Siyasi partiler kanunu 1950’li yıllarda çıkmasına rağmen, 1983 yılında üzerinde bazı düzenlemeler yapılmıştır. 1950’ler diyorum çünkü o döneme kadar tek parti ülkeyi yönetmiştir. 1940’lı yıllara kadar bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal, birçok kez çok partili hayata geçmek istediyse de bunu başaramamıştır. Çünkü o dönemde Gazi ile kendi silah arkadaşları arasında gizliden güç mücadelesi olmuştur. Özellikle Kurtuluş Savaşı döneminde, Gazi Mustafa Kemal ile Kazım Karabekir Paşa arasında çok ciddi liderlik yarışı ortaya çıkmıştır. Bu liderlik mücadelesinde Gazi, batı cephesi komutanlığını o dönemde Yarbay olan İsmet Paşa’ya vermiştir. Bir Yarbay’ın cephe komutanı olamayacağını bilen Gazi, belirli uygulamalarla onun rütbesini Tuğgeneralliğe yükseltmiş ve batı cephesi komutanı olmasını sağlamıştır. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Adnan Menderes ve Demokrat Parti iktidar olduğunda, 14 yıllık tek partili dönemi sona ermiştir. Adnan Menderes 27 Mayıs 1960’daki askeri darbeyle ise, 10 yıllık iktidarı son bulmuştur. Peki, ben bunları sizlere niye anlatıyorum?
Bugün muhalefetteki her parti, siyasi partiler kanununu sonuna kadar eleştirirken, iktidar olduklarında hemen geri vites yapıp, siyasi partiler kanunundan memnun oldukları açıklamalarını yapıyorlar. Niçin? Çünkü iktidar olan parti için siyasi partiler kanunu onlara tam bir krallık yetkisi veriyor. Son dönemdeki iktidar partisi, yeni bir sivil anayasanın tesis edilmesinden bahsediyor. Aslında iktidar partisi için Siyasi Partiler Kanunu bir elzemdir. Onun avantajlarını sonuna kadar kullandılar. Ama birden bir sorun ortaya çıktı. Sorun, siyasi partiler yasası iktidar partisi başkanına sadece iki dönem katılım hakkı vermektedir. Bunu fark eden iktidar, birden sivil bir anayasa yapılması fikrini ortaya attı ve bu fikrinde ısrar etti. Bugün AK Parti 23 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. 23 yıldır bu ülke, askerlerin yazdığı anayasa ile yönetilirken bugün niye yönetilemiyor? Çünkü birileri iki dönem kuralına takılıyor. AK Parti kendi içerisinde 3 dönem milletvekili sınırlaması getirirken, bu kural başkaları için geçerli olmuyor.
Aynı durum CHP içinde geçerlidir. CHP tüzük kurultayı yaparak, parti karar mekanizmasını kurultay delegelerinden kurtarmak istiyor. Sayın Özgür Özel, önce CHP’yi yeminli Kılıçtaroğlu delegelerinden kurtarmaya çalıştı, bugün ise partiyi ele geçiren İmamoğlu delegelerinden kurtarmak için çabalıyor. Sayın İmamoğlu ilk fırsatta Sayın Özgür Özel’i devirmeyi planlıyor. Sayın Özel, bu durumdan kurtulmak için ise hemen bir tüzük değişimine giderek, parti içerisinde bir demokrasi iklimi yaratmaya çalışmaktadır. Bizce Özgür Özel’in aklında, kendisi parti genel başkanlığında kalarak, Cumhurbaşkanı adayı olarak Sayın Mansur Yavaş’ı çıkarma fikri var. Mansur Yavaş, bir devlet adamıdır ve iyi bir devlet terbiyesiyle yetişmiştir. Bu düşüncesiyle Sayın Özel, doğru yoldadır. Öte yandan Sayın İmamoğlu bize göre küreselcilerin adamıdır ve hedefine ulaşmak için her şeyi yapacaktır. Düşünün bir kere, Sayın İmamoğlu kendi ihtirasları için küreselci güçleri de arkasına alarak, Sayın Kılıçdaroğlu ve Canan Kaftancıoğlu’nu “Değişim” sloganıyla sistemden uzaklaştırmıştır. Arkasındaki güçlerin büyüklüğünü buradan da daha rahat anlayabiliriz. Bugün gelinen noktada İmamoğlu, Sayın Özel’in Mansur Yavaş hakkındaki düşüncelerini sezdiği için, Kılıçtaroğluna yaklaşmış ve aba altından Sayın Özgür Özel’e sopa göstermektedir.
Şimdi sizler benim anlattıklarımı bir komplo teorisi diyebilirsiniz. Bu çok doğal ama şimdiye kadar siyaset hakkında yazdıklarımı bir kez daha gözden geçirmelerini tavsiye ederim. Bundan on yıl önce yazdığım “Kabak Arabası” yazım, 2023’teki genel seçimlerde gerçekleşmiştir. Birbirlerine zıt bir sürü parti 2023 seçimlerinde kol kola girmiş ve bunun adını da siyasi mücadele olarak açıklamışlardır. Kimisi Cumhur, kimisi Millet ittifakı diyerek siyasi koalisyonlarına birer kılıf uydurmuşlardır. Şimdi soruyorum; eski dönemlerde ülke koalisyonlarla yönetiliyordu da bugün koalisyonlarla yönetilmiyor mu? Bugünde açık ve gizli ittifaklarla siyasi partiler ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar.
Sonuç olarak siyasette cambaza bak, ipe bak oyunu devam ediyor. Bugün anayasa ve tüzük değişecekse benim için mi değişecek? Emin değilim. Memleket için mi değişecek? Şüpheliyim. Yani sözün özü imtiyazlılar ve güçlüler ülkeyi yönetmeye devam edeceklerdir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
SERHAT AYAS
SİYASİ PARTİLER KANUNU
Siyasi partiler kanunu 1950’li yıllarda çıkmasına rağmen, 1983 yılında üzerinde bazı düzenlemeler yapılmıştır. 1950’ler diyorum çünkü o döneme kadar tek parti ülkeyi yönetmiştir. 1940’lı yıllara kadar bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal, birçok kez çok partili hayata geçmek istediyse de bunu başaramamıştır. Çünkü o dönemde Gazi ile kendi silah arkadaşları arasında gizliden güç mücadelesi olmuştur. Özellikle Kurtuluş Savaşı döneminde, Gazi Mustafa Kemal ile Kazım Karabekir Paşa arasında çok ciddi liderlik yarışı ortaya çıkmıştır. Bu liderlik mücadelesinde Gazi, batı cephesi komutanlığını o dönemde Yarbay olan İsmet Paşa’ya vermiştir. Bir Yarbay’ın cephe komutanı olamayacağını bilen Gazi, belirli uygulamalarla onun rütbesini Tuğgeneralliğe yükseltmiş ve batı cephesi komutanı olmasını sağlamıştır. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Adnan Menderes ve Demokrat Parti iktidar olduğunda, 14 yıllık tek partili dönemi sona ermiştir. Adnan Menderes 27 Mayıs 1960’daki askeri darbeyle ise, 10 yıllık iktidarı son bulmuştur. Peki, ben bunları sizlere niye anlatıyorum?
Bugün muhalefetteki her parti, siyasi partiler kanununu sonuna kadar eleştirirken, iktidar olduklarında hemen geri vites yapıp, siyasi partiler kanunundan memnun oldukları açıklamalarını yapıyorlar. Niçin? Çünkü iktidar olan parti için siyasi partiler kanunu onlara tam bir krallık yetkisi veriyor. Son dönemdeki iktidar partisi, yeni bir sivil anayasanın tesis edilmesinden bahsediyor. Aslında iktidar partisi için Siyasi Partiler Kanunu bir elzemdir. Onun avantajlarını sonuna kadar kullandılar. Ama birden bir sorun ortaya çıktı. Sorun, siyasi partiler yasası iktidar partisi başkanına sadece iki dönem katılım hakkı vermektedir. Bunu fark eden iktidar, birden sivil bir anayasa yapılması fikrini ortaya attı ve bu fikrinde ısrar etti. Bugün AK Parti 23 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. 23 yıldır bu ülke, askerlerin yazdığı anayasa ile yönetilirken bugün niye yönetilemiyor? Çünkü birileri iki dönem kuralına takılıyor. AK Parti kendi içerisinde 3 dönem milletvekili sınırlaması getirirken, bu kural başkaları için geçerli olmuyor.
Aynı durum CHP içinde geçerlidir. CHP tüzük kurultayı yaparak, parti karar mekanizmasını kurultay delegelerinden kurtarmak istiyor. Sayın Özgür Özel, önce CHP’yi yeminli Kılıçtaroğlu delegelerinden kurtarmaya çalıştı, bugün ise partiyi ele geçiren İmamoğlu delegelerinden kurtarmak için çabalıyor. Sayın İmamoğlu ilk fırsatta Sayın Özgür Özel’i devirmeyi planlıyor. Sayın Özel, bu durumdan kurtulmak için ise hemen bir tüzük değişimine giderek, parti içerisinde bir demokrasi iklimi yaratmaya çalışmaktadır. Bizce Özgür Özel’in aklında, kendisi parti genel başkanlığında kalarak, Cumhurbaşkanı adayı olarak Sayın Mansur Yavaş’ı çıkarma fikri var. Mansur Yavaş, bir devlet adamıdır ve iyi bir devlet terbiyesiyle yetişmiştir. Bu düşüncesiyle Sayın Özel, doğru yoldadır. Öte yandan Sayın İmamoğlu bize göre küreselcilerin adamıdır ve hedefine ulaşmak için her şeyi yapacaktır. Düşünün bir kere, Sayın İmamoğlu kendi ihtirasları için küreselci güçleri de arkasına alarak, Sayın Kılıçdaroğlu ve Canan Kaftancıoğlu’nu “Değişim” sloganıyla sistemden uzaklaştırmıştır. Arkasındaki güçlerin büyüklüğünü buradan da daha rahat anlayabiliriz. Bugün gelinen noktada İmamoğlu, Sayın Özel’in Mansur Yavaş hakkındaki düşüncelerini sezdiği için, Kılıçtaroğluna yaklaşmış ve aba altından Sayın Özgür Özel’e sopa göstermektedir.
Şimdi sizler benim anlattıklarımı bir komplo teorisi diyebilirsiniz. Bu çok doğal ama şimdiye kadar siyaset hakkında yazdıklarımı bir kez daha gözden geçirmelerini tavsiye ederim. Bundan on yıl önce yazdığım “Kabak Arabası” yazım, 2023’teki genel seçimlerde gerçekleşmiştir. Birbirlerine zıt bir sürü parti 2023 seçimlerinde kol kola girmiş ve bunun adını da siyasi mücadele olarak açıklamışlardır. Kimisi Cumhur, kimisi Millet ittifakı diyerek siyasi koalisyonlarına birer kılıf uydurmuşlardır. Şimdi soruyorum; eski dönemlerde ülke koalisyonlarla yönetiliyordu da bugün koalisyonlarla yönetilmiyor mu? Bugünde açık ve gizli ittifaklarla siyasi partiler ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar.
Sonuç olarak siyasette cambaza bak, ipe bak oyunu devam ediyor. Bugün anayasa ve tüzük değişecekse benim için mi değişecek? Emin değilim. Memleket için mi değişecek? Şüpheliyim. Yani sözün özü imtiyazlılar ve güçlüler ülkeyi yönetmeye devam edeceklerdir.