“Yapraklarla uğraşırken ağacı, ağaçlarla uğraşırken ormanı göremeyiz.” İffet zırhını kuşanmış, haya elbisesini giyinmiş, edep anlayışıyla süslenmiş insanlar ‘keşke’ demezler. Onun için şanlı Peygamberimiz; “Dinini ve ahlakını beğendiğiniz bir kimse size dünür olarak geldiğinde, onu kızınızla nikahlayın. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve bozgunculuk çıkar” buyurmuşlardır. İffet ve edep duygusu, insanın doğuştan sahip olduğu ve onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerdendir. Cennette yasak ağacın meyvelerinden yiyen, bu yüzden açığa çıkan edep yerlerini örtmeye çalışan Hz. Adem ve eşi Havva annemizin bu tavrı, utanma ve edebin ne kadar köklü bir duygu olduğunu göstermektedir. İffetli bir hayat sürmek ve hedefe rivayet etmek mümin olarak en önemli ahlaki sorumluluklarımızdandır. Yüce Rabbimiz gönlümüze açılan pencerelerimiz olan gözlerimizi haramdan sakınmamızı emretmiştir. Nur Suresi 30-31. Edep perdesi ve utanma duygusu insanı koruyan hassas bir çizgidir. Şanlı Peygamberimiz “İnsan utanma duygusunu yitirirse varsın dilediğini yapsın” buyurmuştur. Bakınız İbn-i Hambel IV. 121.
Mümin ve Müslüman adam “Edep yahu” anlayışıyla göz, kulak, dil ve gönül kapılarını her türlü haram olan şeylere kapatır. Allah muhabbetiyle ve Allah korkusuyla günahlardan uzak durup, iffet ve edebini koruyan mümin, hiçbir gölgenin bulunmadığı günde, Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenmekle müjdelenir. Bakınız Bahari Zekat Bahsi 16.
Kul olarak Allah’ımıza, ümmet olarak Peygamber’imize, insan olarak birbirimize nice sözler verdik. Hala da vermekteyiz. Siyasetçilerimiz de meydanlarda milletimize nice sözler vermektedirler. İşte “Keşke, ah keşke” dememek için, sözlerimize sahip çıkmamız lazımdır. Rabbimiz bize neyi emrediyor biz ne yapıyoruz. Fukaralığın, zavallılığın en çirkini bu gerçeği anlamaktan mahrum olarak yaşamamızdır. Nice insanlar vardır ki “Geç kaldım. Keşke önceden İslam’ı yaşasaydım. Keşke önceden secde etseydim. Keşke dünyaya bu kadar bağlı olarak yaşamasaydım. Geç kaldım, aldandım, kendime yazık ettim” diyerek çaresizliklerini dile getirmişlerdir. Netice itibari ile ölümden önce, aklımız başımızda iken tedbirleri almalıyız. Son pişmanlık para etmiyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Zekeriya Kılıç
‘KEŞKE AH KEŞKE’ DEMEYELİM
Mümin ve Müslüman adam “Edep yahu” anlayışıyla göz, kulak, dil ve gönül kapılarını her türlü haram olan şeylere kapatır. Allah muhabbetiyle ve Allah korkusuyla günahlardan uzak durup, iffet ve edebini koruyan mümin, hiçbir gölgenin bulunmadığı günde, Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenmekle müjdelenir. Bakınız Bahari Zekat Bahsi 16.
Kul olarak Allah’ımıza, ümmet olarak Peygamber’imize, insan olarak birbirimize nice sözler verdik. Hala da vermekteyiz. Siyasetçilerimiz de meydanlarda milletimize nice sözler vermektedirler. İşte “Keşke, ah keşke” dememek için, sözlerimize sahip çıkmamız lazımdır. Rabbimiz bize neyi emrediyor biz ne yapıyoruz. Fukaralığın, zavallılığın en çirkini bu gerçeği anlamaktan mahrum olarak yaşamamızdır. Nice insanlar vardır ki “Geç kaldım. Keşke önceden İslam’ı yaşasaydım. Keşke önceden secde etseydim. Keşke dünyaya bu kadar bağlı olarak yaşamasaydım. Geç kaldım, aldandım, kendime yazık ettim” diyerek çaresizliklerini dile getirmişlerdir. Netice itibari ile ölümden önce, aklımız başımızda iken tedbirleri almalıyız. Son pişmanlık para etmiyor.