SON DAKİKA
Hava Durumu

DIŞI BEYAZ İÇİ KARARMIŞ KATİLLER

Yazının Giriş Tarihi: 23.03.2020 17:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.03.2020 17:31
Kılıflar ve o kılıfları hazırlayan, planlayanlara bakarsak çeşitli sloganlara rastlarız. Kimisi “din, iman” der. Kimisi “ çağdaşlık ve demokrasi” der. Kimi “laiklik” nutukları çeker. 31 Mart olayı ve Sultan Abdülhamit Han’ın devrilmesine bakıldığında “kafasının içi siyah, dışı beyaz bir sarıklının peşinden koşan ve bir çığ gibi büyüyen kitlenin ”şeriat isteriz“ naraları ve çığırtkanlıkları “Hürriyet şarkılarını” sindirmiştir. Demokrasinin ufku tekrar bulutlanmıştır. Lale Devri’nden 1876’ya, oradan 1908’e uzanır. Yönetimler devrilmiştir, ancak cehalet hiç devrilmemiştir. Menfaat, çıkar, makam, mevki, taraf tutmak ve adam kayırmak devamlı ön planda olmuştur. Birçok Türk genci Avrupa’ya kaçmıştır. Oralarda çalışmaya başlamışlardır. Anadolu’yu aydınlatmak ve Anadolu insanını harekete geçirmek akıllarına gelmemiştir. Neticede son ölüm kalım savaşından, itibaren bu kutsal mücadeleden sonra Türk Milleti, Anadolu Halkı bağrından kopan, Türkiye Büyük Millet Meclisini kurmuştur. Bir müddet “Hakimiyet kayıtsız, şartsız milletindir” zihniyeti ve anlayışı hüküm sürer. Cumhuriyet devri başlar. İlk heyecan ve enerji doruk noktadadır. Millet adına seçimler yapılır. Mebuslar, milletvekilleri seçilir. Kanunlar çıkarılır. Şehirlerde bol bol demokrasi nutukları çekilir. Cehalet karanlığı ufuklara yayılmıştır. Anadolu’nun sakin, sessiz vatan sevdalısı insanları kağnısının peşinde, karasabanının başındadır. Millet bu bağlamda kimseye vekalet falan da vermemiştir. Çünkü millet kendi kaderini yaşamaktadır. Onun durgun hayatı devam etmiştir. Bocalayan toplum şuurlu, imanlı, ahlaklı ve adaleti ön planda tutan, gerçek aydınların uzatacağı elleri beklemiştir. Karanlıklara doğru koşan öğretmen, doktor, din görevlisi, mühendis, savcı, hakim, kaymakam, vali, tarım uzmanları ve siyasetçiler beklemişlerdir. Çünkü kurtulmanın yolu budur. İrtica çığlıkları kadar, irticaya kafa tutanlar da suçludurlar. Toplulukları bağırarak, çağırarak, değil de bizzat ayağına giderek, içine girerek uyarmak mümkündür. Hiç unutmayalım ki demokrasi milli kültür, vicdani ve ruhi olgunluğun eseridir. Demokrasiden bahseden kitaplar hiç bir işe yaramamıştır. Sebebi ise halkın yüzde sekseni köylerde geçim derdindedir. 1938’den sonra Atatürk’ün vefatıyla başlayan çekişmeler ”Beyaz ihtilal” denilen 1950 seçimleriyle son bulmamıştır. Dışı beyaz, içi kapkara olan makam yapı, ya da din adına, ya da laiklik adına karanlığa koşmuşlardır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.