Emperyalist ve kapitalist dünyada sahte ve yapmacık bir ‘feminizm’ maskesi altında yürütülen ve bütün gücünü kadın, erkek çatışmasından, rekabetinden ve düşmanlığından alan bir ‘kadın hakları savunuculuğu’ istismarcılığına şahit oluyoruz. Aynı oyunu bir başkaları ‘ezen ve ezilen’ propagandası şeklinde ele almaktadırlar. Her ikisi de kadın ve erkek çatışmasını bir nevi ‘sınıf çatışması’ havasında işlemektedirler. Oysa bir milletin sosyal, ekonomik, kültürel ve politik problemlerini, sıkıntılarını ve acılarını incelerseniz bunların kadın, erkek ve çocukların hayatına yansıyan biçimleri ‘cinsiyet çatışması’ şeklinde ele almak kesinlikle yanlıştır ve makul değildir. Elbette cemiyette ezilen kadında, ezilen erkekte, ezilen çocukta vardır. Bu dramatik durumun asla cinsiyet faktörü ile alakası yoktur. Bu bir yaradır. Allah kadınla erkek arasında güçlü bir ‘sempati bağı’ yaratmıştır. Onun için kadın ve erkek arasında çatışma, düşmanlık ve rekabet duygularını kışkırtanların ya art niyetleri vardır ya da ruh sağlıkları bozuktur. Esas olan çiftlerin, cinslerin birbirlerini koruması, savunması ve mutlu kılmaya çalışmasıdır. Kocasından yumruk ve dayak yiyen bir kadın, doktor raporu alırken çok duygusal bir şekilde ‘Sayın doktorum. Bu bayanın kocası olacak kişi sevmesini bilmeyen bir hıyarmış. Onun için dövmüş. Allah kadınları dövmek için değil, sevmek için yaratmıştır’ dediğinde doktor hanım, ‘Hocam bunları kürsülerde söyleyiniz’ demişti.
Sosyal hayattaki değişmeler aileye, ailedeki değişmeler de sosyal hayata bulaşarak bu günlere gelinmiştir. İnsanlık tarihi boyunca aile içinde hüküm süren iş bölümü çok nettir. Annenin evinde, yuvasında çocuklarının beslenmesi, korunması, gelişmesi ve yuvanın huzuru için çektiği zahmetler bellidir. Babanın ise yuvasındaki eşi, çocukları için akıttığı alın teri malumdur. Onların geçinmesi, barınması, güveni için evinin dışında çalışmaktadır. Bütün olumsuz tesirlere rağmen, bütün zorlamalara karşı bu karakter hala devam etmektedir. Ancak pek çok sebepten dolayı aile dışında çalışan, çocuklarından ayrı ve uzak düşen annelerin tekrar yuvalarına dönmek arzusu için çırpındıkları herkesçe bilinmektedir. İşini ve eşini, çocuklarını istediği gibi yürütmek imkanı bulamayan anaların ıstırapları içler acısıdır.
Devam edecek…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
EMPERYALİZM-KAPİTALİZM VE KADIN (1)
Sosyal hayattaki değişmeler aileye, ailedeki değişmeler de sosyal hayata bulaşarak bu günlere gelinmiştir. İnsanlık tarihi boyunca aile içinde hüküm süren iş bölümü çok nettir. Annenin evinde, yuvasında çocuklarının beslenmesi, korunması, gelişmesi ve yuvanın huzuru için çektiği zahmetler bellidir. Babanın ise yuvasındaki eşi, çocukları için akıttığı alın teri malumdur. Onların geçinmesi, barınması, güveni için evinin dışında çalışmaktadır. Bütün olumsuz tesirlere rağmen, bütün zorlamalara karşı bu karakter hala devam etmektedir. Ancak pek çok sebepten dolayı aile dışında çalışan, çocuklarından ayrı ve uzak düşen annelerin tekrar yuvalarına dönmek arzusu için çırpındıkları herkesçe bilinmektedir. İşini ve eşini, çocuklarını istediği gibi yürütmek imkanı bulamayan anaların ıstırapları içler acısıdır.
Devam edecek…