SON DAKİKA
Hava Durumu

EKONOMİ İSRAF VE TOPLUM

Yazının Giriş Tarihi: 07.10.2020 17:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.10.2020 17:10
Ben siyasetçi ve politikacı falan değilim. Emekli bir vatandaşım. İsrafın her çeşidinin haram olduğuna inanan bir Müslümanım. Türkiye’de yıllardan beri bürokratik, politik ve siyasi yollarla yapılan israfları görüyoruz. Ancak bu israfın neden ve niçin yapıldığının hesabını soranları da görmedik. “Devlet malı deniz, yemeyen domuz" diye söylenen o çirkin sözü, sağ olsun İsmail Türüt değiştirdi de; "Devlet malı deniz, olta atan atana" şeklinde düzeltti.
Ne yazık ki devletin, dolayısıyla milletin malına olta atanlar hiç eksilmedi.
1991 yılında denetim yapan bir Baş Müfettiş, Müftülük misafirhanesinde kaldı. Kendisine; "Sayın müfettişim, çalışmalar nasıl gidiyor?" Şeklinde bir soru yönelttim. Cevabı çok net ve açıktı;
"Hocam teftiş anında tesbit edemediğimiz tek şey toprağa yapılan yatırımlar oluyor. Bir kurum, vakıf olsun, dernek olsun, belediyeler olsun devamlı olarak yaz boz tahtası gibi, kazıp,kapatıp, tekrar kazıp, tekrar kapatıyorsa bil ki, çok rant peşinde koşuyor, çok yiyor"
Sonra da kalemi eline alıp kaldırarak; "Şunu bir baston kabul edin, neresinden tutarsanız tutun elinize pislik gelir, necaset bulaşır" demişti.
Osmanlının çöküşü israf yüzündendir.
Mesela 1640'lara baktığımızda imparatorluğun gelirleri (arazi vergisi, haraç, gümrük, vasıta vergileri, Eflak'tan, Mısır'dan, Boğdan'dan toplam olarak 167 milyon 610 bin frk'tır. Giderlere bakıldığında, Sultanın giderleri 17 milyon 259bin frank. Sultanın kardeşleri ve yakınları 1 milyon 932 bin frank. Memurlar 44 milyon 259 bin frank (Not. Yol ve kaldırım 2 milyon 300 bin franktır. Düzeltilir) Toplam giderler 159 milyon 252 bin franktır. İşte Osmanlının çöküşünün temelindeki unsur vahşi israftır. Cumhuriyet dönemine baktığımızda ise durum tam bir bataklıktır. Atatürk'ün vefatıyla başlayan aşırı israflar o günden bu güne devam etmektedir. Hala da devam ediyor. Bir Allah kulu da ortaya çıkıp hesap sormuyor ya da soramıyor. Milli ve manevi mesuliyetler gündemden çıkmış ya da çıkarılmış.
Rahmetli babacığım (mekanı cennet olsun) fakir ve borçlu olmasına rağmen 1974 yılında gazilik maaşını istememiştir. Şu belediyelerin yaptıkları harcamalar, şu kiralanan lüks kadillaklar, şu 'rabbena hep bana' mantığı nasıl ve ne zaman değişecek diye hep bekliyorum. Şarlatan birisi öyle dermiş; "Helal haram ver Allah'ım, garip kulun yer Allah'ım"
Şahsım adına ben asla hakkımı helal etmiyorum. Iksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyenler mutlaka hesabını vereceklerdir.
Zerre kadar hayır, zerre kadar şer, harun geçinip karun gibi olanlar bunları hatırlamalıdırlar.
Tabi kalben inanıyorlarsa...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.