Kişiler, kendisini himaye edemeyen, maddi ve manevi haklarını korumayan ‘cemiyete’ küser. Sonrada kendi bildiği gibi yaşamaya başlar. Bu isyanına da ‘’özgürlük’’ adını verir. Elbette bu tür bir davranış yanlıştır. Bu yanlıştan kurtulmanın çaresi de ‘toplumcu organizasyonlara’ duyulan ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların başında ‘sendikalar’gelmektedir. Sendikalar, çalışanların haklarını istismar eden, alın terlerini ve emeklerini hakkıyla ödemeyen kişi, kurum ve müesseselerin karşısında işçinin hakkını savunan sosyal organizasyondur.
Aslında, Türk İslam sentezinde devlet mağdur ve mazlumdan yana olması gereken ‘kutsal’ bir kurumdur. Hz. Ebubekir (r.a) halife seçildikten (devlet başkanı olduktan) sonra yaptığı ilk konuşmada ‘’Nezdimizde (yanımızda) mazlum ve mağdurlar haklarını alıncaya kadar çok kuvvetlidirler. Zalimler ise mazlumların haklarını verinceye kadar çok zayıf olacaklardır.’’ mesajını vermiştir. Devlet, hakkını alamayanların, alın teri istismar edilenlerin yanında olmaz, onları, kapitalist ve dünyaperestlerin insafına terk ederse o toplumda sosyal denge bozulur.
Kıymetli Okuyucularım
Asgari ücret tespiti yaparken, dikkate alınması gereken ölçü ‘günün şartlarına göre insanca yaşamak prensibi’ olmalıdır. Barınma, giyecek, yiyecek, temizlik, eğitim, sağlık ve ulaşım, ayrıca sosyal aktiviteler bunlaradahildir. Bir tarafta devamlı şişenler, öbür tarafta devamlı pişenlerin arasındaki uçurumun anlatılması ‘’asgari ücretin’’ tespitine bağlıdır. Bu tespit yapılırken vicdanlar seslerini iyi dinlemelidir. Söz sahibi olanlarla önerilerde (tekliflerde) söz sahibi olanlar, insanca yaşamayı ön plana almalıdırlar. Sendika başkanları, birtakım ayrılıklara ve siyasi görüşlere göre değil ‘insanca yaşama’ ölçülerini ön plana almalıdırlar. Kendi maaşlarını on hatta on beş asgari ücretin üzerinde olanların vereceği kararlar, tamamen vicdanla ilgilidir. Yanlış hatırlamıyorsam ‘’Başımıza Gelenler ‘’isimli okuduğum bir eserde (yazarı ‘Sultan Abdülhamit Han’ın başkâtiplerinden Rauf Bey olsa gerek. Çünkü aradan 32 yıl geçmiş) şu iki sözün altını çizmiştim. Rahmetli anlatıyor ve tekrar anlatıyor, sonra da diyor ki ‘’Vicdanların karardığı yerde kanunlar sükût eder (susar).’’ Onun için hem işveren patronların, hem de işverenle işçi arasında denge kuran sendika temsilcilerinin mesuliyetleri çok mühimdir. Perde arkası görüşmeler ve perde önündeki demeçler inandırıcı olmalı ve de bölünmez bütünlüğümüz için bu önemlidir. Toplumsal barışımız, milli birlik ve beraberliğimiz ve de bölünmez bütünlüğümüz için bu önemlidir. Alınacak yanlış bir karar birilerinin ekmeğine yağ sürecektir. İşçinin, emeklinin, memurun, dul ve yetimlerin, küçük esnafın gözü alınacak asgari ücret kararlarındandır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
ASGARİ ÜCRET TESPİTİ VE VİCDANLAR
Kişiler, kendisini himaye edemeyen, maddi ve manevi haklarını korumayan ‘cemiyete’ küser. Sonrada kendi bildiği gibi yaşamaya başlar. Bu isyanına da ‘’özgürlük’’ adını verir. Elbette bu tür bir davranış yanlıştır. Bu yanlıştan kurtulmanın çaresi de ‘toplumcu organizasyonlara’ duyulan ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların başında ‘sendikalar’gelmektedir. Sendikalar, çalışanların haklarını istismar eden, alın terlerini ve emeklerini hakkıyla ödemeyen kişi, kurum ve müesseselerin karşısında işçinin hakkını savunan sosyal organizasyondur.
Aslında, Türk İslam sentezinde devlet mağdur ve mazlumdan yana olması gereken ‘kutsal’ bir kurumdur. Hz. Ebubekir (r.a) halife seçildikten (devlet başkanı olduktan) sonra yaptığı ilk konuşmada ‘’Nezdimizde (yanımızda) mazlum ve mağdurlar haklarını alıncaya kadar çok kuvvetlidirler. Zalimler ise mazlumların haklarını verinceye kadar çok zayıf olacaklardır.’’ mesajını vermiştir. Devlet, hakkını alamayanların, alın teri istismar edilenlerin yanında olmaz, onları, kapitalist ve dünyaperestlerin insafına terk ederse o toplumda sosyal denge bozulur.
Kıymetli Okuyucularım
Asgari ücret tespiti yaparken, dikkate alınması gereken ölçü ‘günün şartlarına göre insanca yaşamak prensibi’ olmalıdır. Barınma, giyecek, yiyecek, temizlik, eğitim, sağlık ve ulaşım, ayrıca sosyal aktiviteler bunlaradahildir. Bir tarafta devamlı şişenler, öbür tarafta devamlı pişenlerin arasındaki uçurumun anlatılması ‘’asgari ücretin’’ tespitine bağlıdır. Bu tespit yapılırken vicdanlar seslerini iyi dinlemelidir. Söz sahibi olanlarla önerilerde (tekliflerde) söz sahibi olanlar, insanca yaşamayı ön plana almalıdırlar. Sendika başkanları, birtakım ayrılıklara ve siyasi görüşlere göre değil ‘insanca yaşama’ ölçülerini ön plana almalıdırlar. Kendi maaşlarını on hatta on beş asgari ücretin üzerinde olanların vereceği kararlar, tamamen vicdanla ilgilidir. Yanlış hatırlamıyorsam ‘’Başımıza Gelenler ‘’isimli okuduğum bir eserde (yazarı ‘Sultan Abdülhamit Han’ın başkâtiplerinden Rauf Bey olsa gerek. Çünkü aradan 32 yıl geçmiş) şu iki sözün altını çizmiştim. Rahmetli anlatıyor ve tekrar anlatıyor, sonra da diyor ki ‘’Vicdanların karardığı yerde kanunlar sükût eder (susar).’’ Onun için hem işveren patronların, hem de işverenle işçi arasında denge kuran sendika temsilcilerinin mesuliyetleri çok mühimdir. Perde arkası görüşmeler ve perde önündeki demeçler inandırıcı olmalı ve de bölünmez bütünlüğümüz için bu önemlidir. Toplumsal barışımız, milli birlik ve beraberliğimiz ve de bölünmez bütünlüğümüz için bu önemlidir. Alınacak yanlış bir karar birilerinin ekmeğine yağ sürecektir. İşçinin, emeklinin, memurun, dul ve yetimlerin, küçük esnafın gözü alınacak asgari ücret kararlarındandır.