SON DAKİKA
Hava Durumu

Yenişehir’den Renkli Bir Simâ: Ahmet Hamdi ve Şairliği

Yazının Giriş Tarihi: 01.05.2017 21:01
Bugünkü yazımızda Yenişehir’de halen bir ölçüde bilinen önemli bir şahsiyetin genellikle pek bilinmeyen bir yönünü ele alacağız:
Ahmet Hamdi ÖZEÇ.
Osmanlıdan Cumhuriyete uzanan süreçte Yenişehir’in ileri gelen kişilerinden birisidir. Osmanlının son dönemlerinde resmi hayata, bir muhasebeci ve bankacı olarak katılmış. Kurtuluş Savaşı sırasında milli bir duruş sergilemiş.
Cumhuriyetin ilanından sonraki dönemlerde ise kariyerinin adeta altın çağını yaşamıştır. 1922 sonlarından 1930’a kadar belediye başkanlığı yaptıktan sonra, 1930’lu yıllarda il genel meclisi üyeliğini ve Ziraat Bankası müfettişliğini yapmıştır.
Bu denli önemli görevlerde bulunduğu ve çoluk-çocukları günümüze dek gelebildiği için henüz tam anlamıyla unutulmamış olan Ahmet Hamdi’nin şair ve edebiyatçı yönü var ki, bunu pek kimse bugüne kadar fark etmemiştir.
İşte, biz de kaleme aldığımız bu yazıda Ahmet Hamdi’nin şairliğine bulabildiğimiz üç tane şiirinden bir gazeline yer vereceğiz. Onu araştırırken yararlandığım başlıca kaynaklar: Osmanlı Arşivinden bir belge, Osmanlı gazete ve mecmualarından bazıları, Bursa Kütüğü ve Son Asır Türk Şairleri adlı eserler ile Osmanlı’dan Cumhuriyete dek yayımlanmış olan yıllıklardır.
Bu kaynaklar doğrultusunda baktığımızda Osmanlının son dönemlerinde memuriyet hayatına atılmış olan Ahmed Hamdi hakkında tutulmuş olan bir sayfalık bir sicil kaydı Osmanlı Arşivinde bulunmaktadır. Bu kayıtta, onun hayatının doğumundan 1910 yılına kadar olan 33 yıllık dönemi hakkında bilgiler bulunabilmektedir. İlk olarak bu bilgilerden yola çıkıp, Ahmed Hamdi’yi tanıttıktan sonra bulabildiğimiz diğer bilgilerle hayatının ileriki dönemleri hakkında da malumat vereceğiz.
Sicill-i ahvâl kaydından yola çıkarak şu bilgilere ulaşmak mümkündür:
Ahmed Hamdi, “Hocazâde”, ya da “Hocaoğulları” lakabıyla bilinen yerli bir aileden gelmektedir. 1877 yılında (Hicri 1294 yılı) Yenişehir’de doğmuştur. Babası Osman Hocazâde Abdullah Ağa’dır.
Dönemin bir tür ilk okulu sayılan mahalle mektebinden sonra Yenişehir Rüşdiyesi’ne giren Ahmed Hamdi, 21 Temmuz 1894 tarihinde iyi derecesi (alâ) ile mezun olmuştur. Bu sırada on yedi yaşındadır. Bir-iki yıllık geçici ve stajyer memurluklardan sonra Yenişehir Ziraat Bankasına muhasebe elemanı olarak atandı. Daha sonra bir süre İnegöl’deki ziraat Bankasında da görev yaptı.
Mülki amiri konumunda olan Yenişehir Kaymakamının yazmış olduğu sicil raporunda Ahmet Hamdi Efendi, çalışkan, zeki ve özellikle yazı konusunda çok yetenekli birisi olarak tarif edilmektedir. Bu ilginç ayrıntı, onun şair yönüne yapılmış bir işaret sayılabilir. Banka müdürlüğünün değerlendirmesine göre vazifesini lâyıkıyla yerine getiren bir muhasebe memurudur.
1903 yılında Yenişehir mal sandığının başına getirilen Ahmet Hamdi’nin şehrin ileri gelen, hükümetle arası iyi olan eşrafıyla arası açılmış olacak ki, hakkında görevini kötüye kullanmaktan dolayı dava açılmıştır. Sonunda zimmetine para geçirdiği gerekçesi ile 1906 yılında azl edilmiştir.
Aşağıda örneğini vereceğimiz şiiri, 1900’lerin başlarındaki bu dönemde sıkıntılı döneminde yazan Ahmet Hamdi, henüz genç olmasına rağmen karamsar bir ruh hali içine girmiştir. Bu kötü durumuna hakkında soruşturmalar açılması, azledilmesi ve Yenişehir’in o dönemki hâkimi konumunda olan kişilerle sürtüşmesinin payının olduğunu düşünüyoruz.
1906 – 1907 yılları arasında bir yıl boyunca resmi görevlerden uzaklaştırılmış olan Ahmet Hamdi, 29 Kasım 1907’de tekrar vazifeye dönmüştür. Yalnız bu sefer, memleketi Yenişehir’den uzaklaştırılmış ve Burdur Sandığına muhasebeci tayin edilmiştir. 1908 yılı sonlarında ise, bu kez Yalvaç Kazasına gönderilmiş ve burada iki yıl çalışmıştır.
Ahmet Hamdi hakkındaki Osmanlı resmi kaydı burada, yani 1910 yılı sonunda bitiyor. Ancak o henüz hayatının 30’lu yıllarını yaşayan biri olarak yaşamaya devam ediyor. Tam anlamıyla İttihat ve Terakkinin ülkeyi yönettiği 1912- 1918 arası dönemde Ahmet Hamdi’nin nispeten daha rahat bir memuriyet hayatı yaşadığını ve memleketi Yenişehir’e döndüğünü biliyoruz.
Ancak 1920’de Bursa ve Yenişehir’in Yunan işgaline uğraması onun da hayatında yeni bir dönem açtı. Ahmet Hamdi ve ailesi bu süreçte Kuva-yı Milliyeden yana tavır koydular. Hatta Yunan işgali altındaki Yenişehir’den kaçmak zorunda kaldılar.
Yenişehir’in 6 Eylül 1922’de işgalden kurtarılması, işgale başından beri karşı çıkmış biri olan Ahmet Hamdi’nin ön plana çıkmasına yol açtı. İşgalden hemen sonra belediyenin başına getirildi ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin Yenişehir’deki ilk belediye başkanı olarak tarihe geçti. Sekiz yıl boyunca başkanlık yaptıktan sonra 1930 seçimlerinde başkanlığa adaylığını koymadı. Belediye reisliği zamanında bu günkü belediye binasını 1927’de yaptırdı.
1934 Bursa yıllığına göre Ahmet Hamdi Bey, il genel meclisinde Yenişehir’i temsil etmektedir. Bu sıralarda Ziraat Bankasında birinci dereceden müfettiştir. 1935 yılında tamamlanan Yenişehir Saat Kulesinin yapımında emeği geçen Ahmet Hamdi Bey, kulenin tamamlanması anısına bir de şiir yazarak tarih düşürmüştür. Bu kısa şiir yakın zamana kadar ilçe halk kütüphanesinde idi. Soyadı Kanunu (1934) ile “ÖZEÇ” soyadını almıştır.
Son Asır Türk Şairleri üzerine büyük bir eser yazan ve bu devasa yapıtında yüzlerce şairin biyografisini ortaya koyan Mahmud Kemal İNAL’ın eserinde bir tek Yenişehirli vardır: O da Ahmet Hamdi’dir. Dileyen bu eserin 3. Cildinin 538. Sayfasına bakabilir. Buradan öğreniyoruz ki, Yenişehirli şairimiz, dönemin bir çok gazete ve mecmuasına şiirler göndermiştir.
Bir başka önemli eser olan  Kamil Kepecioğlunun “Bursa Kütüğü” adlı eserinde de Ahmet Hamdi Bey’den şöyle bahsedilir:
1895 senesinde vilayet mektupçusu Süleyman Nazif  Bey bulunduğu halde üdeba ve şairlerle tanışarak Fevaid Risalesine manzumeler yazmaya başladı. Daha sonraları da İstanbul’da çıkan “Malumat, Musavver Fen ve Edeb, İrtika” mecmualarına yazılar yazdı. Hatta yine aynı eserde Ahmet Hamdi’nin “Şükufe-i Şebâb” adında basılmamış bir şiir kitabından da bahsedilmektedir.
Dönemin Osmanlıca basın-yayın organlarında rastlayıp, bulabildiğim şiirlerinden bir tanesini nazar-ı dikkatinize sunuyorum. Yalnız bu şiiri orijinal haliyle mi yoksa sadeleştirilmiş şekilde mi verilmesinde kararlı olamadım. Şunu biliyorum ki, dünyada sadeleştirilmesi veya çevrilmesi en zor türlerin başında şiir gelmektedir. O yüzden orjinaline dokunmadan vermek en doğrusu gibi geliyor bana.
Umarım ki, bu yazı Ahmed Hamdi hakkında saklı kalmış olan bilgi, belge ve eserlerin ortaya çıkmasına bir vesile olur.
Gazelin yanı sıra ek olarak verdiğim tam yüz yıl önce çekilmiş fotoğrafta da oturan kişi Ahmet Hamdi’dir.
Görüşmek dileğiyle…
 
Gazel
Yâ-rabb! Neye bu mertebe mevkûf cefâyım
Vadi-i melâlette gâm efzâ-yı bekâyım
İzhâr-ı baharım ediyor neşr-i füyuzât
Ben hep yine meşgûl-i gâm sîh ve mesâyım
Mahzûl olalı derd-i nakaza-yı dehrle
Sevda ile hicran ile mehcûr safâyım
Yoktur benim âlemde rehâ bulmama imkan
Gerçi şu emlâhanede muhtâc-ı devâyım
Her sabah şerîr-bâr iken ateş-gede-i dil
Zar olmada hemhâl anâdil-i sabayım
Gülberin şebâyım dökülür gitgide hayfâ
Âvan civânîde giriftâr-ı belayım
Gezdirmede yer yer beni bu baht-ı perişan
Hisân rehber merdân beyâban kazayım
Ahvâl-i gâribânemi izaha ne haccet
Ser-nâme-i destan hazîn gurabayım
Tarz-ı sahtım şekve-nemâ olsa da HAMDİ
Kendim yine sâbit-kadem rızâyım
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.