SON DAKİKA
Hava Durumu

Meyhâne Ehliyiz Biz Ezelden

Yazının Giriş Tarihi: 16.02.2017 22:28
İsterseniz gelin, bu kez klasik bir Osmanlı zamanı soru-cevaplı fetva usulü ile başlayalım!
 
Suâl olunur ki: “Efendim, bir Cuma vakti yayınlanacak bir yazıda meyhâneden bahsetmek câiz midir? Bahseden yazar küfür işlemiş olmaz mı?”
El-cevap: “Meyhâneden usulünce bahsetmek her dâim câizdir ve dahî bahsedeni de küfür işlemiş sayılmaz. Rahat oluna!”
 
Sorusu ile ve dahî cevabı ile ne güzel bir fetva örneği değil mi?
Peki, Osmanlıda böyle bir fetvayı verecek Şeyhülislâm bulunur mu tarihçi hocam?
Meyhâneden bahsetmenin dinî açıdan hiçbir sakıncası olmadığına dâir bir fetvayı ancak Şeyhülislâm Yahyâ Efendi verebilir. Kendisi muhteşem yüzyılın muhteşem âlimlerindendir. Benim de tarihteki has adamlarımdandır.
 
Öyle bir Şeyhülislâm düşünün ki: “Ey ahali! Mescidi terk et, meyhâneye gel!” diyecek kadar sıra dışı olsun. İşte o adamYahyâ Efendi’dir.
Aşağıdaki beyit onundur:
 
Mescidde rîyâpişeler etsin ko riyâyı
Meyhâneye gel ki ne riyâ var; ne mürâyi.
 
Ne diyor biliyor musunuz bu dizesinde Şeyhülislâm Yahyâ Efendi?
Diyor ki: Bırak ikiyüzlüler camide/mescitte ikiyüzlülüklerine devam etsinler. Sen meyhâneye gel ki, orada ne ikiyüzlülük var; ne de ikiyüzlüler.
Demek ki, camide gördüğü üçkâğıtçı/düzenbaz hacı amcalar, tüccarlar ve benzerleri bizim Şeyhülislâm Efendi’nin canına tak etmiş artık.
 
Biz de yazımıza buradan bu şekilde başladıktan sonra konuyu biraz daha geliştirip muradımızı dile getirmeye çalışalım.
Efendim, tarih bilmez, dümdüz ahkâm kesen bazı yarım akıllılarımız zanneder ki; bizde meyhâne, içki ve benzeri maddeler Cumhuriyetle birlikte getirilen kötülüklerdir! Bir de böyleleri türedi son zamanlarda. Güyâ, Osmanlı zamanında asla ve kat’a böyle şeyler yoktur. İşte meseleyi böyle zanneden bu tür tarih-körü şahısların içinde maksatlı öyle hinoğlu hinler vardır ki, sözü buradan Cumhuriyetin kurucularının ayyaşlığına getirip, onları saf toplum nazarında yerden yere çalarlar akılları sıra!
Oysa bilmezler ki, özellikle meyhâne konusunda Cumhuriyet, Osmanlı ile asla boy ölçüşemez; bu zamandaki devlet adamlarımız da içki konusunda eski padişahlarımızın ve ricâlinin eline su dökemez. Yani asıl içiciler Devlet-i Âliye-i Osmaniye zamanında idiler efendim. Ah nerdee o günler..!
 
Dedik yâ en başında: “Meyhâne ehliyiz biz ezelden”
 
Bakınız arşivden bulduğum birkaç Osmanlı belgesi ışığında bizim Yenişehir’de yaşanmış ilginç bir meyhâne vakasını anlatayım da neşemiz yerini gelsin.
Belgelere bakılırsa, Yenişehir’in ilk meyhânesi değil ama ucu başkent İstanbul’a kadar uzanan ilk meyhâne rezaletimiz bundan tam 155 yıl önce kopmuştur. Konu ile ilgili elimizdeki belgeler 14 Ocak 1862 tarihlidir. Belgelerden anlaşıldığı üzere hem de iki tane meyhâne varmış, küçücük Yenişehirimizde. İkisinin de sahibi aynı kişidir. Bu iki bölümden oluşan meyhânelerin sahibinin adı, belgede belirtilmemiştir. Bu kişi hakkında kesin tek bilgi ise, onun Rum milletinden olduğu hususundadır.  O dönemki tabirle bu işletme sahibi bir Gayr-i Müslîmdir(yani Müslüman olmayan kişi).  Olsun ne fark eder ki, içip de rezalet çıkaranı da Müslim olduğuna göre demek ki Müslümanın hâli daha fenâ!
Meyhânenin açılmasından şikâyetçi olan birçok kişi var ve o şikâyetçilerin sözcülüğünü yapan da bir başka Gayr-i Müslîmdir. Meyhâneyi açan Rum; şikâyetçi olan ise bir başka Rum. Yani Müslüman için problem yok! Meyhâne mi açılmış, gider meyimizi içer; ortalığı da dağıtırız evvel-Allah!
Şikâyetçinin adı Madiros, mesleği ise kalfalık. Kalfa Madiros, Yenişehir ve Bursa’daki görevlilerden ümidini kesmiş olmalı ki, şikâyet dilekçesini İstanbul’da bulunan Dâhiliye Nazırlığı’na (İçişleri Bakanlığı’na) veriyor. Dilekçesinde özetle şöyle diyor:
“…Bursa’nın Yenişehir Kazasında daha önceleri hiçbir meyhane yokken, şimdi Rum Milletinden birisi hem de şehrin ortasında kanunsuz bir biçimde iki tane meyhane açmıştır. Bu meyhanelerde toplanan zorba ve sarhoş kimseler içip içip mahallemize, ailemize zaman zaman saldırmaktadırlar. Bu zorba sarhoşların en belalısı ise Mekirköylü bir Müslüman olan Canbazoğlu Hüseyin’dir. Gece ve gündüz meyhaneye giren Hüseyin,  evlerimizin de içine kadar girmekte ve bizleri silahla tehdit etmektedir. Bu kabadayının daima üzerinde açıkça silahı vardır ve –sizleri öldürürüm- diye bizi korkutarak bizden haraç almaktadır. Sonuç olarak biz istiyoruz ki, şeri mahkemelerde ve yargı meclisinde bu türden zorba ve sarhoş kimseler mahkûm edilsin. Ayrıca yasak olmasına rağmen mahallemizde kurulmuş olan bu meyhaneler derhal kapansın. Aksi takdirde biz çok sayıda Yenişehirli aile olarak, ailelerimizi alıp, bu şehirden göç etmek zorunda kalacağız. Gereğinin bir an önce yapılması …”
 
Bu şikâyet dilekçesi üzerine dönemin İçişleri Bakanlığı hemen Bursa Valiliği’ne resmi bir yazı göndererek, olayın üzerine gitmesini emrediyor. Söz konusu meyhânelerin kapatılması ve adı geçen şahısların mahkeme huzuruna çıkarılması isteniliyor.
Muhtemelen Yenişehir’deki belki de ilk olmayan bu meyhâne, kısa bir süre içinde kapatılmış olmalıdır. Olayın tam olarak nasıl çözümlendiğini gösteren başka bir belgeye rastlayamadığımızdan kesin bir şey söyleyemeyiz. 
İşte bu dilekçe ya da eski deyimiyle arzuhal bize kasabamızın yüz elli yıl önceki halinden ilginç kesitler sunuyor. Örneğin o dönemde nüfusun dinî ve etnik yapısının günümüzdeki ile hiç benzeşmediğini, hatırı sayılır miktarda Hıristiyan nüfusun bulunduğunu, şehrin en hareketli ve merkezi mahallesinde bunların oturduğunu ve Müslümanların deyimiyle “Gavur mahallesi” olduğunu öğrenebiliyoruz. Müslümanla gavur arasında pek de önemli bir farklılık olmadığını öğrendiğimiz gibi.
İşin enteresan bir noktası da küçük bir şehir olan Yenişehir’de meyhâne açılmış olmasına rağmen şehrin büyük çoğunluğunu oluşturan Müslüman ahaliden bir tepki gelmemiş olmasıdır. Şikâyette bulunanların Gayr-i Müslîmler olması dikkat çekicidir. Üstelik meyhânede ölçüsüzce içip kendini kaybedenlerin ve etrafa saldıranların daha çok Müslümanlardan olmaları da işin ilginç bir başka yönüdür.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; tarih her türlü ezberi bozacak kadar zengindir ve bize yüz yıllardır meyhâneyi seven bir toplum olduğumuz gerçeğini hatırlatıverir.
Dileyene mescitte hayırlı Cumalar!
Dileyene de meyhânede iyi eğlenceler!
Ne yaparsak, kendimize yaparız aslında değil mi??
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.