10 Eylül 2019 Salı günü bir televizyon kanalında eski Kültür Bakanlarımızdan Sayın Namık Kemal Zeybek beyin anlattığı bir hadise beni çok endişelendirdi. Elbette bu endişem şahsım için değildir. Müslüman Türk milleti içindir. Gelecek kuşaklar ve evlatlarımız içindir. Hadise şudur: İki Suriyeli genç İstanbul Mecidiyeköy’de kırmızı ışıkta duran bir arabanın camını siliyor ve karşılığında para istiyor. Arabada oturan beyefendi camı indiriyor ve Suriyeli gençlere hitaben “Oğlum siz kocaman adamlarsınız ve genç delikanlılarsınız. Memleketinize, Suriye’ye gitsenize” diyor. Bu sözleri duyan Suriyeli gençler çok manidar bir eda ile “Siz bizim memleketimizi karıştırdınız, perişan ettiniz. Bizde sizin memleketinizi karıştırıncaya kadar buradan, Türkiye’den gitmeyeceğiz.”  Şeklinde cevap veriyor. Sayın Namık Kemal Zeybek ilaveten diyor ki “Bunlar Türk milletinin başına bela olacak. Şu anda bile güney sınırlarımızda ‘Bu topraklar bizim’ diyorlar” şeklinde söylüyor. Bunları duyunca uykularım kaçtı. Aslında şehit dedem Hüseyin için makale yazacaktım. Çünkü dedem Hüseyin 1922’de Bursa’da Hacivat semtinde yanındaki 100 arkadaşı ile birlikte Yunanlılar tarafından pusuya düşürülerek şehit edilmişlerdir. Tophane’de Osmangazi’nin Türbesi’ne yürürken sol tarafta sembolik olarak mezar taşları vardır. İlk taşta “Osman oğlu Hüseyin Ordu” yazmaktadır. İşte o benim dedemdir. Sizlerden şüheda ruhları için dua ve Fatiha istiyorum. Merhum babam Yusuf Çavuş’ta Sarıkamış’ta hiç izne gelmeden tam 4,5 yıl askerlik yapmış. Yuvası dağılmış. 1974 yılında kendisine Gazilik madalyası verdiler. Onu aldı ancak gazilik maaşını kabul etmedi. “Oğlum ben para için mi askerlik yaptım. 12 tane çocuğum var. Besbelli birisi bana bakar” dedi. Bu ifadeyi miras yedi palavracılara ithaf ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın “Dostum Esat, dostum Esat, niye çıkardın Esat” şeklinde ifade kullanmıştın. Amerika’nın Suriye’de kurduğu PKK-YPG piyon ve uşak ordusu kimlere kurşun sıkacak. Bırakın siyası kavgaları acele birlik olalım. Birlikte rahmet vardır.