“Sen gayeni şimşek gibi bir hızla yaşat da,
ilhamına, imanının iclalini kat da,
düşman o mehabetli huzurunda eğilsin.
Herkes vatanın sahibi kimdir, onu bilsin.”
Evet, vatanın sahibi kimdir? Takdir edersiniz ki, askere gitmemek için çürük raporu alanlar, almak için ağa babalarını devreye sokanlar vatanın sahibi değillerdir. Anası babası köy evinde, gecekonduda oturan, ısınmak için çalı çırpı toplayan, geçinmek için ev temizliğine giden, inşaatlarda çalışan, Anadolu’nun asil evlatları var ya, işte onlar vatanın sahipleridir.
Çünkü zamanı geldiğinde, yaşı kemale erdiğinde, onlar evlatlarına, saçlarını okşayarak; “Hadi oğlum, vatani görevini yap ve hayırlısıyla evine dön” derler.  Harçlığını cebine koyup, dualarla askere uğurlarlar. Ben de iki oğlumu aynı anda askere yolladım. Üçüncüsünü de gönderiyordum. Şube başkanı komutan; “Hocam olmaz. Anneleri de çok hasret çeker” deyince birisini iki ağabeyleri gelince göndermiştim. Çok merak ediyorum, belki 50 yıldan beri devletimizi yöneten bürokratların, çocuklarından, oğullarından hatta kan bağı olan akrabalarından askere gidip de şehit olanı duymadım. Hatta korumalı askerlik yapanları bile duymuşumdur. Onun için üzgünüm. Onun için merhum Osman Yüksel Serdengeçti’nin şu sözlerini aktarıyorum; “Eğer oğlumun kulağına milli kini fısıldamadan, eğer bayrağı bir parça daha yükseltmeden, eğer vatan emanetini evladına, dünkünden daha diri olarak teslim etmeden, vazifemi yaptım, artık ölümü bekleyebilirim demeden ölürsen; toprak, su, hava, bayrak, vatan her şey senden hesap soracak. Şanlı peygamberimiz, yeşil mintanlı şehitler, Alpaslanlar, Tuğrul beyler, Fatihler, Kılıç Aslanlar senden hesap soracaklar. Ve sen ayaklarındaki zincirle sürünerek, şehitlerin, meleklerin kaynaştığı o günde, cennet bahçelerinden bir yabancı gibi geçeceksin” diyor.
Hz. Adem’den kıyamete kadar bütün canlıların huzurunda onlar utanacaklar. Malikaneleri, villaları, paraları onları lanetleyecektir. Biz de hakkımızı helal etmeyeceğiz. Tamam mı bay asker kaçakları…