1966 yılı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde General De Gaule, Fransız televizyonlarında şöyle bir konuşma yapar “Dünyanın dört bir yanında kültür merkezleri açıyoruz. Büyük paralar döküyoruz. Bu ise boşa gitmiyor. Bu paralar kültürümüzün etkisiyle harcadıklarımızın daha fazlasıyla dönüp bize geliyor. Kültürümüzle yetişen insanlar otomobil alacak olurlarsa Fransız otomobillerini seçiyorlar. Edebiyatımızı öbür sanat etkinliklerimizi giyim ve kuşamımızı izliyorlar. Daha da önemlisi kültürümüze duydukları yakınlıkla her konuda bize destek oluyor. Bizim yanımızda yer alıyorlar.” Bir okulun ekol haline gelmesi beş on yıllık bir sürede ve süreçte ya da dev reklam kampanyaları ile olacak bir iş değildir. En az üç kuşağın devretmesi lazım ki okulun model insan anlayışı kalitesi ve etkinliği ortaya çıksın. Bu açıdan Türk eğitim sistemi çok iyi incelenmelidir.
Kıymetli okuyucularım,
Türkiye’yi yöneten kadroların hangi okullardan mezun olduğunu bilmekte fayda var. Anadolu’nun herhangi bir lisesinden mezun olan gençlerle çoğunluğu yabancı olan okullardan mezun olan gençleri kıyaslamak mümkün değildir. Mesela Alman Lisesi’nden mezun olanlara bakalım. Yalçın Doğan, Faruk Eczacıbaşı, Sarık Tava’nın oğlu Sinan Tava, Cüneyt Zapsu, Hasan Ulusoy, Osman Boyner, Cem Uzan, Bülent Eczacıbaşı, Erkin Koray, Tahtamış Ateş, Metin Fadıllıoğlu, Prof. Dr. Tankut Centel, İÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orhan Altan ve diğerleri… Burada bir anıdan bahsetmek istiyorum. Matematik dersinden imtihan var. Hoca soruları tahtaya yazıp cetvel ve formül kullanabileceklerini söyleyip sınıftan çıkıyor. Engin Noyan diyor ki “Biz şoke olduk”. Aramızdan bir arkadaş seçip hocaya gönderdik şaka yapıp yapmadığını öğrenmeye çalıştık. Hoca, “Çocuklar bu imtihanı benim için değil kendiniz için veriyorsunuz. Geleceğiniz için yapıyorsunuz. Bu konuda siz kendinizi eğitmezseniz ben hiçbir şey yapamam” cevabını veriyor. Biz de artık kopya denen illetin yapılmasından ve teşebbüsünden vazgeçtik. Sınıfta bir kişi bile kopya çekmedi.
DEVAM EDECEK…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Bunları Türk Milleti’nden sakladılar
Kıymetli okuyucularım,
1966 yılı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde General De Gaule, Fransız televizyonlarında şöyle bir konuşma yapar “Dünyanın dört bir yanında kültür merkezleri açıyoruz. Büyük paralar döküyoruz. Bu ise boşa gitmiyor. Bu paralar kültürümüzün etkisiyle harcadıklarımızın daha fazlasıyla dönüp bize geliyor. Kültürümüzle yetişen insanlar otomobil alacak olurlarsa Fransız otomobillerini seçiyorlar. Edebiyatımızı öbür sanat etkinliklerimizi giyim ve kuşamımızı izliyorlar. Daha da önemlisi kültürümüze duydukları yakınlıkla her konuda bize destek oluyor. Bizim yanımızda yer alıyorlar.” Bir okulun ekol haline gelmesi beş on yıllık bir sürede ve süreçte ya da dev reklam kampanyaları ile olacak bir iş değildir. En az üç kuşağın devretmesi lazım ki okulun model insan anlayışı kalitesi ve etkinliği ortaya çıksın. Bu açıdan Türk eğitim sistemi çok iyi incelenmelidir.
Kıymetli okuyucularım,
Türkiye’yi yöneten kadroların hangi okullardan mezun olduğunu bilmekte fayda var. Anadolu’nun herhangi bir lisesinden mezun olan gençlerle çoğunluğu yabancı olan okullardan mezun olan gençleri kıyaslamak mümkün değildir. Mesela Alman Lisesi’nden mezun olanlara bakalım. Yalçın Doğan, Faruk Eczacıbaşı, Sarık Tava’nın oğlu Sinan Tava, Cüneyt Zapsu, Hasan Ulusoy, Osman Boyner, Cem Uzan, Bülent Eczacıbaşı, Erkin Koray, Tahtamış Ateş, Metin Fadıllıoğlu, Prof. Dr. Tankut Centel, İÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orhan Altan ve diğerleri… Burada bir anıdan bahsetmek istiyorum. Matematik dersinden imtihan var. Hoca soruları tahtaya yazıp cetvel ve formül kullanabileceklerini söyleyip sınıftan çıkıyor. Engin Noyan diyor ki “Biz şoke olduk”. Aramızdan bir arkadaş seçip hocaya gönderdik şaka yapıp yapmadığını öğrenmeye çalıştık. Hoca, “Çocuklar bu imtihanı benim için değil kendiniz için veriyorsunuz. Geleceğiniz için yapıyorsunuz. Bu konuda siz kendinizi eğitmezseniz ben hiçbir şey yapamam” cevabını veriyor. Biz de artık kopya denen illetin yapılmasından ve teşebbüsünden vazgeçtik. Sınıfta bir kişi bile kopya çekmedi.
DEVAM EDECEK…