Sevgili okuyucularım…
Hiç siyasete bulaşmadan sizinle sohbet etmek istiyorum. Bazen ihanetin hırçın dalgaları insanı içine kapanmaya zorlar, bazen de gelgitlerle yaşanmışlıkları unutarak yeni ihanetlere kanat çırptırır. Asırların silemediği yanlışlıklar birbirine doğru gibi gelir. İdealin, ülkünün, imanın okşamadığı bir yürek dünyayı hep karanlık görür. Ancak düşünce ve eylem ürünlerinin, kalbi yönelişlerin araladığı kapılardan ışık huzmeleri görünür. Ve süzülür. Gün boyu içimizi yakan sisli düşünceler daima bizi meşgul eder. Maç sonuçları, ucuz politikalar, ekonomik darboğaz çığlıkları, TV programları, havadan sudan konular ve sıkıcı konuşmalar. Daha doğrusu kuru gürültü gazları, at babam at. İftiralardan, yalanlardan, ihanetten, yıkılan yuvalardan, ağlayan yetimlerden, dul kalan bacılarımızdan rahatsız olmayan bu gaz atıcılar ne hikmetse yıllardan beri ülkücülerden, bozkurtlardan hatta onun selamından bile rahatsız olurlar. Aslında bu tipler Atatürk’ten de cumhuriyetten de rahatsızdırlar. “İslam dünyası dini gerçekler dairesinde Allah’ın emrini yerine getirmiş olsaydı bu akıbetlere maruz kalmazdı. Allah’ın emri çok çalışmaktır. İtiraf ederim ki düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz onlardan daha çok çalışmaya mecburuz” diyen Atatürk’e bile olmadık hakaretler eden bu üçkâğıtçı takımı ne anlar bozkurt selamından. Bunların işi gücü etli maklube, pilav, baklava yemek ve de araştırmadan parmak kaldırmaktır. Şimdi çıkar da “Nerede söylemiş Atatürk bunları” derlerse “Türk İnkılâbı Tarihi yayınları 1989. Cilt 2. Sayfa 95’e bakabilirler. Şu bozkurt selamına karşı çıkanların çoğunluğunun çocukları, torunları paralı askerlik çıksın diye günlerce beklemişlerdir. Şunu da söyleyeyim: Lüks koltuklarda, donanımlı salonlarda sahte havalara girerek ‘Afrin’ naraları atanların çoğunun salon çocuğu olduğunu da bilirim. İstiklal ve Kurtuluş savaşlarında beylerin, ağaların çocukları savaşlara katılmamış, bir kısmı da soygun için eşkıyalarla dağlara çıkmışlardır. Benim gazi olan babam anlatırdı. “Oğlum Hüseyin deden savaşa gitti. Bir daha dönmedi, ben gittim 4-5 yıl sonra döndüm. Çoğumuzun yuvası yıkılmıştı. Adam bilinen bu hainler nice kadınlara sahipsiz diye sarkıntılık etmişlerdir. İşte Gavur Ali, işte Dönük Kazım, İşte Göçon Kemal ve işte Davukçu Nuri Ağa bunlardandır” diyordu. Kanaatim beni anlamışsınızdır. Rahmetli Türkeş bir oturumda şöyle buyurmuştur: “Bir gün gelecek bu ülkücüler, bu bozkurtlar sizin namusunuzu da koruyacaktır.” İşte işin özü budur. Selam olsun bozkurtlara, selam olsun Mehmetçiğe ve selam olsun Müslüman Türk ordusuna. Yazıklar olsun korkaklara ve ürkeklere.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Bozkurt selamından korkanlar
Hiç siyasete bulaşmadan sizinle sohbet etmek istiyorum. Bazen ihanetin hırçın dalgaları insanı içine kapanmaya zorlar, bazen de gelgitlerle yaşanmışlıkları unutarak yeni ihanetlere kanat çırptırır. Asırların silemediği yanlışlıklar birbirine doğru gibi gelir. İdealin, ülkünün, imanın okşamadığı bir yürek dünyayı hep karanlık görür. Ancak düşünce ve eylem ürünlerinin, kalbi yönelişlerin araladığı kapılardan ışık huzmeleri görünür. Ve süzülür. Gün boyu içimizi yakan sisli düşünceler daima bizi meşgul eder. Maç sonuçları, ucuz politikalar, ekonomik darboğaz çığlıkları, TV programları, havadan sudan konular ve sıkıcı konuşmalar. Daha doğrusu kuru gürültü gazları, at babam at. İftiralardan, yalanlardan, ihanetten, yıkılan yuvalardan, ağlayan yetimlerden, dul kalan bacılarımızdan rahatsız olmayan bu gaz atıcılar ne hikmetse yıllardan beri ülkücülerden, bozkurtlardan hatta onun selamından bile rahatsız olurlar. Aslında bu tipler Atatürk’ten de cumhuriyetten de rahatsızdırlar. “İslam dünyası dini gerçekler dairesinde Allah’ın emrini yerine getirmiş olsaydı bu akıbetlere maruz kalmazdı. Allah’ın emri çok çalışmaktır. İtiraf ederim ki düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz onlardan daha çok çalışmaya mecburuz” diyen Atatürk’e bile olmadık hakaretler eden bu üçkâğıtçı takımı ne anlar bozkurt selamından. Bunların işi gücü etli maklube, pilav, baklava yemek ve de araştırmadan parmak kaldırmaktır. Şimdi çıkar da “Nerede söylemiş Atatürk bunları” derlerse “Türk İnkılâbı Tarihi yayınları 1989. Cilt 2. Sayfa 95’e bakabilirler. Şu bozkurt selamına karşı çıkanların çoğunluğunun çocukları, torunları paralı askerlik çıksın diye günlerce beklemişlerdir. Şunu da söyleyeyim: Lüks koltuklarda, donanımlı salonlarda sahte havalara girerek ‘Afrin’ naraları atanların çoğunun salon çocuğu olduğunu da bilirim. İstiklal ve Kurtuluş savaşlarında beylerin, ağaların çocukları savaşlara katılmamış, bir kısmı da soygun için eşkıyalarla dağlara çıkmışlardır. Benim gazi olan babam anlatırdı. “Oğlum Hüseyin deden savaşa gitti. Bir daha dönmedi, ben gittim 4-5 yıl sonra döndüm. Çoğumuzun yuvası yıkılmıştı. Adam bilinen bu hainler nice kadınlara sahipsiz diye sarkıntılık etmişlerdir. İşte Gavur Ali, işte Dönük Kazım, İşte Göçon Kemal ve işte Davukçu Nuri Ağa bunlardandır” diyordu. Kanaatim beni anlamışsınızdır. Rahmetli Türkeş bir oturumda şöyle buyurmuştur: “Bir gün gelecek bu ülkücüler, bu bozkurtlar sizin namusunuzu da koruyacaktır.” İşte işin özü budur. Selam olsun bozkurtlara, selam olsun Mehmetçiğe ve selam olsun Müslüman Türk ordusuna. Yazıklar olsun korkaklara ve ürkeklere.