Sevgili okuyucularım… Her şeyi yoktan var eden Yüce Allah’ımız “Dillerinizden ve renklerinizin uyması da onun ayetlerinden” buyuruyor. (Rum S. Ayet:22). Bir önceki yazımda Hucurat Suresi’nin 13. Ayeti de incelendiğinde hiçbir yorum ve tevile yer bırakmadan İslam dinini ırklar ve kavimler karşısındaki tavrı apaçık ortaya çıkmaktadır. Çünkü İslam’a göre ‘ırklar ve milletler’ insanlık kadar eskidirler. Dolayısıyla onların şerefi ve haysiyetleri renklerinde, dillerinde, et ve kemik yapılarında değil, Allah yolunda gösterecekleri ihlâs ve takva şuuru ile belli olur. Bu bağlamda “Allah’tan başka ilah yoktur” diyen ve bu inancı insanlık tarihi boyunca savunan Peygamberler dizisine milyarlarca selam olsun. Peygamberler silsilesine sevgi ile bağlanan, onların mesajlarını fert ve toplumsal planda yaşayan her birey ve millet müslüman olmakla şereflenmişlerdir. Hepsi de İslam ümmetindendir. Zira Allah katında gerçek din İslam’dır. İster Yahudi olsun ister Hıristiyan olsun isterse Mecusi ve ateş gede olsun İncil, Tevrat ve Vahye dayalı diğer sayfaların tamamı Kuran’da mevcuttur. Hepsi de İslam üzeredir. Tabiî ki değiştirilmiş, tahrif edilmiş şekilleri hariç. Onun için bugünkü elde dolaşan Tevrat ve İncil’in nüshaları uydurukçadır. Tıpkı bizdeki bazı ‘reformist’ zibidilerin gayretleri gibi… Din istismarcısı münafık ve alçaklara gelince şu iki ihaneti görmek lazım: 1) İngiliz gizli servisinin meşhur elemanı ve ajanı 17. Toynbe Türk milletinin liderliğinde gerçekleşen ‘İslam dayanışma’ fikrini yıkmak için, Birinci Dünya Savaşı öncesi yazdığı ‘Türkiye’ adlı kitabında çok ustaca şerefsiz ve namussuz bir şekilde ‘Leon Kohan’ adlı Yahudi’ye yazdırılan ‘GÖKBAYRAK’ isimli kitabı vasıtasıyla ustalıklı bir şekilde ‘Türk olmayan’ diğer kavimleri haince Osmanlı’ya düşman ilan etmişlerdir. 2) Aynı dönemde ‘Mois Tekinalp’ adlı başka bir Yahudi ‘kitap ve makaleleri’ ile Türk milliyetçiliğini ‘İslam düşmanlığı’ tarzında geliştirmiş ve lanse edilmiştir. Bunlar çok hayret verici delillerdir. Çeşitli kılıkta, çeşitli isim altında ortaya çıkan bu istismarcı, hain münafıklar ve alçaklar sanki bir insan ‘hem milliyetçi hem dindar hem de İslamcı’ olamazmış gibi karşıt tezlerle ortaya çıkmışlardır. Bu art niyetli ve ikiyüzlü namussuzlar halen vardır. Sinsice çalışmalarına da devam etmektedirler. Bazı cahil ve sofular da ‘ümmet’ fikrini milliyetçiliğe zıt gösterme gayretine girmişlerdir. İşte 15 Temmuz’un işte Ergenekon davalarının işte 28 Şubat entrikalarının ve işte 12 Eylül 1980 darbecilerinin geldiği oyunların, düştükleri tuzakların perde arkası hortlakları bunlardır. “Su uyur düşman uyumaz” bilinciyle iç kurtlar ve Müslüman geçinen Amerika’nın uşakları, emperyalizm yavşakları mutlaka ‘Türk gençliğine’ çok ciddi şekilde anlatılmalıdır. Değilse sahte sloganlar ve hamaset nutukları bizi yanıltır. Allah münafıklara fırsat vermesin. Âmin.