"Çok uzak bir gün gelecek. Çok yakın bir gün gelecek. O gün yüzyıllardan uzak. O gün yarından yakın. Ama o gün büyük gün muhakkak gelecek. O gün güvercinlerin gagasında. O gün velilerin vadinde. O gün boşanan bir ok. O gün dolu bir yelken. O gün olgunlaşmış bir başak. O gün yolda bir mektup. O gün telgraf tellerinde bir haber. O gün nal şakırtılarıyla, fırtına uğultularıyla gelecek. O gün silah sesleriyle, o gün gülün tomurcuğunda gelecek. O mübarek gün mutlaka gelecek."
Peki nerden çıktı bu bir gün gelecek coşkusu. Hikayesi şöyledir. Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti ağabeyimiz 1951 yılında İstanbul'da askerliğini yapmaktadır. Milliyetçi bir grup genç onu Yıldız'da bir toplantıya davet ediyorlar, o da bu daveti kabul ediyor. Verilen tarih ve saatte ilgili adrese gidiyor. İşin organizatörü ise merhum Mehmet Emin Alpkan. Gençleri her hafta toplayan, ihtiyaçlarını gideren, alışveriş edecekleri bakkalı açan Mehmet Emin Alpkan ağabeyimizdir. Onun için gençler ona "Milli bakkal" lakabını takmış. Veresiye vermekten daha sonra iflas etmiş. Ancak o hırsı, menfaati, çıkarı tepmiş ve gençleri tercih etmiş. Kendisi 1960’larda bile İstanbul'da bir gecekonduda oturuyormuş. Bu davanın nice isimsiz kahramanlarından birisi o geceki konuları şudur. Gençlerden birisi Namık Kemal'i savunacak diğeri de Ali Süavi'yi. Münazaranın konusu budur. Konuşma başlamadan önce gençler ayağa kalkmayı teklif ediyorlar. Herkes kalkıyor, ancak bir dakika mı, beş dakika mı bekleyecekler belli değil. Bir anda karşılarında büyük bir levha ve o levhada yukarıdaki satırlar. İlk göze çarpan cümle "Bir gün gelecek" şeklinde yazılmış. O imanlı gençler vatan mefkuresini sevda haline getirmişler. Hep bir ağızdan o satırları, o satırları okuyup haykırıyorlar. Yani İstanbul ufuklarından ta Orta Asya yaylalarına, Altay dağlarına doğru akıp giden bir milli iman coşkusu. Merhum Osman Yüksel gençlere soruyor. "Bu yazı kimin?" diye. "Orkun dergisinden aldık yazarını bilmiyoruz" cevabını veriyorlar.
Aradan tam altı yıl geçmiş. Bir gün Osman ağabeyinin yazıhanesine bir genç gelmiş. Karadenizli Mülkiyede okuyormuş. Adı da Ali Rıza Akdemir. Hisli, asabi mizaçlı bir yapısı var. Akseki'ye gittiğimde çardakta Orkun dergisini karıştırıyordum. Bir baktım ki o müthiş yazı "Bir gün gelecek" altındaki imza Ali Rıza Akdemire ait.
DEVAM EDECEK…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Zekeriya Kılıç
BİR GÜN GELECEK 2
Peki nerden çıktı bu bir gün gelecek coşkusu. Hikayesi şöyledir. Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti ağabeyimiz 1951 yılında İstanbul'da askerliğini yapmaktadır. Milliyetçi bir grup genç onu Yıldız'da bir toplantıya davet ediyorlar, o da bu daveti kabul ediyor. Verilen tarih ve saatte ilgili adrese gidiyor. İşin organizatörü ise merhum Mehmet Emin Alpkan. Gençleri her hafta toplayan, ihtiyaçlarını gideren, alışveriş edecekleri bakkalı açan Mehmet Emin Alpkan ağabeyimizdir. Onun için gençler ona "Milli bakkal" lakabını takmış. Veresiye vermekten daha sonra iflas etmiş. Ancak o hırsı, menfaati, çıkarı tepmiş ve gençleri tercih etmiş. Kendisi 1960’larda bile İstanbul'da bir gecekonduda oturuyormuş. Bu davanın nice isimsiz kahramanlarından birisi o geceki konuları şudur. Gençlerden birisi Namık Kemal'i savunacak diğeri de Ali Süavi'yi. Münazaranın konusu budur. Konuşma başlamadan önce gençler ayağa kalkmayı teklif ediyorlar. Herkes kalkıyor, ancak bir dakika mı, beş dakika mı bekleyecekler belli değil. Bir anda karşılarında büyük bir levha ve o levhada yukarıdaki satırlar. İlk göze çarpan cümle "Bir gün gelecek" şeklinde yazılmış. O imanlı gençler vatan mefkuresini sevda haline getirmişler. Hep bir ağızdan o satırları, o satırları okuyup haykırıyorlar. Yani İstanbul ufuklarından ta Orta Asya yaylalarına, Altay dağlarına doğru akıp giden bir milli iman coşkusu. Merhum Osman Yüksel gençlere soruyor. "Bu yazı kimin?" diye. "Orkun dergisinden aldık yazarını bilmiyoruz" cevabını veriyorlar.
Aradan tam altı yıl geçmiş. Bir gün Osman ağabeyinin yazıhanesine bir genç gelmiş. Karadenizli Mülkiyede okuyormuş. Adı da Ali Rıza Akdemir. Hisli, asabi mizaçlı bir yapısı var. Akseki'ye gittiğimde çardakta Orkun dergisini karıştırıyordum. Bir baktım ki o müthiş yazı "Bir gün gelecek" altındaki imza Ali Rıza Akdemire ait.
DEVAM EDECEK…