye koyalım?” Diyerek algı oluşturmaya devam etmektedirler. Medyatik şovmenler bu işleri iyi biliyorlar. Pek tabi olarak yaptıkları ve ortaya koydukları entrika, Atatürk’ü suçlama operasyonu Elbette Mevlana’nın, Yunus Emre’nin, Ahmet Yesevi’nin, Hacı Bektaşi Veli’nin Hacı Bayram Veliler’in konulacağı yer hakikat terazidir. Mihenk taşı ise adalettir. Onların hayatında siyasetçilere yalakalık yoktur. Oların hayatlarında açılışlarda şakşakçı hödüklere, dilli düdüklere uşaklık yoktur. Onlar Allah diyerek kandırmamışlardır. Bir örnek vermek istiyorum. Kanuni Sultan Süleyman Topkapı Sarayı’nın bahçesinde gezerken, bazı ağaçların karıncalar tarafından sarıldığını görüyor. Bunun üzerine karıncaların ilaçla öldürülmesi gerektiğini düşünüyor. “Karıncalar da can taşıyor” diyerek hocası Ebussuud Efendiye gidiyor. Odasında bulamayınca bir şiirle soruyu yazıp bırakıyor. “Meyve ağaçlarını sarınca karınca, günah olur mu karıncayı kırınca?” Hocası Ebussuud Efendi cevap veriyor ve diyor ki; “Yarın Hakkın huzuruna varınca, Süleyman’dan hakkını alır karınca...” İşte ilim adamı, işte samimi Müslüman, işte ciddi fetva...
Nerede o iman şuuru, nerede o adalet abitleri? Şimdilerde olsa, uydurukça fetvalarla yağcılık tavan yapardı. Merak edenler 7 Eylül 2020 Pazartesi tarihli Diyanet takvimini inceleyebilirler. Yapmadıklarını söyleyenler elbette cezalarını çekeceklerdir. Atatürk işte böyle ilim adamlarını mükâfatlandırmıştır. Duymayanlar duysun. Bilmeyenler bilsin. Şarlatanlar artık tanısın ve deşifre olsun.