Hak edilmeden ulaşılan zenginlikler mutlaka başkalarının sefalet ve gözyaşlarına sebep olmaktadır. Onlar zenginleşirken ihtiyaç sahipleri fakirleşmektedir.
Faiz sebebiyle üretilen mal ve hizmetlere bindirilen zamlar toplumun gücünü kaybetmesine yol açmaktadır. Fakir ve sefalete düşmüş bir cemiyette zengin olmak belki mümkündür ancak bu zenginliğin, sahiplerine huzur ve saadet getireceğini sanmak, tarihin de ortaya koyduğu gibi, büyük bir gaflet olur. Hiç unutmayalım ki cemiyetin sefaleti üzerine bina edilmiş zenginlikler, maddi ve manevi felaketlerin kaynağı haline gelir. Ayrıca toplumun cemiyetini, zengin ve huzurlu kılmaya yönelik çalışmalar ve müesseseler, kurumlar, yalnız zenginleşmeye yol açmazlar. Barış ve huzurun temininde de önemli rol oynamaları için faizden uzaklaşmak gerekir.
Bu sebepten dolayı faiz pratikte ve teoride bir artış gibi gözükse bile, gerçekte ve pratikte toplum olarak zenginliğin noksanlaşmasıdır. Zekat ise görünüşte zenginlikten bir eksilme gibi görünse de, gerçekte ve pratikte maddi ve manevi bir bereketlenme ve bir huzur ifade eder.
Bundan 1400 küsür yıl önce yüce Rabbimiz şu ayet ile bu tesbiti ilan etmiştir; “Allah ribayı, faizi (onun bereketini) eksiltir. Sadakası verilen zekatı verilen mallar ise artırır.” Kuran-ı Kerim meallerinde ifade şöyledir; “Allah faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır, bereketlendirir. Allah hiçbir günahkar nankörü sevmez” (Bakara suresi ayet 276)
Ayrıca Rum suresinin 39. ayetinde; “İnsanların mallarında artış olsun diye faiz cinsinden verdiğiniz şey (nakit para mal vs.) ne olursa olsun Allah katında artmaz. Amma Allah’ın hoşnutluğunu dileyerek, onun rızası için verdiğiniz zekat ise sevapları kat kat artıranlardır.”
Asrımızda faiz öyle bir felaket haline gelmiş ki, bazı zümreler ve bazı müesseseler para mal ve servetlerini üretime, yatırıma çevirerek hizmet ve istihdam meydana getirmek yerine üreticilerin ve ihtiyaç sahiplerinin kredi taleplerini ve ihtiyaçlarını sömürerek oturdukları yerden milyonlara ve milyarlara sahip oldukları ortadadır.
Bankaların ve finans kurumlarının yılsonu karları bunun ispatıdır.
DEVAM EDECEK…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
FAİZ FETVASI VE DİYANET (4)
Faiz sebebiyle üretilen mal ve hizmetlere bindirilen zamlar toplumun gücünü kaybetmesine yol açmaktadır. Fakir ve sefalete düşmüş bir cemiyette zengin olmak belki mümkündür ancak bu zenginliğin, sahiplerine huzur ve saadet getireceğini sanmak, tarihin de ortaya koyduğu gibi, büyük bir gaflet olur. Hiç unutmayalım ki cemiyetin sefaleti üzerine bina edilmiş zenginlikler, maddi ve manevi felaketlerin kaynağı haline gelir. Ayrıca toplumun cemiyetini, zengin ve huzurlu kılmaya yönelik çalışmalar ve müesseseler, kurumlar, yalnız zenginleşmeye yol açmazlar. Barış ve huzurun temininde de önemli rol oynamaları için faizden uzaklaşmak gerekir.
Bu sebepten dolayı faiz pratikte ve teoride bir artış gibi gözükse bile, gerçekte ve pratikte toplum olarak zenginliğin noksanlaşmasıdır. Zekat ise görünüşte zenginlikten bir eksilme gibi görünse de, gerçekte ve pratikte maddi ve manevi bir bereketlenme ve bir huzur ifade eder.
Bundan 1400 küsür yıl önce yüce Rabbimiz şu ayet ile bu tesbiti ilan etmiştir; “Allah ribayı, faizi (onun bereketini) eksiltir. Sadakası verilen zekatı verilen mallar ise artırır.” Kuran-ı Kerim meallerinde ifade şöyledir; “Allah faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır, bereketlendirir. Allah hiçbir günahkar nankörü sevmez” (Bakara suresi ayet 276)
Ayrıca Rum suresinin 39. ayetinde; “İnsanların mallarında artış olsun diye faiz cinsinden verdiğiniz şey (nakit para mal vs.) ne olursa olsun Allah katında artmaz. Amma Allah’ın hoşnutluğunu dileyerek, onun rızası için verdiğiniz zekat ise sevapları kat kat artıranlardır.”
Asrımızda faiz öyle bir felaket haline gelmiş ki, bazı zümreler ve bazı müesseseler para mal ve servetlerini üretime, yatırıma çevirerek hizmet ve istihdam meydana getirmek yerine üreticilerin ve ihtiyaç sahiplerinin kredi taleplerini ve ihtiyaçlarını sömürerek oturdukları yerden milyonlara ve milyarlara sahip oldukları ortadadır.
Bankaların ve finans kurumlarının yılsonu karları bunun ispatıdır.
DEVAM EDECEK…