SON DAKİKA
Hava Durumu

Eylül ayı nelere şahit olduk bakalım

Yazının Giriş Tarihi: 18.09.2022 18:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.09.2022 18:08
Kıymetli okuyucularım. Eylül ayı çok hadiselerin meydana geldiği zaman dilimidir. Benim için ayrı bir sayfadır. Çünkü 5 Eylül 1980 günü 18 yaşında ki kardeşim Abdülkadir Kılıç, abdest alıp akşam namazını kılmaya giderken vatan haini, satılmış, kuduz köpekler tarafından şehit edilmiştir. Yine Bursa’nın kurtuluşunda 1922’nin Eylül ayında “Dedem Hüseyin” , Yunanlı kefereler tarafından şehit edilmiştir. Sembolik mezarı “Tophane’de Osman Gazi’nin Türbesine giderken sol taraftadır”. Osman Oğlu Hüseyin-Ordu diye kitabe vardır. Babam Yusuf(çavuş) Kılıç’ta aynı tarihlerde babası ile askerlik yapmıştır. Askerlik süresi 45 yıldır. Mekanları cennet olsun. Onların torunu ve evladı olmakla şeref duyuyorum. Asker kaçakları isyancıların torunları, rantiyeci şarlatanları da kınıyorum. Onlara hakkımı helal etmiyorum. Mahşer aleminde ellerimiz yakarlında olacaktır. Kıymetli okuyucularım. Eylül ayının hatırlattığı olay 12 Eylül 1980 askeri darbesidir. Onu da en doğru ve dürüst şekilde anlatan Rahmetli Alparslan Türkeş’tir. “savunma” isimli eserinin tamamı konuyla ilgilidir. Özellikle “C5” denilen işkence odası(daha doğrusu çadırı) tam bir vahşettir. Polderci polislerle, askeri savcıların bazı suçları(işlemedikleri halde) kabul etme zorunda kalanlar ve başkalarına da suç isnad edenler( yükleyenler)’in sayıları 75’tir. Bunlardan bazıları şunlardır: Ahmet Bilgin, Abdullah Pehlivan,Mustafa Öztürk, Muhsin Yazıcıoğlu, Namık Kemal Zeybek, Ömer Haluk Primoğlu, Sami Bal, Yılmaz Durak, Faruk Başer, Osman Başer ve Cavit Böke. Daha yüzlerce insan işkence görmüştür. (Bakınız: Alparslan Türkeş- “Savunma”: s. 192-196-205) Bende 13 Eylül sabası saat 8’de evimden alındım ve İzmir Emniyet Müdürlüğüne bir ekip tarafından götürüldüm. Takriben 3 saatin üzerinde sorgulandım. Siyasi şubeden tanıdığım bazı polis arkadaşların araya girmeleriyle serbest bırakıldım. Benden silah istiyorlardı. Polderci(devrimci-komünist) şef tehditler savurarak yukarıda eli bağlı , gözü bağlı arkadaşın var. Söylenenleri kabullen, suçları itiraf et, kimlerle suç işledin anlat ve kurtul diyordu. Önümüze uzatılan suçların yazılı olduğu dosya kağıdını imzalamamı istiyordu. O dönemin akıncılarıyla, nurcularıyla, diğer gençlik kuruluşlarıyla ilgili bir tek soru sorulmuyordu. Kıymetli okuyucularım. Çile çekenler, işkence görenler, belli yerlerine elektrik akımı verilenler unutuldu. İşler ranta bağlandı. Yazılacak, çizilecek öyle şeyler var ki söylemekten bile haya ediyorum. Merhum Türkeş’in Dünya üzerinde ki milletler ailesinin en şereflisi büyük Türk milletidir dediği zaman bay savcı; “Türk milletinin vasıflarını abartıyorsunuz diyerek bunları hasta bir milliyetçilik tutkunuz var, millete zarar veriyorsunuz diyerek bunlarla karşısına çıkmıştır. Bugün andımız bile okunmuyor. Hesaplar mahşere kaldı.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.