SON DAKİKA
Hava Durumu

ATATÜRK'ÜN CUMA HUTBELERİ İLE İLGİLİ SÖZLER

Yazının Giriş Tarihi: 09.09.2021 15:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.09.2021 15:05
Kıymetli okuyucularım
Atatürk Müslüman halk tarafından kendisine sorulanlara şu cevapları vermiştir. "Hutbeler hakkında sorulan suallerden anlıyorum ki bugünkü hutbelerin tarzı milletimizin hissiyat-ı fikriye ve lisanıyla medeni ihtiyaçlarıyla mütenasip görülmemektedir. Efendiler hutbe demek, halka hitap etmek yani söz söylemek demektir. Hutbenin manası budur. Hutbe denildiği zaman bundan bir takım manalar ve mefhumlar çıkarmamalıdır. Hutbeyi irad eden hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki Hazreti Peygamber Efendimiz zamanı saadetlerinde hutbeyi kendileri verirdi. Gerek Peygamber Efendimiz gerekse Hulefa-i Raşidin'in hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki gerek Peygamberin gerek Hulefa-i Raşidin'in söylediği şeyler o günün meselesidir. İslam ümmeti çoğalıp İslam memleketleri genişlemeye başlayınca Cenabı peygamber ve Hulefa-i Raşidin'in hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin irad etmelerine imkan kalmadığından halka söylemek istedikleri şeyleri bildirmeye birtakım zevatı memur etmişlerdir. Onlar cami-i şerif ve meydanlarda ortaya çıkar halkı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için ne söylemek gerekiyorsa söylerlerdi. Bu tarzın devam edebilmesi için bir şart lazımdı. O da milletin reisi olan zatın halka doğruyu söylemesi ve halkı aldatmaması, halkı umumi ahvallerden haberdar etmek son derece ehemmiyetlidir. Ancak millete ait işleri milletten gizli tutanlar, hutbelerin halkın anlayacağı bir dille olması ve onların da bugünkü icabet ve ihtiyaçlarımıza temas etmemesi halife ve padişah namını taşıyan arkasından köle gibi gitmeye mecbur etmek içindi. Hutbede maksat halkın aydınlatılması ve doğru yolun gösterilmesidir. Yüz hatta iki yüz hatta bin sene evvelki hutbeleri okumak insanları cehl ve gaflet içinde bırakmak demektir. Hutbeyi okuyanın herhalde halkın kullandığı dili kullanması lazımdır. Minberler halkın dimağları, vicdanları için bir feyz menbağı, bir nur minbağı olmuştur. Böyle olabilmesi için minberde aks edilen sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, fenni ve ilmi hakikatlere uygun olması lazımdır. " Bak Yaşar Okur Hoca. Atatürk'e On Beş Yıl. Dini Hatıralar. Sabah Yayınevi. Ayrıca Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk. Sayfa 761-765 arası.

Kıymetli okuyucularım
Bir tarafta merhum Atatürk'ü istismar ederek yüce dinimiz İslam'a karşı tavır alanlar olmuş, bir tarafta yüce dinimizin o güzel mesajlarına bağlıymış görüntüsü içinde ceplerini dolduran ve dinimizin düşmanları ile işbirliği yaparak Atatürk'ü küfürle itham eden şarlatanlar. Al birisini vur ötekine... Bakınız 1930 yılında İslam düşmanı bir alçak Peygamberimizin aleyhinde yazılmış bir kitabı tercüme eder ve Atatürk'e verir. Atatürk kitabı incelemek için Profesör Doktor Tarihçi Şemsettin Günaltay'ı görevlendirir. Şemsettin Hoca, "Paşam ele alınacak bir şey değil tam bir paçavra" der. Atatürk yanında bulunan İsmet İnönü'ye dönerek, sert bir şekilde, "Çabuk paçavrayı toplatın ve tercümeyi yapanı da devlet hizmetinde kullanılmasından men edin. Hükümet kapısından uzaklaştırın" der. Sahtekarlara duyurulur.
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.