Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerim’de bizleri ikaz ediyor ve uyarıyor; “Birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşeseniz de gücünüz ve devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. Allah’a ve Resulüne itaat edin.” Buyuruyor. Enfal 6. Sure
Tarihe baktığımızda iç çekişmeler neticesinde gücünü yitiren, zayıflayan çok toplumlar görürüz. İhtilallerin, darbelerin sebebi de bu iç çekişmelerdir.
Türkiye’ye baktığımızda manzara çok daha değişiktir.
1859 yılından 1923 yılına kadar kurulan fırkalar, siyasi partiler gibi faaliyet gösteren teşkilatların sayısı 88’dir.
1923’den 2006 yılına kadar kurulan parti sayısı 224’tür.
2006 yılı itibari ile kanunen mevcut olan siyasi partilerin adedi 51’dir. Bu siyasi partilerin en çok kullandığı kelimeler “Türkiye, adalet, işçi, demokrasi, demokrat, demokratik, halk, sosyalist, birlik, hareket, ulusal, milliyetçilik” kelimelidir. 2006 seçimlerinde milletvekilliği ve mahalli seçimlere 202 parti katılmıştır. Burada şu soru aklımıza gelmektedir; “Demokrasi bu kadar çok siyasi parti ilanı daha iyi olacaktır. Demokrasinin ölçüsü bu ise siyasi parti sayısının daha fazla olması için teşvikler yapılmalıdır.”
Bu konuda 19. Dönem MHP Erzurum Milletvekili olan Sayın Rıza Müftüoğlu şöyle diyor; “Kralları kötüleyerek kendi krallığını kabul ettirme. Gayreti ve mücadelesi içinde bulunmak, belki de demokrasinin en zayıf yanı ve yumuşak karnıdır.” Bakınız Rıza Müftüoğlu “Demokrasimiz ve Kuralları” 194. Sayfa
Şu gerçek asla unutulmamalıdır. “Demokrasi olmadan bir milletin ayakta durması mümkündür ama devleti olmayan hiçbir millet sadece demokrasi ile ayakta duramaz. Millet olmayınca da demokrasi zaten yoktur. Ayrıca devlet olmayan bir yerde yönetim biçiminden bahsetmekte mümkün değildir. İster krallık olsan, ister saltanat ve demokrasi olsan, millet için öncelik devlettir. Demokrasi devlete ve onun işleyişine, yani devlet hiyerarşisine karşı olan bir yönetim bir yönetim biçimi değildir. Demokrasiden yana olanların ve demokrasiyi savunanların yapacağı ilk mücadele, millete en iyi şekilde hizmet edecek bir devlet yapısını ortaya koymak olmalıdır. Değilse devletin imkânlarını kullanarak eş, dost gözetlemek ve cep doldurmak asla olmamalıdır. Çünkü öyle adi bir tutumun demokratlıkla, demokrasiyle ve milletten yana olmakla hiç bir ilgisi olamaz.” Aynı eser 220-219. Sayfa
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
BİRBİRİNİZLE ÇEKİŞMEYİN
Tarihe baktığımızda iç çekişmeler neticesinde gücünü yitiren, zayıflayan çok toplumlar görürüz. İhtilallerin, darbelerin sebebi de bu iç çekişmelerdir. Türkiye’ye baktığımızda manzara çok daha değişiktir. 1859 yılından 1923 yılına kadar kurulan fırkalar, siyasi partiler gibi faaliyet gösteren teşkilatların sayısı 88’dir.
1923’den 2006 yılına kadar kurulan parti sayısı 224’tür.
2006 yılı itibari ile kanunen mevcut olan siyasi partilerin adedi 51’dir. Bu siyasi partilerin en çok kullandığı kelimeler “Türkiye, adalet, işçi, demokrasi, demokrat, demokratik, halk, sosyalist, birlik, hareket, ulusal, milliyetçilik” kelimelidir. 2006 seçimlerinde milletvekilliği ve mahalli seçimlere 202 parti katılmıştır. Burada şu soru aklımıza gelmektedir; “Demokrasi bu kadar çok siyasi parti ilanı daha iyi olacaktır. Demokrasinin ölçüsü bu ise siyasi parti sayısının daha fazla olması için teşvikler yapılmalıdır.”
Bu konuda 19. Dönem MHP Erzurum Milletvekili olan Sayın Rıza Müftüoğlu şöyle diyor; “Kralları kötüleyerek kendi krallığını kabul ettirme. Gayreti ve mücadelesi içinde bulunmak, belki de demokrasinin en zayıf yanı ve yumuşak karnıdır.” Bakınız Rıza Müftüoğlu “Demokrasimiz ve Kuralları” 194. Sayfa
Şu gerçek asla unutulmamalıdır. “Demokrasi olmadan bir milletin ayakta durması mümkündür ama devleti olmayan hiçbir millet sadece demokrasi ile ayakta duramaz. Millet olmayınca da demokrasi zaten yoktur. Ayrıca devlet olmayan bir yerde yönetim biçiminden bahsetmekte mümkün değildir. İster krallık olsan, ister saltanat ve demokrasi olsan, millet için öncelik devlettir. Demokrasi devlete ve onun işleyişine, yani devlet hiyerarşisine karşı olan bir yönetim bir yönetim biçimi değildir. Demokrasiden yana olanların ve demokrasiyi savunanların yapacağı ilk mücadele, millete en iyi şekilde hizmet edecek bir devlet yapısını ortaya koymak olmalıdır. Değilse devletin imkânlarını kullanarak eş, dost gözetlemek ve cep doldurmak asla olmamalıdır. Çünkü öyle adi bir tutumun demokratlıkla, demokrasiyle ve milletten yana olmakla hiç bir ilgisi olamaz.” Aynı eser 220-219. Sayfa