Sevgili okuyucularım
Öğrenciler sınıfta hocayı beklerken birden ışıklar söner. Ne oluyor telaşı içinde slayt banttan bir çizgi film gösterisi başlar. Adı Küçük Tavuk. Bir kümes içinde onlarca tavuk. Kümeste genç bir horoz tecrübesiz, bir de kümesin yaşlı ve tecrübeli horozu. Kümesin etrafında dolaşan bir tilki. Yaşlı horoz tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkıca kapanmış, tavukları dışarı bırakmıyor. Dışarı çıkamayan tavuklar da karınlarını yeterince doyuramıyorlar. Büyük horoz onları ölmeyecek kadar yem veriyor. Tavuklar isyana başlıyor. Tilki sabırlı bir şekilde tellerinin arasından kümese biraz yaklaşarak genç horoza sesleniyor ve biraz yem veriyor. Yemi yiyen ve karınlarını doyuran tecrübesiz ve cahil horoz her gün tilkiden yem almaya devam ediyor. Bir gün tilki, genç horoza daha fazla yem vererek tavuklara da verilmesini temin ediyor. Böylece yaşlı ve tecrübeli horozun kümesteki gücü azalıyor. Bir gün tilki gayet sakin şekilde kümesin önüne bolca yem bırakıyor. Kümeste tartışma başlıyor. Kapıyı açalım mı, açmayalım mı tartışmasında yaşlı horoz yalnız kalıyor. Tedirgin şekilde kapıyı açıyorlar. Herkes tıka basa karnını doyuruyor. Görünüşte hiçbir tehlike yok. Tilki çok babacan vaziyette manzarayı izliyor. Hedefine yaklaşmıştır. Ziyafetler devam ediyor. Korkular yok oluyor. Genç ve tecrübesiz horozun öncülüğünde herkes rahatça yenileniyor. Besili semiz hale geliyor. Tilki tam bir itimat telkin ediyor. Bir gece kendi inine kadar kümesin önünden itibaren yem döküyor. Yaşlı horozu dinleyen yok. Sabah genç horoz ve tavuklar tilkinin inine kadar gidiyorlar. Hepsi de içeri girince pusuda bekleyen tilki usulca ininin (mağarasının) kapısını kapatıp, 'Buraya kadar' diyerek bütün tavukları ve horozu parçalayıp yemeğe başlıyor. Sınıfın ışıkları bir anda yanıyor. Çizgi film bitiyor. Tarih öğretmeni elinde cetvel, Dünya haritasının başında derse başlarken ve "Sevgili öğrenciler işte ikinci ve üçüncü Dünya ülkelerinin durumu" derken, ders zili çalıyor.

Sevgili okuyucularım
Ben bu hikayeyi 9 Aralık 2014 tarihinde Salı günü Yenişehir Yörem Gazetesi'ne yazmıştım. Yorumu da çok değerli okuyucularıma bırakmıştım. 'Elbette midekoliklerin, hediyekoliklerin, yemleme düşkünü tavuk mizaçlıların, gösteriş hayranlarının işine gelmez' demiştim. Tekrar diyorum ki Allah Müslüman Türk milletini madde düşkünü, mide kolikler yüzünden tilkilerin tuzaklarına düşürmesin. Ufukta böyle bir tehlike var mı, diye merak ettiğimi söyleyebilirim. Çünkü Müslüman geçinen ülkelerin manzaraları böyle bir imaj sergiliyor. Gönül ister ki yanılan ben olayım.