Yunan İşgalini Yaşayan Bir Yenişehirliden Mektup Var!
Yazının Giriş Tarihi: 12.09.2017 22:20
Geçen hafta (6 Eylül 2017), Yenişehir’in kurtuluşunun 95. Yıldönümü idi. O gün Yenişehir ve İnegöl, iki yıldan fazla sürmüş olan Yunan işgalinden kurtarılmıştı.
Peki, biz bu işgal hakkında ve kurtuluş hakkında neyi, ne kadar biliyoruz ki, nasıl bir ibret alabileceğiz?
Değerli okuyucularım,
Yenişehir’in yakın tarihinde Eylül ve Ekim aylarının özel bir anlamı vardır. Sonbahar mevsimine giriş ayı olan Eylül, Yenişehir için büyük bir sevinç kaynağı olan kurtuluş ayıdır. 6 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusu Yenişehir’i Yunan işgalinden kurtarmıştır.
Oysa bu tarihten iki yıl öncesinin Ekim ayında Yenişehir’in tarihi hafızasında derin bir hüzün yaşatan Yunan işgali gerçekleşmişti. Yunan kuvvetleri 27 Ekim 1920 tarihinde Yenişehir’i ve İnegöl’ü ilk kez işgal ettiler. İşgal kuvvetleri hiçbir direnişle karşılaşmadan Yenişehir’e girdiler ki; bu da yakın tarihimizin –hoşumuza gitmese de- kabul etmemiz gereken acı bir gerçeğidir.
Bu ilk işgalden sonra başlayan yaklaşık bir yıllık süreçte Yenişehir, Kuva-yı Milliyecilerle işgalci Yunan kuvvetleri arasında tam dört kez el değiştirdi. Nihayet 23 Temmuz 1921’de Yunan kuvvetleri şehri beşinci ve son kez işgal edip şehri bir yıldan fazla ellerinde tuttular. Tâa ki, 6 Eylül 1922 tarihindeki kurtuluşa kadar sürdü bu işgal.
İşgalin kahrına ve kurtuluşun gerçek sevincine tanık olanlardan herhalde kimse yaşamıyor artık.
Çoğu acı – tatlı hatıralarını kendisi ile birlikte alıp, götürdü ve şimdi onların torunlarının çocukları olarak günümüzde yaşayanların çoğuna sıkıcı bir masal gibi geliyordur o tarihler.
Yoksa yanılıyor muyum??
Gözlemlerim maalesef o yönde, ama inşallah yanılan benim!!
Neyse, Allah’tan benim gibi bir tarihçiniz var da, siz isteseniz de, istemezseniz de tarihi hemen her fırsatta koyuyor önünüze.
Artık kim isterse kıssadan alsın hissesini de, biz gelelim başlığımızda işaret ettiğimiz mektuba.
Mektup, ilk işgalden sadece bir hafta sonra, sıcağı sıcağına yazılmış. Mektubu yazan ise Yenişehir’in varlıklı kimselerinden Debbağ Ali, Bursa’da bir arkadaşına gizlice yazmış ki, etrafa haber salsın.
Ben bu mektubu, İstanbul’da arşivde buldum. Mektubun orjinalinin bir görüntüsünü de bu yazıya ekliyorum.
Yalnız Bir Ricam Olacak!
(Mektubun yazarı olan Ali, sanırım hâlen yaşamakta olan eski milletvekili İlhan Aşkın’ın babasıdır da İlhan’ın bu mektuptan haberi dahi yoktur. Hatta mektubu götürüp önüne koysak dahi okumasını bilmez herhalde; çünkü o devirde kullanılan eski harflerle yazılı. Okurlarımız arasında İlhan’la irtibatta olanlardan varsa rica ederim; bu yazıyı kendisine ulaştırsınlar).
İŞTE, 6 KASIM 1920 TARİHLİ O MEKTUP!
Bursa’da Hafız Mehmed Emin Efendi biraderimize!
Azizim,
Yenişehir’in uğradığı Yunan mezâlimi hakkında size aşağıdaki ma‘lûmâtı veriyorum. Siz de îcâb edenlere ma‘lûmât veriniz.
Yunan, şehri sabaha karşı çevirme hareketiyle işgâl eyledi. İşgâli müte‘âkib telal vâsıtasıyla herkesin iş ve gücüyle meşgûl olmasını i‘lân ederek ahâlîyi hemen kandırmaya başladı. Ertesi günü tek tük evlere işgal askerleri tarafından ta‘arruza başlanıldı.
İkinci günü Kuvâ-yı Milliye mensûblarını ve beldenin eşrâfını yavaş yavaş toplamağa başladılar. Üçüncü Cuma günü artık mezâlimi açıktan işlemeye başlayarak sokakta çarşılarda tesâdüf eyledikleri gençleri “asker” diye yakalayıp belediyenin bodrumuna hapsettiler. Diğer ahâlinin de üzerlerini arayıp saatlerini ve nakit para mevcûdlarını almaya, gasp etmeye başlanıldı.
Cumartesi gecesi mahallelerde zorla kapıları kırmak sûretiyle hanelere girerek kıymetli eşyâ ve para arayıp, ahâlîyi yüksek sesler, bağırtılar içinde soymağa başladılar ve gündüz köylerde ve kasabada bütün koşum hayvanlarını arabalarıyla topladılar. Hanelerdeki gerek mültezim mallarını ve gerekse şahıslara ait zahireyi ve geceleri çaldıkları ev eşyâlarını Gemlik’e veyahud Bursa’ya aralıksız kaldırmaya başladılar. Çarşıdan, evlerden topladığı beş yüzden fazla gençleri süngülü muhâfızlarla Gemlik’e kaldırdılar.
Hele çekileceği Pazartesi gecesi benzeri görülmemiş, yürekler dayanamayacak derecede, kumandan tarafından resmen verilen emir üzerine, ne kadar Rum varsa hepsi evlere ellerinde baltalarla kapılara ta‘arruz ederek bütün halkı korku ve heyecân içinde bağırta bağırta soymuşlar ve angarya arabalarını servet sahibi şahısların hânelerinin kapılarına yanaştırarak sandalyesine varıncaya kadar alıp arabalara doldurarak kaldırmışlar ve Cenâb-ı Hakk tekrarından muhâfaza buyursun, Müslüman kadınların cebren iffet ve nâmuslarını tecâvüz ederek namuslarını çiğnemişlerdir.
Pazartesi sabahı saat iki buçuk sıralarında evvela hükûmet konağı sonra belediye ve Bank-ı Osmânî, telgrafhâne, Edhem Paşa Oteli civârı, Hacı Gökgöz’ün bütün dükkanları ve hanlar ve Hacı Tahir’in Mehmed Efendi’nin Cami-i Kebîr karşısındaki muhteşem binası -ki burası Müdâfa‘a-i Hukûk’un karargâhı idi- buralar ve mahallelerde meşhûr binaları gaz yağı ile ateşe vermiş ve mahallelerde kırktan fazla hane henüz ateş alevlenmeden söndürüldüğü halde bugün Yenişehir’in resmi ve meşhûr daireleri hariç olduğu halde otuz hane, yedi han, 273 dükkan ve Çifte Hamam’ın yalnız içinin yakıldığı, düşmanın çekildiği haber alınması üzerine yangından çayırlara çıkan ahâlî derhâl haberdâr edilerek hemen ahâlînin yangını söndürmeğe vuku‘ bulan fevkalade sa‘y u gayretleri işte bu kadar hasara meydan bırakmış ve ma‘âzallah ahâlînin bu gayretleri olmasaydı şehrin bunun daha birkaç misli yanmış bulunacağı muhakkak idi. Şimdi kasaba ahâlîsi uryân bir halde olup yürekler dayanmayacak bir haldedir.
Köylerin durumuna gelince:
Düşman ilk olarak işgâline muvaffak olduğu Köprühisar Köyü’nü hemen ilk günü yakmış ve bu köyden tek hâne kalmamıştır. Eşya ve hayvanâttan ve zahireden köy ahâlîsine bir şey vermemiştir. Ma‘lûm yâ, burası Kuva-yı Milliyenin dâ’imî karargâhı idi. Bu sûretle ahz u intikâm eylemişdir.
İkinci günü Ebe Köyü’nü yakmış bunun da koyun, zahire ve yoz hayvanâtını sürüp götürmüştür. Bunu müte‘âkip civâr köylere süvârisi dağılıp Rustum, İncirli, Babadye, Akdere, Günece, Hayriye, Kızıl, Kızılhisar, Mecidiye köylerinin koyun ve yoz hayvanâtını kısmen ve bazısının da tamamen toplayıp götürmüş ve mültezim ve şahıslara ait zahireyi de köylülerden çıkardığı angarya arabalarıyla nakl etmiştir.
Düşman dönüşünde güzergâhına tesâdüf eylediği Akdere, karşı yakadan Kızılhisar, Mecidiye, Reşâdiye, Kirazlıyayla, Kadıkalkdı, Süleymaniye, Kavaklı, ovada; Karaköy, Barcın, Karabahadır köylerinden Barcın, Karabahadır, Karacaali, Çelebi köylerinde sığır koyun hayvanâtını tamamen alıp götürdüğü ve diğerlerini tamamen yakıp hayvanat ve eşyalarını da köylerde tedarik eylediği angarya ile götürmüştür. Barcın ve Karabahadır’ın kadınlarının nâmuslarını pek çok tecâvüz etmiştir. Diğer köyler hakkında henüz ma‘lûmât alamadım.
Velhasıl toplam on sekiz köy yanmıştır. Ova köylerinin de bazılarının hayvanâtını ve koyunlarını sürüyüp götürmüştür. Bini aşkın giden şehir ve kasabadan çıkarılan angarya arabalarından henüz beş on araba gelmiştir. Bazı arabacılar arabalarını bırakıp kaçıp gelmişlerdir.
Artık kasabamız otuz seneye kadar kendini toplayamaz.
Baki çok selam!
Kendi zâyi‘âtımdan bahs etmeği unuttum. 150 çuval buğday Yenişehir’den; 150 çuval buğday Menteşe’den; 95 çuval arpa ve yulaf 40 çuval un Menteşe karyesinden almıştır. Yenişehir’den hanemdeki kıymetli eşyâ, mağazamdan 15 sandık gaz, 3 çuval sabun, 1 çuval şeker, 130 kutu sigara kağıdı, kırk kadar boş çuval, koşumlarıyla birlikte bir tek araba.
İşte bize isâbet eden zâyi‘ât da bundan ibârettir.
Yenişehir’den Debbağ Ali Tevfik
6 Teşrinisâni (Kasım) 1336 (1920)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Salih Erol
Yunan İşgalini Yaşayan Bir Yenişehirliden Mektup Var!
Peki, biz bu işgal hakkında ve kurtuluş hakkında neyi, ne kadar biliyoruz ki, nasıl bir ibret alabileceğiz?
Değerli okuyucularım,
Yenişehir’in yakın tarihinde Eylül ve Ekim aylarının özel bir anlamı vardır. Sonbahar mevsimine giriş ayı olan Eylül, Yenişehir için büyük bir sevinç kaynağı olan kurtuluş ayıdır. 6 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusu Yenişehir’i Yunan işgalinden kurtarmıştır.
Oysa bu tarihten iki yıl öncesinin Ekim ayında Yenişehir’in tarihi hafızasında derin bir hüzün yaşatan Yunan işgali gerçekleşmişti. Yunan kuvvetleri 27 Ekim 1920 tarihinde Yenişehir’i ve İnegöl’ü ilk kez işgal ettiler. İşgal kuvvetleri hiçbir direnişle karşılaşmadan Yenişehir’e girdiler ki; bu da yakın tarihimizin –hoşumuza gitmese de- kabul etmemiz gereken acı bir gerçeğidir.
Bu ilk işgalden sonra başlayan yaklaşık bir yıllık süreçte Yenişehir, Kuva-yı Milliyecilerle işgalci Yunan kuvvetleri arasında tam dört kez el değiştirdi. Nihayet 23 Temmuz 1921’de Yunan kuvvetleri şehri beşinci ve son kez işgal edip şehri bir yıldan fazla ellerinde tuttular. Tâa ki, 6 Eylül 1922 tarihindeki kurtuluşa kadar sürdü bu işgal.
İşgalin kahrına ve kurtuluşun gerçek sevincine tanık olanlardan herhalde kimse yaşamıyor artık.
Çoğu acı – tatlı hatıralarını kendisi ile birlikte alıp, götürdü ve şimdi onların torunlarının çocukları olarak günümüzde yaşayanların çoğuna sıkıcı bir masal gibi geliyordur o tarihler.
Yoksa yanılıyor muyum??
Gözlemlerim maalesef o yönde, ama inşallah yanılan benim!!
Neyse, Allah’tan benim gibi bir tarihçiniz var da, siz isteseniz de, istemezseniz de tarihi hemen her fırsatta koyuyor önünüze.
Artık kim isterse kıssadan alsın hissesini de, biz gelelim başlığımızda işaret ettiğimiz mektuba.
Mektup, ilk işgalden sadece bir hafta sonra, sıcağı sıcağına yazılmış. Mektubu yazan ise Yenişehir’in varlıklı kimselerinden Debbağ Ali, Bursa’da bir arkadaşına gizlice yazmış ki, etrafa haber salsın.
Ben bu mektubu, İstanbul’da arşivde buldum. Mektubun orjinalinin bir görüntüsünü de bu yazıya ekliyorum.
Yalnız Bir Ricam Olacak!
(Mektubun yazarı olan Ali, sanırım hâlen yaşamakta olan eski milletvekili İlhan Aşkın’ın babasıdır da İlhan’ın bu mektuptan haberi dahi yoktur. Hatta mektubu götürüp önüne koysak dahi okumasını bilmez herhalde; çünkü o devirde kullanılan eski harflerle yazılı. Okurlarımız arasında İlhan’la irtibatta olanlardan varsa rica ederim; bu yazıyı kendisine ulaştırsınlar).
İŞTE, 6 KASIM 1920 TARİHLİ O MEKTUP!
Bursa’da Hafız Mehmed Emin Efendi biraderimize!
Azizim,
Yenişehir’in uğradığı Yunan mezâlimi hakkında size aşağıdaki ma‘lûmâtı veriyorum. Siz de îcâb edenlere ma‘lûmât veriniz.
Yunan, şehri sabaha karşı çevirme hareketiyle işgâl eyledi. İşgâli müte‘âkib telal vâsıtasıyla herkesin iş ve gücüyle meşgûl olmasını i‘lân ederek ahâlîyi hemen kandırmaya başladı. Ertesi günü tek tük evlere işgal askerleri tarafından ta‘arruza başlanıldı.
İkinci günü Kuvâ-yı Milliye mensûblarını ve beldenin eşrâfını yavaş yavaş toplamağa başladılar. Üçüncü Cuma günü artık mezâlimi açıktan işlemeye başlayarak sokakta çarşılarda tesâdüf eyledikleri gençleri “asker” diye yakalayıp belediyenin bodrumuna hapsettiler. Diğer ahâlinin de üzerlerini arayıp saatlerini ve nakit para mevcûdlarını almaya, gasp etmeye başlanıldı.
Cumartesi gecesi mahallelerde zorla kapıları kırmak sûretiyle hanelere girerek kıymetli eşyâ ve para arayıp, ahâlîyi yüksek sesler, bağırtılar içinde soymağa başladılar ve gündüz köylerde ve kasabada bütün koşum hayvanlarını arabalarıyla topladılar. Hanelerdeki gerek mültezim mallarını ve gerekse şahıslara ait zahireyi ve geceleri çaldıkları ev eşyâlarını Gemlik’e veyahud Bursa’ya aralıksız kaldırmaya başladılar. Çarşıdan, evlerden topladığı beş yüzden fazla gençleri süngülü muhâfızlarla Gemlik’e kaldırdılar.
Hele çekileceği Pazartesi gecesi benzeri görülmemiş, yürekler dayanamayacak derecede, kumandan tarafından resmen verilen emir üzerine, ne kadar Rum varsa hepsi evlere ellerinde baltalarla kapılara ta‘arruz ederek bütün halkı korku ve heyecân içinde bağırta bağırta soymuşlar ve angarya arabalarını servet sahibi şahısların hânelerinin kapılarına yanaştırarak sandalyesine varıncaya kadar alıp arabalara doldurarak kaldırmışlar ve Cenâb-ı Hakk tekrarından muhâfaza buyursun, Müslüman kadınların cebren iffet ve nâmuslarını tecâvüz ederek namuslarını çiğnemişlerdir.
Pazartesi sabahı saat iki buçuk sıralarında evvela hükûmet konağı sonra belediye ve Bank-ı Osmânî, telgrafhâne, Edhem Paşa Oteli civârı, Hacı Gökgöz’ün bütün dükkanları ve hanlar ve Hacı Tahir’in Mehmed Efendi’nin Cami-i Kebîr karşısındaki muhteşem binası -ki burası Müdâfa‘a-i Hukûk’un karargâhı idi- buralar ve mahallelerde meşhûr binaları gaz yağı ile ateşe vermiş ve mahallelerde kırktan fazla hane henüz ateş alevlenmeden söndürüldüğü halde bugün Yenişehir’in resmi ve meşhûr daireleri hariç olduğu halde otuz hane, yedi han, 273 dükkan ve Çifte Hamam’ın yalnız içinin yakıldığı, düşmanın çekildiği haber alınması üzerine yangından çayırlara çıkan ahâlî derhâl haberdâr edilerek hemen ahâlînin yangını söndürmeğe vuku‘ bulan fevkalade sa‘y u gayretleri işte bu kadar hasara meydan bırakmış ve ma‘âzallah ahâlînin bu gayretleri olmasaydı şehrin bunun daha birkaç misli yanmış bulunacağı muhakkak idi. Şimdi kasaba ahâlîsi uryân bir halde olup yürekler dayanmayacak bir haldedir.
Köylerin durumuna gelince:
Düşman ilk olarak işgâline muvaffak olduğu Köprühisar Köyü’nü hemen ilk günü yakmış ve bu köyden tek hâne kalmamıştır. Eşya ve hayvanâttan ve zahireden köy ahâlîsine bir şey vermemiştir. Ma‘lûm yâ, burası Kuva-yı Milliyenin dâ’imî karargâhı idi. Bu sûretle ahz u intikâm eylemişdir.
İkinci günü Ebe Köyü’nü yakmış bunun da koyun, zahire ve yoz hayvanâtını sürüp götürmüştür. Bunu müte‘âkip civâr köylere süvârisi dağılıp Rustum, İncirli, Babadye, Akdere, Günece, Hayriye, Kızıl, Kızılhisar, Mecidiye köylerinin koyun ve yoz hayvanâtını kısmen ve bazısının da tamamen toplayıp götürmüş ve mültezim ve şahıslara ait zahireyi de köylülerden çıkardığı angarya arabalarıyla nakl etmiştir.
Düşman dönüşünde güzergâhına tesâdüf eylediği Akdere, karşı yakadan Kızılhisar, Mecidiye, Reşâdiye, Kirazlıyayla, Kadıkalkdı, Süleymaniye, Kavaklı, ovada; Karaköy, Barcın, Karabahadır köylerinden Barcın, Karabahadır, Karacaali, Çelebi köylerinde sığır koyun hayvanâtını tamamen alıp götürdüğü ve diğerlerini tamamen yakıp hayvanat ve eşyalarını da köylerde tedarik eylediği angarya ile götürmüştür. Barcın ve Karabahadır’ın kadınlarının nâmuslarını pek çok tecâvüz etmiştir. Diğer köyler hakkında henüz ma‘lûmât alamadım.
Velhasıl toplam on sekiz köy yanmıştır. Ova köylerinin de bazılarının hayvanâtını ve koyunlarını sürüyüp götürmüştür. Bini aşkın giden şehir ve kasabadan çıkarılan angarya arabalarından henüz beş on araba gelmiştir. Bazı arabacılar arabalarını bırakıp kaçıp gelmişlerdir.
Artık kasabamız otuz seneye kadar kendini toplayamaz.
Baki çok selam!
Kendi zâyi‘âtımdan bahs etmeği unuttum. 150 çuval buğday Yenişehir’den; 150 çuval buğday Menteşe’den; 95 çuval arpa ve yulaf 40 çuval un Menteşe karyesinden almıştır. Yenişehir’den hanemdeki kıymetli eşyâ, mağazamdan 15 sandık gaz, 3 çuval sabun, 1 çuval şeker, 130 kutu sigara kağıdı, kırk kadar boş çuval, koşumlarıyla birlikte bir tek araba.
İşte bize isâbet eden zâyi‘ât da bundan ibârettir.
Yenişehir’den Debbağ Ali Tevfik
6 Teşrinisâni (Kasım) 1336 (1920)