Devlet hayali bir olgu değildir. Devlet milletin ta kendisidir. Millet denilen topluluğun içinde ihanet şebekeleri, hainler, satılmışlar, menfaatperestler münafık ve şuursuzlar olduğu müddetçe, devletin bekası daima tehlikede olur.
Onun için devlet adamları daima şüpheci ve uyanık olmak zorundadır. Bir başka tabirle “cinsi bozuk ve cinsi sapık“ tipleri çok iyi tanımak zorundadır. Öyle kahpeler, öyle sızmalar gördük ki, bunlar bu makamlara nasıl geldiler ve getirildiler diye kahrolduk. Biz devletimiz derken, onlar, “Hangi devlet, ne diye itaat etmek zorundayız, İbrahim Nemrut’a, Musa Firavun’a itaat mi etti” diyecek kadar kahpeleşen bu hainler, birileri tarafından daima korundular ve hassas devlet makamlarına getirildiler. Geçmişin “POLDER’cileri, FETÖ’cüleri, cemaatleşme ayakları” bahanesiyle bu hale getirilmedi mi? Pis kokuları alamayan, gaflet ve dalalet içinde olan ve devlet adamı geçinenler tarafından organize edilmedi mi? 93 yaşında vefat eden ve gazi olan rahmetli babam tam dört buçuk yıl Sarıkamış’ta “Ermeni dölleriyle ve yerli vatan hainleriyle” savaş yapmış. Bize derdi ki, “Oğlum bu cinsi bozuklara çok dikkat etmek lazımdır.” Bir başka vasiyeti de, “Cinsi bozuklarla, cinsi sapıklar, her zaman tehlikeli ve milletin başına bela olmuşlardır.” Hocalarımız da dini konuları ve fetvaları anlatırken, “Bu adam kum kenti alimlerinden, bu adam Kerbela ülemasından, bunlar da Şia kokusu vardır. Her önünüze geleni ehlisünnete göre hoca zannetmeyin.” İşte işin özü budur. Pis kokuları alamayan ve iz süremeyen zağarlar sürüye kurt düşürürler. Devletin bekası için mutlaka pis kokuları ve hainlerin izlerini sürmek gerek. Aman dikkat…