Allah rızası için doğru konuşup doğru söyleyelim. Küçük de olsa hafif bir iğne ucunu önce kendimize batıralım sonra da millete çuvaldız denilen kocaman iğneyi batıralım. Merhum Alparslan Türkeş’in bir sözü vardır. Şöyle diyor; “Fikir ve haklı bir dava en büyük kuvvettir. Doğru bir fikri yenecek hiç bir kuvvet yoktur.” 10 Ekim 2009’da ise Siyaset ve Liderlik Okulu’nun sekizinci dönem mezuniyet töreninde Sayın Devlet Bahçeli ise şu tespiti yapıyor; “Türk gençliği bilim gelecek umudumuzdur. 15-24 yaş arası gençlerimizin sayısı 12 milyon 600’e ulaşarak nüfusumuzun yüzde 16,6’sına yükselmiştir. Doğru yerde ve doğru zamanda kullanıldığı takdirde bu potansiyel en büyük avantajımızdır. genç kuşağın zorluklar içerisinde kıvranması hepimizi düşündürmelidir. Gençlerimizin iyi şartlarda barınması beslenmesi kaliteli eğitim alması, üretime dâhil olması ölçülerin çok gerisindedir. Bu durum çözüm bekleyen çetin bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.” Kutlu Sesleniş Dergisi’nin 2013 tarihli ve 97. sayısında Devlet Bahçeli şöyle devam ediyor; “Şurası bir gerçektir ki, demokrasiyle korku, demokrasiyle baskı, demokrasiyle ben bildirimci tutum, taban tabana zıttır. Demokrasilerde halk tepeden bakılacak aşağılanacak, zorlanacak, horlanacak, horlayacak, tercihleri bastırılacak ve bir tek sandıkta, sandık oraya çıkınca sıcak ve samimi yaklaşılacak bir yığın olarak da görülmemelidir. İnsan şahsiyeti ve onuru demokrasinin öznesidir. Kapalı devre uygulamalarıyla toplumsal bünyeyi çıkmaza sürükleyemeyiz.” Bknz: ilgili dergi sayfa 8-12 Bu örnekleri şunun için verdim. Acı ekonomik reçeteleri Türk milleti çok görmüştür. Denge kurması gerekenler, gelir dağılımını adil olarak yönetmesi gerekenler dengeleri alt üst ettikten sonra çare olarak acı reçeteye başvuruyorlar. Ancak kendileri bu reçeteyi kullanmıyorlar. İsrafın her çeşidinden kaçması gerekenler, iyi örnek olmuyorlar. Lüks otomobil alımları kiralık lüks araçlar, enfes ziyaretler ekonomik dengeyi bozmuştur. Verilen rakamlar inandırıcılığını yitirmiştir. Milletin çoğunluğu fakir ve yoksulluğa mahkûm edilirken, birilerinin zenginliği tavan yapmıştır. Altın, Euro, dolar, Türk Lirasını esir almıştır. Verilen sözler, yapılan vaatler inandırıcılığını defalarca yitirmiştir. Ekonominin birinci derece güven sibobu olan adalet sistemi adeta vesayet altına alınmıştır. Gelinen nokta ise maalesef acı reçetedir. Allah sonumuzu hayır eylesin. Zararın neresinden dönülürse kardır mantığı ile harekete dilerse bu badireden milletimiz çıkacaktır. Yeter ki yanlışlardan dönülsün.