Kapsamlı, geniş ve herkesi kucaklayan bir adaletle ülke mamur; millet huzurlu ve mutlu olur. İktisadi ve ekonomik gelişmeler gerçekleşir. Millet de, devlet de güvencede olur. "Toplumları, milletleri ve ülkeleri en çok tahrip eden ve en çok yıpratan şey adaletsizlik ve zulümdür diyen Maverdi; bir ülkedeki bütün bozuklukların ve düzensizliklerin başında adaletsizliğin mutlak payının ve etkisinin olduğunu ifade etmiştir. Başta İlahi adalet olmak şartıyla, cihanşümul ve de evrensel olan adalet, bizzat insanın kendisinin de adil olmasını istemektedir. Böylece dünyaya ve dünya insanlarına dalga dalga adaletin yayılması mümkün olur. Farabi, siyasette adaletin tanımını yaparken şu gerçeği dile getirmiştir :"Ülkenin maddi ve manevi imkanlarında ve kalkınmasında her vatandaşın ehliyet ve liyakat ölçüsünde hakkı ve payı bulunduğunu, bunların eksiksiz yerine getirilmesinin adalet olduğunu, eksik bırakıldığında ise adaletsizlik yapıldığını ve bireylere (fertlere) zulüm olduğunu" belirterek, şöyle devam etmiştir : " Devlet hiçbir vatandaşından bir hakkı iradesi dışında, bedelini vermeden alma hakkına sahip değildir" . Burada ilginç olan ve çok dikkate değer konu şudur:Farabi, bireye karşı yapılan bir haksızlıktan, bir adaletsizlikten meydana gelecek olan bir durumun, topluma karşı işlenmiş bir suç sayılabileceğini düşünmüş ve çağımızda gündeme getirilen ve tartışılan bir çok konuya ışık tutmuştur. Çağımızda sözde kalan ve öylece geçiştirilen "hukukun üstünlüğü", "eşitlik" gibi kavramlar yüzyıllar öncesinden dile getirilmiş ve uygulanmıştır. Dikkat edilirse, İslam dini emin ve güvenilir ellerde olduğu zaman, bütün toplumlarda olduğu gibi, en geniş toplumsal kurum olan devlette de, nizam ve adalet fikrine uyumu ön plana almıştır. Bunun içindir ki; kitabımız Kur'an-ı Kerim'de Yüce Rabbimiz:"Allah'a, Peygambere ve içinizden çıkan yöneticilere (idarecilere) itaat edin" buyrulmuştur. (Nisa Suresi 59. Ayet) Şanlı Peygamberimiz de, "Kendi işlerinizi yürütenlere (devlet adamlarınıza) itaat edin, Rabbinizin cennetine girin" buyurmuştur. (Tirmizi, Cuma bahsi 81)   Siyaset ilminin önemli kaynaklarından "el-Ahkemüs'sultaniyyenin" de yazarı (müellifi) olan Maverdi şöyle demektedir: Etkili ve güçlü bir siyasal yönetim, huzurlu bir dünya hayatının başlıca şartlarından biridir. Çünkü etkin bir devlet, çok farklı arzu, ihtiras, menfaat ve çıkar arayışında olan insanları kontrol eden, ulaştırıp kaynaştıran, onları birbirlerine zarar vermekten alıkoyan, hukuk ve adalet düzeni sayesinde düşmanlık ve haksızlıkları önleyen bir sosyal ve siyasal yapı ve otoritedir. Toplumun huzur ve güvenliğini sağlamakta tek başına din yeterli değildir. Dinin yanında devlet otoritesine ihtiyaç vardır. Adalet ve hukuku daima önde tutan bir devletin varlığı şarttır. Devlet yönetimi adalet ve hukuku ciddi şekilde uygularsa, tarafsızlığını muhafaza ederek doğru ve dürüst hareket ederse, hem maddi, hem de manevi kalkınma ve huzur temin edilmiş olur…