SON DAKİKA
Hava Durumu

Yenişehir’de Eğitim – Öğretimin Dünü Bugünü

Yazının Giriş Tarihi: 12.06.2017 20:41
Çok dikkatli ve uzun vadeli planlarla geliştirilmesi gereken eğitim ve öğretim, maalesef bu ülkede üzerinde en fazla oynanan, birilerinin yaptığını hemen ardından gelen diğerlerinin tepetaklak ettiği bir yap-boz oyunudur.
           
Haliyle Yenişehir de memleketin bu kanayan yarasının acısını çeken yerlerden biridir. Oysa düne, yani tarihe baktığımızda, eğitim tablosunun daha parlak olduğu devirler yaşandığını görebiliyoruz.
Osmanlı kuruluş ve yükselme devirlerinin gözde şehirlerinden biri olan Yenişehir, tarihinde bir çok medreseyi barındırmış bir şehir olmuştur. Günümüzdeki ölçülere uyarlamaya çalışıp  söyleyecek olursak, medresenin bir tür yüksek öğretim kurumu olduğunu belirtmek gerekir. Demek oluyor ki, Osmanlı zamanında burada üniversite ayarında eğitim kurumları mevcuttu.
Özellikle Süleyman Paşa ve Sinan Paşa Medreseleri, dönemlerinin en saygın eğitim kurumları arasında idiler. Adını zikrettiğimiz bu medreselerden başka medreselerin de olduğunu dikkate alırsak, Osmanlı zamanında Yenişehir Kazasında orta ve yüksek öğrenimin gayet iyi durumda olduğu söylenebilir. 
Osmanlı Devletinin yüzünü  Batıya dönmeye başladığı on dokuzuncu yüzyılda Batılı eğitim veren çağdaş kurumlar ortaya çıkmaya başladı. Bu bağlamda Yenişehir’de bir rüşdiye mektebinin açıldığını tarihi belgelerden görmekteyiz. 1880’lerde açılan bu yeni mektep, bir nevi orta okul-lise ayarında bir kurumdu. Ayrıca ilk öğretimde de aynı yıllarda iptidai mekteplerin kurulması ve yaygınlaşması ile eğitim-öğretim seviyesinin giderek yükseldiğini biliyoruz.
Osmanlının son döneminde, yani geçen yüzyılın başlarında Yenişehir, her şeye rağmen varlığını sürdüren tarihi medreseleri, rüşdiyesi, iptidai mektepleri ve genellikle camilerin bitişiğinde yer alan geleneksel mahalle mektepleri ile eğitim-öğretim hayatını sürdüren bir kasaba idi. Şehirde ayrıca son derece zengin ve tarihi bir kütüphane de mevcuttu.
İnsanlar, bütün fakirliklerine rağmen eskiden eğitime ciddi anlamda destek veriyorlardı. Bundan doksan sekiz yıl evvel, Hacı Tahir Ağa Mektebinin ne kadar büyük bir özveri ile kurulduğunu bir anlasak, bugün eğitime ne kadar az destek verdiğimizi de anlamış olacağız.
Harabeye dönmüş bir enkazın içinden doğan ve yükselen Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında eğitim ve öğretimde de köklü değişimler yapıldı. Eskinin eğitim kurumları tamamen kapatılarak, yeni okullar açılmaya başlandı. Ayrıca 1928 ve 1929 yılları içerisinde harf değişikliği ve millet mekteplerinin açılmasıyla eğitim-öğretim eskisinden çok farklı bir hal aldı.
Cumhuriyet döneminde devletin, yıllarca ihmal edilmiş olan ilk öğretimi ciddi anlamda ele aldığını görmekteyiz. Örneğin 1927 yılında, Yenişehir merkezde İsmet Paşa (bugünkü Aydoğdu İlk Okulu), Hacı Tahir Ağa gibi ilk mekteplerin yanı sıra Kızlara özel bir ilk okulun ve yetişkinlere yönelik bir Halk Okuma Mektebinin olduğunu görüyoruz. Muallimler Birliğinin Yenişehir’de aktif olduğunu, burada bir şube açmalarından anlayabiliyoruz.
Bence cumhuriyetin en etkileyici başarısı bundan 80-90 yıl önce köye ilk okulu ve öğretmeni götürebilmiş olmasıdır. Bakınız, daha 1926-27 Öğretim yılında sadece Yenişehir’in köylerinde 30 civarında öğretmen bulunmakta idi. Hemen her köye bir okul binasının yaptırılması işte bu dönemdedir. 1963 yılında Yenişehir’in 60 köyünün 49’unda ilk okul vardı ve 43 asil, 10 vekil, 32 geçici, 12 yedek subay öğretmen ve 6 tane de eğitmen olmak üzere toplam 103 kişiden oluşan bir eğitim kadrosu vardı. Söylemiş Köyü İlk okulu 1936-1950 yılları arasında on dört yıl boyunca yatılı olarak hizmet vermiş ve çok sayıda başarılı öğrenci yetiştirmişti.  
 
Yakın tarihe ilişkin kayıtlar, köylerimizde başarılı, dinamik bir eğitim hayatının olduğunu göstermektedir.
Peki günümüzdekiler ne yapıyorlar?
Köylerimizi öğretmensiz bırakmaya başladılar… Bir sürü emek ve para harcanarak yaptırılmış olan o  güzelim ilk okul binalarının hemen hepsi metruk birer bina… Bu gidişle Yenişehir’de köy okullarında eğitim-öğretim kalmayacak. Daha düne kadar yüzlerce öğrencinin bahçesinde koşturduğu Mahmudiye, Subaşı, Selimiye, Kavaklı… gibi okullar kapandı.
Öğrencinin yerinde, köyünde temel eğitimi almasından ise; o küçücük bedenleri her gün merkeze taşıyan servisçilerin kazancı daha önemli görülüyor herhalde!
 
Merkezdeki ilk ve orta okullara baktığımızda ise durum eğitim-öğretimin niteliği açısında pek iç açıcı görünmüyor maalesef… Sınıfların ne kadar kalabalık olduğunu, şöyle bir Akçeşme’ye, TOKİ’ye ya da Sünnetçioğlu’na uğrarsanız görürsünüz. Bir yandan köylerden getirilen çocuklar; diğer yandan giderek artan merkez nüfusuna mevcut eğitim kurumları fiziksel olarak yetmiyor artık. 
 
Son zamanlarda sistemin değişmesi ise idarecilerin işini büsbütün karmakarışık hale getirdi. Sözde ilk okul ve orta okul ayrıldı. Ancak bu mevcut imkanlarla ayrılık hâlen bir çok yerde sadece tabeladan ibaret gibi.
 
Eğitim-öğretimin en önemli unsuru olan öğretmenin de nitelik ve nicelik anlamında yetersiz kaldığını görüyoruz. Yenişehir merkezinde bile hatırı sayılır bir miktarda ücretli öğretmen çalıştırılması işin en kötü yanlarından biri.
Ücretli öğretmen demek aylık 700-800 TL’ye derse giren, “bugün var- yarın yok” gözüyle bakılan, okulla bütünleşemeyen eleman demektir.
 
Yenişehir’de orta öğretimin, yani liselerin durumuna da bakmak gerekiyor. Nerdeydik? Nereye geldik? Bunun özet halinde bir muhasebesini yapabiliriz.
 
Cumhuriyetin ilk yıllarında ilk öğretim alanında görülen etkileyici başarıların bir benzerini maalesef orta öğretim alanında göremeyiz. Örnek vermek gerekirse 1923’ten 1968’kadar geçen kırk beş yıllık uzun bir süre zarfında Yenişehir’de bir tane bile lise yoktu. Yenişehir’in en eski lisesi olan Osmangazi Lisesi, ancak 1968’de açılabildi. 
 
Aslında lise açılmadan yirmi yıl önce, yani 1948’de,  aynı yerde Yenişehir Orta Okulu açılmıştı. Açılışından sadece iki yıl sonra modern binasına (bugünkü Osmangazi lise binası) taşındı. Üzerinden altmış yıldan fazla bir süre geçtiği halde sapasağlam durmaktadır bu bina.
İlk on beş yılında 306 mezun vermiş olan Yenişehir Orta Okulu, daha yüksek okullara yaklaşık iki yüz civarında öğrenci göndermiştir. 1963 yılında okulun mevcudu olan 348 öğrencinin 48 tanesi kız öğrenci idi. İşte Osmangazi Lisesi, Yenişehir Orta Okulu’nun temelleri üzerinde yükseldi ve yıllarca bu ilçenin tek lisesi olarak eğitim-öğretim hizmeti verdi. 
 
1970’lerin sonlarına kadar ilçenin tek orta okulu ve de lisesi olan Yenişehir’de kurulan ikinci lise İmam Hatip Lisesidir. Otuz küsur yıldır varlığını sürdüren bu lise, maalesef özellikle 1990’ların sonlarında –malum 28 Şubat Darbesinin etkisiyle- kapanma noktasına gelmişti. Yenişehir’de öğretmenlik mesleğine başladığım o dönemde zaman zaman yurt kısmında kaldığım imam-hatip lisemizin bu metruk hali içler acısıydı. Hele, iki katlı eski binanın hemen yanına yaptırılmış olan o dört katlı, kaba inşaatı bitmiş, dış sıvası bile yapılmamış binayı on beş sene boyunca aynı vaziyette izlemek, eğitim sistemimizin ne kadar çürük olduğunu hep hatırlamıştır.
Şükürler olsun ki, o harabe bina yeni baştan yapıldı ve eğitim-öğretime geçecek şekilde düzenlendi. Ayrıca kendisi de bu okulun mezunlarından olan hayırsever iş adamı Yusuf Ateş’in yaptırdığı güzel bina da eklenerek, imam hatip lisesi canlandırıldı.
 
Günümüzde ilçemizde toplam yedi tane lise vardır. Yukarıda bahsettiğim ilk iki lisenin dışındakilerin hepsi 1990’lardan sonra kurulmuştur. Sonradan kurulan bu liselerden, mesela Sağlık Meslek Lisesinin, kuruluş tarihi olan 1991’den bu yana halen kendi binası yoktur. Hep, herhangi bir okulun çatı katına mahkum olmuş olan bu lisemizin müstakil bir binasının olmaması, Türk milli eğitiminin ve Yenişehir’in büyük bir ayıbıdır.
 
Ertuğrul Gazi Anadolu Lisesi, şu an akademik anlamda Yenişehir’in en başarılı lisesi sayılır. Sınavla alan öğrenci alan ve en önemli hedefi üniversiteye öğrenci göndermek olan bu lisemizin, maalesef Bursa ve ilçelerindeki diğer Anadolu Liseleri arasındaki yeri pek parlak değildir.
Temeli tarıma dayanan Yenişehir’in son zamanlarda ticaret ve sanayide de gelişmeye başlamasının eğitimdeki yansımaları olarak değerlendirebileceğimiz Endüstri Meslek ve Ticaret Meslek liselerimiz henüz yeterli bir gelişim göstermeseler de geleceği parlak sayılabilecek kurumlardır. Bu mesleki ve teknik liseler varken, tarihi Osmangazi Lisesinin alelacele meslek lisesine dönüştürülmesi ise tam bir talihsizlik örneği olarak kalacaktır.
Son söz olarak, şehrimize sosyal bilimler ve fen lisesi gibi daha nitelikli okullar kazandırmak; eğitimin en önemli unsuru olan öğretmen sorununu çözebilmeyi temenni ediyorum. 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.