SON DAKİKA
Hava Durumu

Büyük resmi okumak

Yazının Giriş Tarihi: 10.05.2018 21:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.05.2018 21:30
Geçen haftalarda elinde “Kırmızı Dosyası” ile kamuoyunun karşısına çıkan Sayın Abdullah Gül, ortak mutabakatın oluşmadığını ama ülkeye hizmet etmeye devam edeceğini söyledi. Bu söylenenleri yorumlarsak; elindeki “Kırmızı Dosya” İngiltere Kraliçesi’nin çok önemli durumlarda yaptığı açıklamalarda kullandığı bir araçtır. Kimbilir belki de Sayın Gül, Kraliçe’ye özeniyordur. Ama ülkeye hizmet etmeye devam edeceğini söylemesi, hâlâ AK Parti içinde en önemli bir figür olarak kalacağı mesajını bizlere verdi. Sayın Meral Akşener’in kararlı tavrı, Abdullah Gül’ün çatı adayı çıkışına engel oldu. Zaten önceki haftalarda yazdığımız “Kabak Arabası” yazımızda bundan bahsetmiştik. Gelelim CHP içindeki hesaplara…
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun cesaret edemeyip başkanlığa çıkamaması sebebiyle, Sayın Muharrem İnce bir hamle yaparak CHP’nin adayı olarak “başkanlığa” çıktı. Sayın İnce’yi cesaretinden dolayı kutluyoruz. Ancak Ahmet Arif’in bir şiirinde dediği gibi “Hesap dağlarladır, umut dağlarla”, bu yol çok ince ve dikenli görünüyor. İki taraf da ince hesaplar yapıyor. Yani küresel efendilerin amaçlarına yönelik, AK Parti’nin bugünkü rakibi CHP’yi ana muhalefet partisi olmaktan çıkararak, başka bir sağ partiye yöneleceği ve bu partinin de “İyi Parti” olacağı düşüncesi kamuoyunda hâkimdir. Bir senaryoya göre böyle bir çalışma da mevcuttur. CHP’nin misyonu “İyi Parti’ye” geçerse CHP’nin durumu ne olacak? Amacın sadece “Sayın Tayyip Erdoğan”ın ve  “AK Parti’nin” iktidardan gitmesi adına, hiçbir ilke ve değerlerinin birbirini tutmadığı bu partiler, “AK Parti” sonrası nasıl bir araya gelecekler?  “Ekmeleddin İhsanoğlu projesi” gibi “düşmanımın düşmanı, benim dostumdur” anlayışı, hiçbir zaman tarihte itibar görmemiştir. Sayın Muharrem İnce de bu seçimlerde halkın teveccühünü görürse, bir sonraki adımı, Sayın Kılıçdaroğlu’nu parti genel başkanlığından devirmek olacaktır. Ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu konuda oldukça antrenmanlı olduğu iyi bilinmektedir. Bir zamanlar, Sayın Deniz Baykal’ın kendisine karşı yaptığı (Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı döneminde) nümayişleri unutmamıştır. Ama bir söz vardır; “Kılıçla yaşayan, kılıçla ölür”. Rahmetli İsmet Paşa’yı deviren (Nasıl devirdiği iyi bilinir!) rahmetli Ecevit’i, rahmetli Ecevit’e rahat vermeyip genel başkan olan Sayın Deniz Baykal’ı herkes iyi bilir. Bu silsile devam ederse, bir komployla devrilip mühürü devralan Sayın Kılıçdaroğlu için nasıl bir tecelli bekliyor bilinmez! Gelelim Fatih Erbakan tarafına…
Önceki yazımızda da yazdığımız gibi Sayın Fatih Erbakan, bize göre milli cephede yer almalıdır. Ama duyduk ki Sayın Erbakan yeni bir parti kuracakmış, şimdiden kendisine hayırlı olsun. Saadet Partili dostlarımıza göre Sayın Erbakan’ın parti kurması ise AK Parti’nin bir projesidir. Erbakan destekçilerine göre ise Sayın Erbakan’ın “Milli Cephede” yer alması, diğer AK Parti’ye katılanlar gibi (Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş, Tuğrul Türkeş gibi) Sayın Erbakan’ın sonunu getirecektir. Ama bunları söyleyenlere şunu hatırlatmak isterim. Sayın Fatih Erbakan, ne Numan Kurtulmuş’la ne de Süleyman Soylu’yla bir tutulamaz. Onun babası bugün iktidarda olan partinin bile tohumlarını atmıştır. Bugünkü Cumhurbaşkanımız bile, rahmetli Sayın Necmettin Erbakan’ın öğrencisidir. Bu tespitlerimize göre Sayın Fatih Erbakan, Saadet Partisi içinde kalmalı ve mücadelesini orada vermeliydi. Orada mücadeleyi kazanıp ve rüştünü ispat edip, “Milli Cepheye” katılmalıydı. Çünkü siyasette devamlılık esastır.
Bugün tarihe tanıklık edenler olarak, önümüzdeki günlerde ilginç gelişmelerin ve değişimlerin yaşanacağını düşünüyoruz. Bekleyelim ve görelim…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.