Yazıma başlarken bilinçli ya da bilinçsiz olarak girişilen ihanetlerin odak noktasını oluşturacak bir belge ile devam etmek istiyorum. Yıl 1895 Liberal Lloyd George’nin Londra’daki Lordlar Kamerasında eline Kur’an-ı Kerim alarak şöyle haykırdığını görmekteyiz. “Türkleri bu kitaptan uzaklaştırmadıkça, onları tam olarak yenemeyiz. Ya da bu kitabı onlardan koparmalıyız, ya da onları bu kitaptan” Toplumla Kur’an-ı Kerim’i birbirinden ayırmak isteyen iç ve dış hainler başta İngilizler olmak kaydı ile yoğun çabalar içine girmişlerdir. Bu kirli gayretlerinin neticesinde oluşturdukları “Vahhabilik” saçmalığı ile Müslümanların itikad anlayışına vahşi bir darbe indirmişlerdir. Bu darbe Osmanlı çökünce ve yıkılınca İslam coğrafyasının haçlıların saldırısına uğramasına ve hedefi haline gelmesine sebep olmuştur. Bu saldırı ve ihanetlerin varmış olduğu boyut, Osmanlı’yı İngiliz mülkü haline getirmek ve masa başında cetvelle yeni ülkeler kurdurmak, emperyalizmin rahat davranabileceği alanlar oluşturmaktır. Allah’ımıza sonsuz şükürler olsun ki Anadolu insanı tarihin her dönemine olduğu gibi örgütlenmesini bilmiş ve o hainlerin planlarını şuurlu bir şekilde başa çıkarmıştır. Milli Mücadele bu imanlı örgütlenmenin neticesinde zaferle sonuçlanmıştır. Burada bir nokta çok önem arzeder. Yukarıda Lord Gürzo’nun Londra’daki Lordlar Kamerasında söylediği sözü yazmıştım. Aynı alçak Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasından sonra şöyle diyor. “Insanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki dünyanın beklediği son dahi bir anda Türkiye’de çıktı. Hem de bize karşı. Elden ne gelebilirdi” O İngiliz kefaresinin Mustafa Kemal Atatürk için söylediklerine bakın. Bir de bizim içimizdeki hortlaklara bakın. 1918’de Türk milleti bir imparatorluk kaybetmiştir. Fakat o imparatorluğun külleri üzerinden sıhhatli bir Türkiye Cumhuriyeti kazandılar. 1914-1918 harbinin getirdiği o dehşetli zorlukların sonunda memnuniyetsiz Hristiyan azınlıklar, Ermeniler ile isyan halindeki Arap eyaletlerinin giriştiği hainlikler Osmanlı Devleti’nin bel kemiğini kırmıştır. Harp mekanizması tükenmiştir. Mehmetçik dizisinde olduğu gibi kabile reisleri tam bir İngiliz ajanı olmuşlardır. Şerif Hüseyinlerin, hain şıhların tutumları bellidir. Mustafa Kemal’e dil uzatan uşaklar da bellidir.
DEVAM EDECEK