Eğitim genel olarak, okuldan ve hayattan alınan bilgilerin, insan davranışında meydana getirdiği değişikliklerdir. Eğitim ile ilgili yazacağım köşe yazılarında, farklı düşünce insanlarının Eğitim’le ilgili sözlerini de sizlerle paylaşacağım. Mesela Albert Einstein: “Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir” demiştir. Yani yaşadığımız dünyada evrensel doğrular dışında kalan tüm bilgiler, zamanla ve kültürle değişim göstermektedir. Bundan 5-10 yıl önce doğru kabul edilen bir sürü bilgi, bugün doğru kabul edilmemektedir. Özellikle sağlık, iletişim, eğitim metotları, spor, teknoloji, adalet alanlarında bundan 5-10 önce kabul gören ne varsa, bugün çağ dışı kabul edilmektedir. İnsan sağlığı konusunda uygulanan pek çok metot, bugün pek çok hekim tarafından kullanım dışı kabul edilmektedir. Bundan yirmi yıl önce iletişim amaçlı kullanılan mektuplar bugün yok gibidir. Spor ve sporcu eğitimi için kullanılan pek çok metot kullanım dışı kalmıştır. Adalet alanına teknoloji sektörünün girmesiyle, pek çok dava daha hızlı bir şekilde çözülebilmektedir. Özellikle bankacılık sektöründe, teknolojinin gelişmesiyle, işlemler çok daha hızlı ve cep telefonları üzerinden yapılabilmektedir.
Ünlü düşünür Whitehead: “Eğitim, ferdin yaşama sanatını idrak edebilmesi için rehber olmalıdır” demiştir. Bu sözdeki önemli kısım “Yaşama Sanatı” ifadesidir. Gerçekten insanlar için bu dünyadaki en önemli şey hayatı nasıl yaşamaları gerektiğidir. Dünyaya gelen her birey belirli bir süre sonra “Benim dünyaya gelme amacım nedir?” sorusunu kendisine sorar. Bazıları bu sorunun cevabını buluncaya uğraşırken, çoğu insan bu sorunun cevabını bulamadan hayattan göç eder. Aristoteles: “Eğitimin kökleri acı, meyveleri tatlıdır” demiştir mesela. Yani bir şeyler öğrenirken herkes belirli bir sıkıntı ve üzüntü içinden geçerken, daha sonra öğrenilen bilgilerin kendisine çok farklı katkılar sağladığını fark ettikten sonra, öğrendiği bilgilerden memnun kalmaya başlar. Bishop Creighton: “Eğitimin tek amacı, insanı sürekli sorular sorar bir durumda tutmaktır” demiş. Yani bir insan yaşadığı müddetçe yaşadıkları şeyleri yargılamak zorundadır. Yaptığın eylemin doğru olup olmadığını, sorunun çözüm seçenekleri arasında en doğrusuna karar verirken nelere dikkat etmesi gerektiğini sürekli yargılamalıdır. Yaptığı bir seçim yanlışsa, bir defaki seçiminde daha dikkatli olması gerektiğini bilmelidir. Ben yüksekokulda “Kalite Yönetim Sistemleri” dersini veriyorum. Kalite’yi en kısa tanımı olarak: “Mükemmelliğe ulaşma çabası” olarak anlatıyorum. Peki, bir insan mükemmelliğe ulaşabilir mi? Cevabımız tabi ki Hayır ama bir insan mükemmelliğe ulaşma çabasıyla daha kâmil ve olgun bir kişiliğe dönüşebilir. Kâmillik mertebesine gelen bir insan, şaşırmamaya, hayatı ve insanları olduğu gibi kabul etmeye, hayatı olması gereken düzey dışında çok fazla önemsememeye başlar. Gençlik yıllarında bazı şeyler çok önemliyken, insanlar yaşlandıkça ve tecrübelendikçe, gençliğinde önemli olan şeyleri dikkate almamaya başlar.
Kalkınmış ülkeler baktığımızda gözümüze ilk çarpan işleyen bir sistemin olmasıdır. Sistemli çalışmak eğitimli insanların en önemli silahıdır. Calvin Coleridge: “Eğitim görmüş bir kimsede ilk göze çarpan şey kafasının metotlu çalışmasıdır” demiştir. Yani metotlu çalışan insanların oluşturduğu toplumlarda kalkınma da beraberinde gelmektedir. Gelişmiş ülkelere bakıldığında, eğitime verdikleri önem hep ön plandadır. Avrupa ülkelerini yöneten hükümetler iktidara gelirken, sürekli eğitime ayırdıkları payları halka açıklayarak puan kazanmışlardır. Dante Alighieri’nin dediği gibi: “Eğitim, ekmek ve sudan sonra, halkın en zorunlu ihtiyacıdır” demiştir. Bu sözüyle gelişmiş ülkelerin eğitimi, neredeyse ekmek ve su kadar önem taşıdığını belirtmiştir. Peki, bizler okullarda niçin eğitim veririz? Bu sorunun cevabını Erich Fromm vermektedir: “Eğitimin temel amacı, çocukları kendi yeteneklerinin bilincine vardırmaktır”. Okula giden çocuklar belirli, davranış, kültür, konuşma pratiği alırken, hayatta ne olacağına da karar verirler. Her birey doktor, mühendis, hukukçu vs. olmak zorunda değildir. Mesela Bodrum’da tanıştığım bir otelde aşçısının, benim aldığım maaşın iki buçuk katını aldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Demek ki farklı alanlarda becerilerini geliştiren kişiler için ekonomik anlamda da önemli bir gelecek ve kariyer onu beklemektedir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
SERHAT AYAS
EĞİTİM-1
Eğitim genel olarak, okuldan ve hayattan alınan bilgilerin, insan davranışında meydana getirdiği değişikliklerdir. Eğitim ile ilgili yazacağım köşe yazılarında, farklı düşünce insanlarının Eğitim’le ilgili sözlerini de sizlerle paylaşacağım. Mesela Albert Einstein: “Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir” demiştir. Yani yaşadığımız dünyada evrensel doğrular dışında kalan tüm bilgiler, zamanla ve kültürle değişim göstermektedir. Bundan 5-10 yıl önce doğru kabul edilen bir sürü bilgi, bugün doğru kabul edilmemektedir. Özellikle sağlık, iletişim, eğitim metotları, spor, teknoloji, adalet alanlarında bundan 5-10 önce kabul gören ne varsa, bugün çağ dışı kabul edilmektedir. İnsan sağlığı konusunda uygulanan pek çok metot, bugün pek çok hekim tarafından kullanım dışı kabul edilmektedir. Bundan yirmi yıl önce iletişim amaçlı kullanılan mektuplar bugün yok gibidir. Spor ve sporcu eğitimi için kullanılan pek çok metot kullanım dışı kalmıştır. Adalet alanına teknoloji sektörünün girmesiyle, pek çok dava daha hızlı bir şekilde çözülebilmektedir. Özellikle bankacılık sektöründe, teknolojinin gelişmesiyle, işlemler çok daha hızlı ve cep telefonları üzerinden yapılabilmektedir.
Ünlü düşünür Whitehead: “Eğitim, ferdin yaşama sanatını idrak edebilmesi için rehber olmalıdır” demiştir. Bu sözdeki önemli kısım “Yaşama Sanatı” ifadesidir. Gerçekten insanlar için bu dünyadaki en önemli şey hayatı nasıl yaşamaları gerektiğidir. Dünyaya gelen her birey belirli bir süre sonra “Benim dünyaya gelme amacım nedir?” sorusunu kendisine sorar. Bazıları bu sorunun cevabını buluncaya uğraşırken, çoğu insan bu sorunun cevabını bulamadan hayattan göç eder. Aristoteles: “Eğitimin kökleri acı, meyveleri tatlıdır” demiştir mesela. Yani bir şeyler öğrenirken herkes belirli bir sıkıntı ve üzüntü içinden geçerken, daha sonra öğrenilen bilgilerin kendisine çok farklı katkılar sağladığını fark ettikten sonra, öğrendiği bilgilerden memnun kalmaya başlar. Bishop Creighton: “Eğitimin tek amacı, insanı sürekli sorular sorar bir durumda tutmaktır” demiş. Yani bir insan yaşadığı müddetçe yaşadıkları şeyleri yargılamak zorundadır. Yaptığın eylemin doğru olup olmadığını, sorunun çözüm seçenekleri arasında en doğrusuna karar verirken nelere dikkat etmesi gerektiğini sürekli yargılamalıdır. Yaptığı bir seçim yanlışsa, bir defaki seçiminde daha dikkatli olması gerektiğini bilmelidir. Ben yüksekokulda “Kalite Yönetim Sistemleri” dersini veriyorum. Kalite’yi en kısa tanımı olarak: “Mükemmelliğe ulaşma çabası” olarak anlatıyorum. Peki, bir insan mükemmelliğe ulaşabilir mi? Cevabımız tabi ki Hayır ama bir insan mükemmelliğe ulaşma çabasıyla daha kâmil ve olgun bir kişiliğe dönüşebilir. Kâmillik mertebesine gelen bir insan, şaşırmamaya, hayatı ve insanları olduğu gibi kabul etmeye, hayatı olması gereken düzey dışında çok fazla önemsememeye başlar. Gençlik yıllarında bazı şeyler çok önemliyken, insanlar yaşlandıkça ve tecrübelendikçe, gençliğinde önemli olan şeyleri dikkate almamaya başlar.
Kalkınmış ülkeler baktığımızda gözümüze ilk çarpan işleyen bir sistemin olmasıdır. Sistemli çalışmak eğitimli insanların en önemli silahıdır. Calvin Coleridge: “Eğitim görmüş bir kimsede ilk göze çarpan şey kafasının metotlu çalışmasıdır” demiştir. Yani metotlu çalışan insanların oluşturduğu toplumlarda kalkınma da beraberinde gelmektedir. Gelişmiş ülkelere bakıldığında, eğitime verdikleri önem hep ön plandadır. Avrupa ülkelerini yöneten hükümetler iktidara gelirken, sürekli eğitime ayırdıkları payları halka açıklayarak puan kazanmışlardır. Dante Alighieri’nin dediği gibi: “Eğitim, ekmek ve sudan sonra, halkın en zorunlu ihtiyacıdır” demiştir. Bu sözüyle gelişmiş ülkelerin eğitimi, neredeyse ekmek ve su kadar önem taşıdığını belirtmiştir. Peki, bizler okullarda niçin eğitim veririz? Bu sorunun cevabını Erich Fromm vermektedir: “Eğitimin temel amacı, çocukları kendi yeteneklerinin bilincine vardırmaktır”. Okula giden çocuklar belirli, davranış, kültür, konuşma pratiği alırken, hayatta ne olacağına da karar verirler. Her birey doktor, mühendis, hukukçu vs. olmak zorunda değildir. Mesela Bodrum’da tanıştığım bir otelde aşçısının, benim aldığım maaşın iki buçuk katını aldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Demek ki farklı alanlarda becerilerini geliştiren kişiler için ekonomik anlamda da önemli bir gelecek ve kariyer onu beklemektedir.