SON DAKİKA
Hava Durumu

Din-vatan-millet-bayrak-ahlak ve hainler

Yazının Giriş Tarihi: 17.10.2017 22:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.10.2017 22:12
Sevgili okuyucularım.
Yukarıda sıraladığım, milletimize mukaddes sayılan değerlerimizin korunması, kollanması devletimizin bakışı için zaruridir. Bu bağlamda milli mücadele, Türk ulusunun varlığını ve bağımsızlığını korumak için maddi ve manevi bütün imkanlarını seferber ettiği önemli bir dönemi kapsar. Avrupa başta olmak kaydı ile Batılıların 1071'de Alparslan tarafından fethedilen Anadolu’nun Türkleşmesine, sonra da Müslümanlaştırılmasına bir türlü tahammül edemedikleri ve bu durumu içlerine sindiremedikleri aşikardır. Bu yüzden 30 Ekim 1917 sonrasında, Mondros Mütarekesi'ne müteakiben Batı hemen faaliyete geçmiş, iç ve dış ihanet odakları el ele vererek 9 asır süren bir kirli mücadeleden sonra anayurdumuz İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların ve Yunanlıların işgaline uğramıştır. Türk milletinin benliğinde, ruhunda mevcut olan direnme gücü hesaba katılmamıştı. Ancak bu gücü ateşleyecek, devreye sokacak bir faktöre ihtiyaç vardır. İşte bu milli ihtiyacı gideren hocalar, din adamları, müftüler, "vatan sevgisi imandandır" şuurunu prensip edinerek devreye girdiler. Bu ölüm kalım mücadelesinin ilk günlerinde vatanperver Türk milleti, Mustafa Kemal Paşa'nın dediği gibi, "Hakiki vaziyeti anlamamışlardı. Fikirlerde karışıklık vardı. Dimağlar adeta durgun bir haldeydi." İşte bu noktada pek çok din adamı yine Mustafa Kemal Paşa'nın ifadesiyle, "Hakikati halka, millete izah ettiler, doğru yolu gösteren vaaz ve nasihatlerden sonra herkes çalışmaya başladı." Hakiki din adamları, Milli Mücadele kıvılcımını ateşlemekle kalmadılar, kimileri ellerinde silah, bulundukları beldeleri korumak için alaylar oluşturdular. Mesela Ispartalı Hafız İbrahim Efendi DEMİRALAYI, Afyonkarahisar’da Hoca İsmail Şükrü ÇELİKALAYI adlarında gönüllülerden alaylar teşkil ettiler. Şunu hiç unutmayalım. Hiçbir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yoktur ki, onun içinde veya başında bir din aslanı bulunmasın. TBMM de bu kuruluşların üzerine bina edilmiştir. 19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa, Anadolu topraklarına ayak bastığında ona karşılayanların başında, ön saflarda din adamları yerlerini almıştır. Örneğin ilk direniş fetvasını veren Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi'dir. Yine İzmir Valisi İzzet Bey'in Yunan işgaline karşı çıkılmaması emri üzerine, İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi'nin şu çıkışı tarihe altın harflerle yazılmıştır.  "Vali bey, Vali bey, bu sakalım kanımla kızarabilir ama bu alına Yunan alçağını sükunetle selamlamış olmanın karasını sürerek Huzur-u İlahi'ye çıkamam" diye haykıran kişi nasıl unutulur? "Paşam bütün Amasya elimizdedir." Müftü Hacı Tevfik Efendi, Milli Mücadele'nin meşru olduğuna dair fetva veren Ankara Müftüsü M. Rıfat  Efendi ve daha niceleri işte bunlar "ya istiklal, ya ölüm" parolası etrafında toplanmışlardır.
Not: 29 Ekim dolayısıyla yazı devam edecektir.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.