Mevlana ne güzel söylemiş: "Bal yiyen arısından gocunmaz. Bu dünya tuzaktır, tanesi de istektir. Balığa denizden başkası azaptır. Tuzağa saçtığın (takdığın) taneler cömertlik sayılmaz ki… Sual de bilgiden doğar, cevap da."
Fudaly B. İyaz ise şöyle sesleniyor. "Mümin az konuşan, çok çalışan, sözünde hikmet, sükutunda (susmasında) düşünce, bakışında ibret, işlerinde iyilik bulunan kişidir. Dün geçmişte kalmış bir kıssadır. Bugün ise amel (iyi iş) zamanıdır. Yarını düşünmek ise emeldir (arzu edilen, kavuşmak istenilen iştir). İnsanlara nasihatçi olarak ölüm yeter."
Büyüklerimizden ilim erbabı ve şair Muhammet İkbal de şöyle haykırıyor. "Şahin, ölü sülün avlamaz. Aşk kılavuz istemez, tek başına yol alır. Aklın ölümü, fikri (düşünceyi) terk etmektir, kalbin ölümü ise zikri (Allah'ı anmayı) terk etmektir.
Şair Nizami de şu hatırlatmaları yapıyor. "Arının evini yıkan, balın tatlılığıdır. Başların belası dillerden gelir. Ömür azlığından dolayı değerlidir. İyilik insanlık sanatıdır. Bağı süsleyen bülbüldür, fakat incirini kargalar yer."
İdeal insan, örnek şair Osman Yüksel Serdengeçti ise neslimize gençliğimize şu çağrıyı yapıyor. "Çık nerdesin, zahir et. Biz seni bekliyoruz. Yıllardır yollarda yorgun emekliyoruz. Musa ol Hakk’a yüksel, tecelli et de Tura. Zulmet yıkılsın gitsin. Cihan gark olsun nura. İstiyorum yeniden bir hilkat istiyorum. Ne hayal ne kuruntu (ben) hilkat istiyorum.”
Üstat Necip Fazıl Kısakürek de gurbet hasretini şöyle dile getiriyor. "Dağda dolaşırken yakma kandili, fersiz gözlerimi dağlama gurbet. Ne söylemez, akan suların dili, sessizlik içinde çağlama gurbet. Titrek parmağınla tutup tığını, alnıma işleme kırışığını. Duvarda emerek mum ışığını, veremli renge bağlama gurbet."
Bilge lider Aliya İzzetbegoviç ise şu nasihatte bulunuyor. "İnsanlar daima bir şeyler kutluyor,  ayin yapıyorlar. Kutlama yapmadan duramazlar. Allahü zülcelale ibadet etmezlerse, onun eserine ibadet ederler. Yaratan Allah'a secde etmezlerse, mahlukata (onun yarattıklarına) secde ederler. Tüm fark budur ama esaslıdır."
Osman Hulusi Efendi de şu öğütte bulunuyor. "Alemi sen kendinin kölesi, kulu sanma, sen Hak için alemin kulu ol, kölesi ol. Allah için herkese hürmet et de sev sevil, her yüze, her göze diken olma.  Sümbülü, gülü ol. İncitme sen kimseyi, kimseye incinme hem güler yüzlü tatlı dilli, her ağzın balı ol"
İşte Milli Şairimiz Mehmet Akif de şu temenni ve duada bulunuyor. "Boğuyor Alem-i İslam'ı bir azgın fitne, kıtalar, kaynayarak gitti o girdap içine. Mahvolan aileler bir sürü masumundur, kalan avarelerin hali de malumundur. Nasıl olmaz ki tezelzül veriyor arşa erin, dinsin artık bu hazin velvele Ya Rab, amin"
Kanaatimi sorarsanız müftü ağabeyiniz olarak, kardeşiniz olarak, sizlerden şu istekte bulunuyorum.  Bırakın şu akıllı telefon denilen sosyal medya denilen zırvayı... Kitaplara, ilime, bilime yönelin. Aksi halde daha çok gözyaşı döker, çok üniversite imtihanlarına hazırlanırız. Anaların, babaların üzülmelerine, keselerine daha çok zararlar veririz. Unutmayın küresel soyguncular sizin sırtınıza basarak yukarılara tırmanıyor. Siz ise hala köleliğinizin farkında değilsiniz.. Bu gidişin sonu karanlıktır, çıkması zor dehlizlerdir. Bir an evvel dönün, ilme ve çalışmaya yönelin. Aksi halde son pişmanlık para etmez, çare de olmaz...