Toplumda, hatta dünyada sosyal sınıf olarak altı dilim insan grubu vardır. Bunlar: Çiftçiler, işçiler, esnaflar, memurlar, serbest meslek erbabı ve iş verenlerdir. Bu gruplar milletin sosyal ve ekonomik yapısını teşkil ederler. Türk-İslam kültüründe ve medeniyetinde bunların herhangi birinin diğerinden farklı bir imtiyaz hakkı yoktur. Ayrıca birbirlerinden üstünlüğü de yoktur. Kaldı ki inancımıza göre üstünlük sadece kötülüklerden uzak durma, günahlardan kaçınma ve insan olmakladır. Tarihe baktığımızda dünyanın en eski sosyal sınıfı şüphesiz çiftçilerimizdir. Çünkü insanoğlu üretim hayatına toprağı işleyerek ve hayvan yetiştirerek başlamıştır topraktan yaratılan insan ekmeğini de topraktan kazanmıştır.
Atalarımızın, 'Dünya sarı öküzün boynuzları üstündedir' sözü son derece manidardır. Sabanı, pulluğu icat eden çiftçilerimiz daha sonra motorlu araçların ve zirai araç ve gereçlerin üzerinde durmaya çalışmışlardır. Gün geçtikçe birikimleri artan bu insanlar toprağı ve tohumları ıslah etti. Şartlara göre nehirleri ve ırmakları dizginleyerek ailesini, milletini ve insanlığı doyurdu. Değişik ürün ve hayvansal mamüller ile insanlığın giyim ve barınmasında da önce oldu. Bu dün böyle idi, bugün de böyledir, yarın da böyle olacaktır. Doğa ile tabiatla haşır neşir olup kaynaşan, hatta konuşan bu insanlar hayvanlarla bile dertleşmişlerdir. Onların zevkleri, düşünceleri, duyguları, motiveleri devamlı olgunlaşmıştır. Nasırlı elleriyle tellerini silerken yaralarını çok kere toprak ve bitki ezerek tedavi ettiler. Eşleri, çocukları hep birlikte umutlarını hiç yitirmediler. Devamlı Allah'a dua edip tedbir ve tevekkülü birlikte tuttular. Çiftçilerimiz barışı, kardeşliği ve birlikte yaşamayı, paylaşmayı devamlı ayakta tutmuşlardır. Çiftçilerimiz, 'Eken benim veren Allah'tır' diye inanır. Rabbimiz de, El-Vakıa Suresi'nde: 'Şimdi bana ekmekte olduğunuzu haber verin. Onu siz mi bitiriyorsunuz? Yoksa bitiren biz miyiz' buyurmaktadır. Dünyada ve Türkiye'de sanayileşmeye paralel olarak çiftçi sayısı giderek azalmaktadır. Ancak çiftçilik öneminden hiçbir şey kaybetmemiştir. Çünkü insanlar yemeğe giymeye mecburdur. Dikkat edilirse çiftçilerimiz tarihin en eski sınıfı olmakla kalmazlar, çünkü onlar diğer bütün sosyal sınıfların da anası durumundadırlar. Çiftçilerimizi istismar eden, onların alın terlerinin hakkını ödemeyen ve onları dışlayanlar er geç hatalarını anlayacaklardır. Seçimden seçime çiftçiye slogan ve vaatlerle yaklaşanlar sonra onların ürettiklerini pazarlama yerine ithalat tehditleri ile ambarlarda tutuyorlarsa elbette bu manzara kabul edilemez. Tarım politikaları mutlaka gözden geçirilmelidir. Çiftçilerimiz yeni şartlara göre teşkilatlandırılmalıdır. Milli devlet ilkesi ve ülküsü budur.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
ÇİFTÇİLERİMİZ VE TARIM POLİTİKASI
Atalarımızın, 'Dünya sarı öküzün boynuzları üstündedir' sözü son derece manidardır. Sabanı, pulluğu icat eden çiftçilerimiz daha sonra motorlu araçların ve zirai araç ve gereçlerin üzerinde durmaya çalışmışlardır. Gün geçtikçe birikimleri artan bu insanlar toprağı ve tohumları ıslah etti. Şartlara göre nehirleri ve ırmakları dizginleyerek ailesini, milletini ve insanlığı doyurdu. Değişik ürün ve hayvansal mamüller ile insanlığın giyim ve barınmasında da önce oldu. Bu dün böyle idi, bugün de böyledir, yarın da böyle olacaktır. Doğa ile tabiatla haşır neşir olup kaynaşan, hatta konuşan bu insanlar hayvanlarla bile dertleşmişlerdir. Onların zevkleri, düşünceleri, duyguları, motiveleri devamlı olgunlaşmıştır. Nasırlı elleriyle tellerini silerken yaralarını çok kere toprak ve bitki ezerek tedavi ettiler. Eşleri, çocukları hep birlikte umutlarını hiç yitirmediler. Devamlı Allah'a dua edip tedbir ve tevekkülü birlikte tuttular. Çiftçilerimiz barışı, kardeşliği ve birlikte yaşamayı, paylaşmayı devamlı ayakta tutmuşlardır. Çiftçilerimiz, 'Eken benim veren Allah'tır' diye inanır. Rabbimiz de, El-Vakıa Suresi'nde: 'Şimdi bana ekmekte olduğunuzu haber verin. Onu siz mi bitiriyorsunuz? Yoksa bitiren biz miyiz' buyurmaktadır. Dünyada ve Türkiye'de sanayileşmeye paralel olarak çiftçi sayısı giderek azalmaktadır. Ancak çiftçilik öneminden hiçbir şey kaybetmemiştir. Çünkü insanlar yemeğe giymeye mecburdur. Dikkat edilirse çiftçilerimiz tarihin en eski sınıfı olmakla kalmazlar, çünkü onlar diğer bütün sosyal sınıfların da anası durumundadırlar. Çiftçilerimizi istismar eden, onların alın terlerinin hakkını ödemeyen ve onları dışlayanlar er geç hatalarını anlayacaklardır. Seçimden seçime çiftçiye slogan ve vaatlerle yaklaşanlar sonra onların ürettiklerini pazarlama yerine ithalat tehditleri ile ambarlarda tutuyorlarsa elbette bu manzara kabul edilemez. Tarım politikaları mutlaka gözden geçirilmelidir. Çiftçilerimiz yeni şartlara göre teşkilatlandırılmalıdır. Milli devlet ilkesi ve ülküsü budur.