Türk milleti olarak şahit olduğumuz kumpaslar, yaşadığımız üzücü olaylar, kimin ya da kimlerin işine yaradı, neye hizmet etti, topluma ne gibi zararları oldu gibi konulara girmeden ve tartışıp analiz etmeden olduğu gibi kabul ediyoruz. Bir de abone olduğumuz derdi, günlük okuduğumuz gazete, sempati duyduğumuz parti, ilgili olduğumuz cemaat ya da bağlandığımız bir şahısla ile ilgili ise dünyalar bizim olur. İşte Ergenekon ihaneti Poyrazköy ve Balyoz kahpelikleri bunun açık örneğidir. Tabiri caizse caniler, hainler masum hatta mazlum gösterilmiştir. Birileri tarafından kahramanlaştırılmışlardır. Niye olmuş, neden planlanmış, niçin böyle bir yola ve kumpasa başvurulmuş diye kafa yormadan, araştırmadan toplum uyuşturulmuştur. Her eve, her kuruma hatta birçok kurumun başındaki zevata abonelik mecburiyeti getirilen ya da devlet dairelerine bedava dağıtılan zaman gazetesi, taraf gazetesi gibi basın yayın organları, malum iletişim araçları ve birçok medya kuruluşlarının işlediği tema ve topluma yönlendirme metotları tartışmasız olarak çalışıyordu. Özellikle 1 Ağustos 2009 tarihinden sonra yayınlanan dergi, gazete gibi iletişim araçlarının incelenmesinde milletimizin üzerinde oynanan yönlendirme ve algı operasyonlarının nasıl planlandığını çok iyi anlarız. O günlerde ve ondan sonraki zaman diliminde haberlerin dizayn edilmesinden tutun da, manşetten verilen düzme, uydurukça soytarılıklar ve özellikle okuyucu kitlesini etkileyen köşe yazarlarının güdümlü yorumlarına kadar bütün rezillikler sergilenmiştir. Paralel yapılanma bu noktada sızmaları vasıtasıyla ve sahip olduğu oy potansiyeli ile AKP iktidarını da kullanmıştır. Hatta bu ihanetlerin arasında bebek katili Ermeni dönmesi Öcalan’ı aklamaya çalışanlar bile olmuştur.  Bazı siyasilerin, emekli bürokratların ve gazetecilerin bu çalışmalarının 2012 yılından itibaren hızlandığı bilinmektedir. Bakınız Kutlu Sesleniş Dergisi sayı 97. Tarih  2013 – Sayfa 27-29