Günümüzden 150 yıl (Bir buçuk asır) gerilere gidersek Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkler, Rumlar, Ermeniler, Katolik Ermeniler, Yahudiler, Latinler, Frenkler, Araplar ve diğer bazı azınlıklardan meydana geldiğini görürüz. İmparatorluğun sınırları Kuzey’de, Rusya ve Avusturya, Doğu’da Basra Körfezi’ne ve Afrika’nın en ücra bölgelerine kadar uzanmaktadır. Yeryüzünün en güzel ve en verimli iklimleri bu coğrafyadadır. İpek, haşhaş, pirinç, mısır, habubat, zeytinyağı, kereste, yün, yağlı tohumlar, yapağı, kömür, bütün madenler ve kuru sebze ve meyveler, ceviz, fındık, gülyağı, parfümler, keten, kenevir, boya çeşitleri. Tek kelimeyle kıyas kabul etmez, coğrafi bir bölge. Dünya pazarlarına yakınlığı, denizleri ve çok sayıda nehir ve ırmaklarıyla her yöne açık bir imparatorluk... Türkiye’deki eski bir deyimle 72 buçuk milletin barındığı ve yaşadığı bir ortam. Bütün ırklar, bütün diller mevcuttur. Yani bu bir milletten ibaret değildir. Bu milletler birleşmişlerdir. Takriben o dönemde 40 ile 50 milyon arasındaki nüfusun ancak üçte biri Türk’tür. Kalanların 3 milyona yakını Ermenilerdir. Millet-i Hamse denilen 5 grup Rum Cemaati, Ermeni Cemaati, Katolik Ermeni Cemaati, Yahudi Cemaati, Latin ve Katolik Cemaati. Ermeniler, Rumlarla aynı yılda, yani 1453’te Osmanlı hâkimiyetine girmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet Han (Mekânı cennet olsun) Bursa’daki Ermeni Başpiskopozu Hovagini’yi çağırmış ona Ermeniler için idari selahiyetler vermiş ve Ortodoks Patriği Gannaidustan sonra aynı törenle onu cemaatin başına getirmiştir. O tarihten itibaren Ermeniler bir cemaat halinde yaşamışlardır. 1830’a böyle devam etmiştir. Ermeniler daha çok bankacılık ve ticaretle geçimlerini sağlamışlardır. Ermeniler daha çok Anadolu’da ve yoğun olarak Doğu’da yaşamışlardır. Bakınız Osmanlı döneminde Pazarköy İlçesi’nin nüfusu 1905 yılında 33.397’dir. Bunun 2. 697’si Müslüman’dır. 21.546’sı Ermeni’dir. 31 tanesi katoliktir. 126’sı protestandır. Sülüz, Gürle, Yeniköy, Çengiler (Sugören), Karsak, Üregil ve Keramet Köylerindeki Ermeniler ekonomik bakımdan üstün durumdadırlar. Hem Yunalılar hem de Ermeniler Müslüman halka yüzlerce zulüm ve işkence yapmışlardır. Binlerce cinayet işlemişlerdir. Irza tecavüzler, yağmalar, okul, cami, ev ve işyerlerinin yıkılması ayrı bir husustur. Netice olarak Ermeniler nerede olurlarsa olsunlar her fırsatta ihanetlerine devam etmişlerdir. Bugün de dünyanın her köşesindeki Ermeniler ve Ermeni uşakları ihanetlerine devam etmektedirler. Suriyeli Ermeniler de buna dâhildir. Maskeler düştüğü an bu gerçekler sırıtacaktır. Aman dikkat!