İçinde bulunduğumuz günler, önümüzdeki aylar ve yıllar başta İslam alemi olmak üzere, dünyanın karşılaşacağı birçok probleme gebe görünüyor. Tahmin edilen bu problemler şiddetini arttırarak patlama noktasına gelmektedir. Bu kritik zaman diliminde, 11 Eylül 2018 Salı günü bir muharremdir. Yani yeni bir hicri yılbaşına kavuşuyoruz. Hicretin 1440. yılı, güzel Bursamız’ın 1922’deki kurtuluş tarihine de tekabül ediyor. hicret döneminde Mekke’de putperestler ve kafirler vardı. Müslümanlar onların zulüm, baskı ve işkencelerinden kaçıyorlardı. Medine’de ise bir anda münafıklar peyda oldu. Münafık, dışından mümin, Müslüman geçinip, içinden inanmayan zehirli adam… Allah’ın görüp bildiği, kulun görmediği, ve bilmediği, içini şeytanın emrine veren samimiyetsiz ve tehlikeli yaratık. Münafıklık bir Yahudi müessesesi olarak kurulmuştur. Devamlı Yahudilerle birlikte hareket etmişlerdir. Gayeleri hile, fesat ve ihanet tertip ederek kutsal yerlere ve topraklara hakim olmaktır. Bu lanetli toplum Müslümanları yok etmek için adeta taşların arasını oymaya çalışan akreplere benzer. Münafıkların reisi Abdullah bin Ubey bin Selul’dür. Kendi peygamberlerine ihanet eden, sonra da o hain ruhun etrafında hususi şekilde mayalaşan ve ırklaşan melun bir kandan gelen topluluk. İşte Yahudinin kısaca tarifi budur. Günümüzün o hain ruhlu tiplerine göz atacak olursak siyasi, askeri, iktisadi, ekonomik ve diğer alanlardaki denge şartlarının bozulmaya başladığını görürüz. Yeni denge arayışları şart olmuştur. İslam ülkelerinin birçoğu, özellikle idari makamlarda bulunanlar adeta Yahudilerle münafıklarla yapışık hale gelmişlerdir. Yapılan kılıç dansları bunun açık örneğidir. Teröristlere, katillere verilen yardımlar bunun açık delilleridir. Yeni bir dirilişe, yeni bir hamleye acil ihtiyaç vardır. Bu dirilişin, bu hamlenin temelini Kur’an’da ve sünnette aramaya mecburuz. İslam’ın cihat emri çok iyi anlatılmalıdır. Hala başını kuma sokan deve kuşu rolü oynayan sözde Müslümanların ağzından cihat çağrıları çıkmıyorsa, hala İslam alemi hicretin küfür düzeninden kaçış olduğunu anlamıyorsa yazıklar olsun demekten başka elimizden ne gelir. Eğer Müslümanlar birbirlerinden kaçarak Avrupa’ya batıya sığınıyorlarsa bunun suçluları kimlerdir. Bırakın sahte nutukları, önce şu yerli münafıklarla hesaplaşalım. Devam edecek.