Gönüllerine vatan sevdasının mührü vurulmayanların, makam, mevki ve çıkar müşterisi olanların tertip ve ihaneti olan 15 Temmuz hafızalarımızdan silinmemiş ve silinmeyecektir. Liderin, devlet adamlığının 7 özelliğinden birisi olan ve en önemlisini içeren “Şüpheci olmak” şuur ve kazanımı bir insanda yoksa onun devlet adamlığı ve liderliği şaibe ve tehlikelerden kurtulamaz. İşte 15 Temmuz 2016 tarihi böyle bir gafletin sonucudur. Devlet gemisini delmeye ve batırmaya çalışanlar bütün uyarısı ve ikazlara rağmen hesaba çekilmemişlerdir. Üstelik geminin yönetimi de onların inisiyatifine bırakılmıştır. Onlarca, hatta yüzlerce bilgi, belge olmasına rağmen malum çevrelere ve ihanet odaklarına imtiyazlar tanınmıştır. 1905’lerden itibaren devamlı olarak ihanetlerini gizleyerek büyüyen ve örgütlenmeye devam eden ihanet  oluşumu siyasi partileri ve liderlerini kullanmışlardır. “Domuzda haramdır. Her ikisinde  tesirsiz hale getirinceye kadar, domuzun eve girmemesi için ayıyı kapıya nöbetçi tutucaz “ diyen Fethullah Gülen yıllarca Süleyman Demireli, Turgut Özalı, Bülent Ecevit, Tansu Çiller, CmhurBaşkanımız Sayın Recep Tayip Erdoğanı kullanmıştır. En uzun süre kullandığı siyasi oluşum ise Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve Adalet Kalkınma  Partisi olmuştur. Bu dönemde YÖK dahil, devletin birçok birimi ele geçirilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu birimlerin arasındadır. Uyarı yapanlar dışlanmıştır. Hatta cezalandırılmışlardır. Bende o mağdurlardan birisi oldum. İşin en vahim tarafı ise çok hain bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerine kurulan kumpaslar olmuştur. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy davalarında, daha doğrusu ihanetlerinde yüzlerce şerefli Türk Subayı ciddi şekilde mağdur edilmişlerdir. O şirret ve hain yapılanmaya öyle inanılmış ki, devletimizin temsilcileri onların savaşı olduğunu söyleyebilmişlerdir. Aynı hatalara tekrar düşülmemesi için, aynı girdaplara girilmemesi için bu yapılanmanın siyasi ayağı mutlaka ortaya çıkarılmıştır. Unutulmasın ki  “ Beterin beteri vardır “ .