SON DAKİKA
Hava Durumu

CUMHURİYETE NASIL GELİNDİ (6)

Yazının Giriş Tarihi: 05.11.2018 21:52
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.11.2018 21:52
İslam dinini ters yüz edip utanmadan tevekkül diyenlerin, vergiden ve askerlikten kaçmak için dergahlara, medreselere abone olanların çoğaldığı bir toplumda elbette Osmanlı ayakta kalamazdı. Çöl ortasında doğarak küfre, dalalete, başı bozukluğa sapmış insanlara huzur veren ve onların hak ve hakikate yönelmesini sağlayan dinimizi rant için kullananların var olduğu bir cemiyet, tedbir alınmazsa yıkılmaya mahkum olur. Muhtaç bir koca karıya sırtında un taşıyan Hz. Ömer’in adaleti, Hz. Ebubekir’in sadakati ve fazileti, Bedir aslanlarının cesareti, adalete hürmet ve saygı, ilme gerekli itinanın gösterilmesi, makine sesleri ile ezan seslerinin birbirine karıştığı, hem dinine sahip, hem de medeni aleme yabancı kalmayan bir toplum. Kağnı gıcırtısı ve nargile fokurtusu içinde uyuyan, ya da bilinçli olarak uyutulan şarkın hali budur. Avrupa’da tahsil görmüş uzun tırnaklı, papyonlu yarı, hatta çeyrek aydınların iğrenç ve kirli (onlara göre dahiyane) fikirleri devreye girer. “Madem ki Avrupa medeniyetine ayak uydurmak istiyoruz, o halde milleti bu yolu sevketmek için onun elini kolunu bağlayan, kafasını hurafelerle dolduran İslam dinini kökünden koparıp atmak lazımdır” Bu korkunç ve çok tehlikeli bir fikirdi. Meyve vermeyen ağacın hastalığını anlamak yerine onu bir baltada kökünden deviriyorlardı. Halbuki Türk milleti şarkın en büyük adamlarını yetiştirmişti. O zamanlarda terakkimize, gelişmemize mani olmayan, özellikle doğru olan her yeniliğe koşan, ilmi ve aklı hakim olarak tanıyan, yol gösteren birdin niçin ve neden 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında yükselmemize mani olsundu. Böyle bir çarpıklık asla kabul edilemez. İlmi akılda ve sadırda (göğüste) arama yerine satırda, kaftanda, cübbede, sarıkta arayan beş on cahil cühela hoca bozuntusu ile birlikte niçin İslam’ın nurlu özüne hücum ediliyordu. O Avrupa batı koliklerin gördükleri ve dinsiz olarak tanıdıkları yerler meyhanelerin dumanlı havasında yakalamaya çalıştıkları batı ve Avrupa değildi. Çünkü o çurak ve karanlık aydınlar bir şeyi anlamamışlardı. Zira medeniyet asla dinsiz, imansız olamazdı. Onların Avrupa’yı, batıyı dinsiz olarak tanıması kendşi din ve iman yoksulluğundan kaynaklanan basit ve taklitçi adam zibidiliğinden ileri gitmemiştir. Asırlardan beri bir çok ihanet ve felaket darbesi altında ezilen Osmanlı ülkesinin kaderine eğilen Tanzimat aydınları “Üç kıtaya bitkin vaziyette uzanan bu hasta adamın” tek derdini hürriyet olmayışında arıyorlardı. Ancak ümitlerin bağlandığı güneş doğmuyordu. Avrupa’dan ithal edilen narin ve nazik sözde Hürriyet fidanı çözüm olmuyor. Hürriyet perisi bir türlü görünmüyordu
DEVAM EDECEK…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.