Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938’de saat 9’u beş geçe Dolmabahçe Saray’ında vefat etmiştir.
O tarihlerde tedavisi zor olan siroz hastalığından bir türlü kurtulamamıştır. Aslında verdiği mücadele ve içinde bulunduğu şartlar ve savaşlar yüzünden gerekli tedavi için zaman ve zemini de olmamıştır. Cenazesi birçok devlet adamının ve yabancı devlet başkanlarının katıldığı bir törenle 21 Kasım 1938’de Ankara’da Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabre konulmuştur. Daha sonra Cumhuriyet’in kurucusu için ona yaraşır bir şekilde uluslararası bir proje yarışması açılmıştır. Türkiye’den Prof. Emin Onat ve Doç. Orhan Arda’nın kazandıkları bu yarışma sonunda 1944 yılında başlayan çalışma 10 yıl sürmüştür. 10 Kasım 1953 tarihinde yapılan büyük bir törenle, Atatürk’ün naşı Anıtkabir’e defnedilmiştir. Anıtkabir’de bulunan bir müzede ona ait çeşitli eşyaları sergilenmektedir.
Atatürk birçok ülkeye örnek olmuştur. Mesela İran Ordusu Komutanı Rıza Han bunlardan birisidir. Tunus Devlet Başkanı Habip Burgiba ise şu ifadeyi kullanmıştır; “Mustafa Kemal’in kişiliği halk kitlelerinin ayaklanması ve halk mücadelelerinin ölçüsü olmuştur. Bu mücadeleler onun ölümünden sonra genişlemiş, Doğu ve Batı blokları arasındaki üçüncü dünyada sirayet etmiş ve onu sömürge tehakümünden (Baskısından) kurtarmıştır.” Hint Parlamento Başkanı ise; “Atatürk yalnız Türk Milleti’nin değil, İstiklal uğruna savaşan bütün ulusların önderiydi. Onun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.” Çin elçisi General Ho-Yau-Su ise; “Türk İnkılâbı’nın, bütün Doğu dünyasının ilerleme ve gelişmesindeki rolü, Batı dünyasının kültür ve uygarlık alanındaki ilerlemesine sebep olan Fransız devrimi kadar önemli ve etkilidir.” Böyle onlarca yorum ve takdir ifadesi mevcuttur. Ancak bizdeki bazı çıkarcı ve menfaatperest, mandacı kafa ve uzaktan kumandalı tipler Cumhuriyeti ve Atatürk’ü hazmedememişlerdir. Ben onlara seçkin cımbızcılar, tarih şarlatanları diyorum. Molla Mustafa Barzani’nin Şıh Saidin Dürrü Zade Abdullah’ın ve benzerlerinin yaşayan mirasçıları devamlı olmuştur. Bundan sonra da olacaktır. Özellikle din adına Atatürk’ü suçlayanlara diyanet işleri başkanı ile beraber seçtiği hutbe konularını hatırlatmak istiyorum. Birlikte belirlenen hutbe sayısı 50’dir. Bazıları şunlardır; Vatan Müdafaası, Temizlik, İman ve Amel, Tayyare Cemiyetine Yardım, Ziraat, Namaz ve Hikmeti, Ana Babaya Hürmet, İslam Din’inde Çalışmanın Değeri, Saygı ve Yardımlaşma, Ramazan ve Oruç, Öksüzlere Yardım, Allah’ın ve Peygamberin Hayat Verecek Görüşleri, Allah’ı Sevmek ve Peygambere Uymak, Evlenmek ve Evlat Yetiştirmek, Kötü Huylulardan Sakınmak, Gıybet, Kötü Söz, Kötü Lakap, Eksik Ölçüler, Yanlış Tartılar, İçkinin Kötülüğü, Askerlik Şerefi, Herkes Yaptığının Cezasını Bulacak, Tevazu ve Kibir, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Hekim, İlaç Hastalık, Miraç. İnsan biraz Allah’tan korkar, kuldan utanır. İftira, adam öldürmek gibidir. Onların ruhu şad, mekânları cennet olsun. Onlara vefa ve şükran borcumuz var. Hiç unutmayalım.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
10 KASIMA DOĞRU GİDERKEN ATATÜRK’Ü ANLAMAK (2)