Sevgili okuyucularım. Batı ve avrupa toplumunu çok tanrılı dönemlerden geçerek bugünlere geldiğini biliriz. Binlerce yıl taptıkları tanrıları azalmadı, çoğaldı. Bir zamanlar Hz. İsa’yı, Meryem’i tanrı bildiler. Daha sonra noel baba gibi tanrılaştırdıkları azizleri çoğaldı. Sonra makine icat edip ona kul oldular. Zaman ilerledikçe onların tanrıları dolar, sterlin, mark, frank ve euro gibi para birimleri oldu. İşin garibi kendi taptıkları yetmiyormuş gibi başkalarını da onlara taptırmaya başladılar. Biz de senelerce kandırıldık. Güya onlara yetişecekmişiz. Tabiri caiz ise batının tavşanını kovalayan ahmak ve aptal tazılara benzettiler bizi. Yörüngemizden çıkarıldık. Yolumuzda belli olmadı, hedefimiz de. Sözde ilerici, aydın, devrimci, taifesinin ruhsuzluğundan, şekilsizliğinden geri kaldığımız anlatılmadı. Bunun yanında kitabımızı mezarlıkta okunan, sihir yapılan, geçim aracı olarak kullananlarda ne yazık ki tanıtılmadı. Milli bir hedef seçemedik. Kökümüzden ayrıldık. Taklit ettiklerimize de yetişemedik. Soyundukça, çıplandıkça moda bataklığında dibe kadar saplandık. Gün oldu Avrupa kriterleri dendi, gün oldu uyum yasaları denildi, gün oldu şeref sancağımız direkten indi, bazen de kamburlaşan sırtımıza Avrupalı iyice bindi. Yaş günlerinde mum olduk. Yılbaşında noel yaftalarıyla hindi olduk. Onlara yine yetişemedik ve yaranamadık. Bir bakıma çok erken ötmeye başlattılar bizi. Batının batıl ve kirli izinde devamlı bizi koşturdular. Taklit işe yaramadı. Yine ilerleyemedik. haya perdemizi yırtıp attılar. Şair diyorsa “Kuduz köpek mi daha tehlikelidir. Yoksa zehirli yılan mı diye bana sorsalar. tereddüt etmeden hayasız insan daha tehlikeli derdim.” Yine başka bir sözde “Deprem mi daha tehlikelidir yoksa salgın hastalık mı?” Hiç tereddüt etmeden hayasız insan derdim. Öyle ya haya olmayanda iman olmaz. Haya imandır. İnsanın en güzel tarafı faydalı olmak gayretidir. Ne yazık ki bizler hem nefsimize, hem de neslimize zararlı olduk. Yani yarım adam çizgisinde tökezleyip durduk. Denizden geçmek için gemiyi ördeğe bağlamak ne kadar gülünçse, batıyı avrupayı taklit ederek ilerlemekte o kadar gülünçtür. Yıllarımızı heba ettiler. Türbandı, eşarptı, fistandı, çarşaftı, peçeydi, pesti, şapkaydı, mini etekti, midi etekti, sen gericisin, ben ilericiyim gibi uydurukça yaftalarla adeta putların çoğalmasına destek olduk. Para putu, moda putu, taklit putu, makam ve mevkii putçuluğu bizi mahvetti. Şükürler olsun Allah’ımıza ki son zamanlarda az da olsa uyumaktan kurtulup, uyanmaya başladık. Cennet vaat edenlerin nasıl ihanet içinde olduklarını gördük. Türk’lüğü ret ve inkar edip soyunu, sopunu unutanların pişmanlıklarına beraber şahit olduk. Melek görünen maskeli keleklerin oyunlarını inşallah bu millet bozacaktır. ümit ederim ki aynı hatalara yeniden düşmeyiz. Ayağımızı yılanlara, başımızı akreplere tekrar sokturmayız. Tabi ki eşek arılarının zehirlerini de unutmamak lazım. Müslüman Türk milleti tarih boyu dünya putlarını kırma şerefine sahip olmuştur...