Yıllar önce bir mülkü amirimiz vardı. O dönemde Subaşköy tepelerinin ağaçlandırılması yapılacaktı ve bu amaçla kullanılan ağaç materyalleri çok küçük ve tüpsüz fide şeklindeydi. Küçük ve tüpsüz fidelerin tutmayacağını bütün ziraatçılar bilir. Ben o zamanda “Birisi doğruları söylemeli” prensibinden yola çıkarak mülkü amirimize “Efendim bu fidanlar çok küçük ve tüpsüz, üstelik on bin fidan da boşa gidecek” demiştim. Mülkü amirimiz de bana “Ben bu etkinliğe katıldım. Benim için bu kadarı yeterli” cevabını vermişti. Yani bir etkinliği katılmak ve fotoğraf çektirmek, bütün yapılan yanlış uygulamalara rağmen yeterli görülmüştü. Nitekim dikilen on bin fidandan yüz-iki yüzü ya tuttu ya da tutmadı ve binlerde fidan telef oldu. O tepe halâ kel bir kayalık olarak duruyor. Benim hayat felsefem şudur: Bir iş yapacaksak hakkını verelim ve en yüksek faydayı elde edelim. Şimdiye kadar ki Yenişehir yöneticileri, Yenişehir için birçok şey yapmışlardır, kabul ediyorum ama daha iyisi yapılabilir miydi? Evet yapılabilirdi. Bu duruma İnegöl’ü size örnek verebilirim. İnegöl yöneticileri, İnegöl’ün ileri gitmesi için gerçekten güçlü hamleler yapmışlardır.

Gelelim Biber Şenliğine, yıllardan beridir Yenişehir’de Biber Festivalleri yapılıyor. Büyük paralar verilerek ünlü şarkıcılar getiriliyor. Şenlik etkinlikleri adı altında birçok etkinlik düzenleniyor. Peki, bu bütün etkinliklerin sonunda Yenişehir’in Biberi’nin pazarlanması ya da pazarsal değerinin artması konusunda bir ilerleme kaydedildi mi? Bence Hayır! Bundan önceki Bursa Büyükşehir Belediye Başkanları Sayın Recep Altepe ve Alinur Aktaş dönemlerinde de biber fiyatları konusundaki yaşanan mağduriyetler, palyatif ve günü birlik önerilerle geçiştirilmeye çalışılmıştı. Deyim yerindeyse çiftçinin ağzına bir kaşık bal çalınarak susturulmaya çalışıldı. Çiftçimizin mağduriyeti bitti mi? Hayır katlanarak devam etti. Mesela, daha dün SGK borçları sebebiyle emekli olamayan birçok çiftçimiz vardı. Bu çiftçilerin vebali kimin üzerinedir? Popülist politikaları bir kenara bırakalım da gerçekleri konuşalım. Benim anlattıklarımdan bütün siyasiler rahatsız oluyor. Peki niye? Çünkü adam kayırmadan yapılan yanlışların hepsini doğru bir şekilde ortaya koyuyorum.

Geçen hafta yazdığım yazı da söylediklerimin arkasındayım. Yenişehir de siyaset yapanlar, maalesef bir Nihat Bıçak kadar dik duramıyorlar. Nihat Bıçak, kitabın ortasından konuştuğu için sevilmiyor, tıpkı benim gibi! Kimseye yaranmak istemiyor, en sevdiğim prensibim. Adam kayırmacılığı yapmıyor, karakterli bir duruş ama bu niteliklerimizden dolayı insanlar bizden rahatsız oluyor. Tarih bizleri “kimsenin adamı olmadı” olarak hatırlayacak. Her dönemin adamı olarak hatırlamayacak!

Devam edelim, Biber Şenliğimizde birçok etkinlik oldu. Biberin geleceği tartışıldı. Sonuç? Verilen konferanslar sonuca ulaşıldı mı? Bir yol haritası çizildi mi? Yapılan tartışmalarda ortaya atılan çözümler üzerinden daha ileri safhalara geçilebildi mi? Yoksa birileri klişe sözlerle olayı değerlendirdi mi? Sonuç olarak birileri onlara teşekkür etti ve plaket sunumu ve kapanış mı oldu? Ben bir başlık attım arkadaşlar: “Kendini Kandırmak” diye, hayatta en kötü şey bir insanın kendine yalan söylemesidir. “Mış gibi yaparak” Yenişehirliler olarak şimdiye kadar hiçbir yere varamadık! Halâ kendimizi kandırmaya devam mı edelim? Ben elli beş yaşındayım ve bir kişi de olsam bu toplumda doğruları söylemeye devam edeceğim. Bu dünya için olmasa bile en azından hesap günü hesap verirken rahat olacağım. Susarak bazı şeylerin üzerimde kalmasına izin vermeyeceğim. Bu da benim seçimim.

Sonuç olarak insanlar seçimleriyle yaşarlar. Benim bu hafta yazdıklarımı bazı kişiler anlamayacak ya da anlamak istemeyecektir. Olsun sorun değil, benim derdim; çiftçimin sözü olmak, benim derdim eğitimin en doğru şekilde verilmesi ve benim derdim Yenişehirlileri daha mutlu görmek. Eğer olaylara doğru yerden bakamazsak, ülkemizde daha nice Narinler telef olacak ve daha nice Dilan-Engin Polatlar “Eneciiiiii” diye bağırarak serbest gezecektir.