SON DAKİKA
Hava Durumu

Kamûs ül A‘lâm’da Yenişehir

Yazının Giriş Tarihi: 27.02.2017 22:15
Kamûs ül A‘lâm ve Yazarı Hakkında
 
Yazıma başlarken öncellikle bilmeyenler için Kamûs ül A‘lâm’ın ne demek olduğunu açıklamam gerekiyor. Sonra bu eserin yazarı hakkında biraz bilgiler verip, asıl konuya geçmek istiyorum.
Kamûs ül A‘lâm bir tarih-coğrafya ve şahıslar sözlüğü olarak tanımlanabilir. Şemsettin Sami tarafından yazılan bu eser toplam altı ciltten ve yaklaşık dört bin sayfadan oluşan devasa bir eserdir. Yazarın bir ömür harcayarak meydana getirdiği bu eserin yayımlanması bile on yılda tamamlanabilmiştir. İlk cildi 1889 yılında yayımlanmış; sonuncu cildi ise 1898 yılında yayımlanmıştır.
Kamûs ül A‘lâm, yayımlandığı dönemde gerek Osmanlı’da gerekse de dünya’da büyük bir ilgi uyandırmıştır. Günümüzde ise Osmanlı tarihi ve coğrafyası üzerinde çalışanların başvuru kaynağı olarak kullanılmaktadır.
Ancak maalesef bu kıymetli eser eski yazıdan yeni yazıya (ya da Arap yazısından Latin yazısına) çevrilmediği için tam anlamıyla ve herkes için faydalı olamamaktadır. Umuyorum ki, yakın bir süreçte bu çeviri olayı gerçekleşir.
Kamûs ül A‘lâm’dan bahsedip de yazarından bahsetmemek olmaz. Şemsettin Sami’nin kim olduğunu herkesin bilmesi gerekir diye düşünüyorum. Türkiye’de azıcık da olsa futbolla ilgilenen hemen herkesin bir isim olarak bildiği GS Futbol Kulübü kurucusu Ali Sami Yen’in babasıdır Şemsettin Sami.
Ben onun ailesi kadar kültürel sahada zenginlik göstermiş başka bir aile tanımıyorum. O dönemde bir Osmanlı toprağı olan Güney Arnavutluk’un güzel kasabası Fraşıri’de doğan Şemsettin Sami’nin bir abisi (Abdül Bey) ilk Arnavut Alfabesi’nin mucidi; diğer bir kardeşi(Naim Bey) Arnavut milli şiirinin öncüsüdür.
Son derece çalışkan, bilgili, kültürlü bir Türk aydını olan Şemsettin Sami, sayısız eserler vermiştir.  1850-1904 yılları arasında yaşamış olan Şemsettin Sami, bir dilbilimcidir. Anadili Arnavutça; en sevdiği ve gelişmesine hizmet ettiği dil ise Türkçe’dir. Bunun yanı sıra Arapça, Farsça, Fransızca, İtalyanca ve Rumca’yı da çok iyi bilmektedir.  
1883 yılında Türkçe-Fransızca sözlük olan Kamus-i Fransevi’yi yayımlamıştır. Türk dilinin gelişmesi konusunda büyük hizmetleri olmuş ve Kamûs-i Türki’yi hazırlamıştır. Bu eser, Türkçenin en güzel sözlüklerinden biridir.
Şemsettin Sami aynı zamanda bir gazetecidir. Osmanlı’nın son dönemlerinde yayımlanmış olan bir çok gazetede onu görmek mümkündür. Bunların içinde belki de en önemlisi 1876 yılında Mihran Efendi ile birlikte çıkardıkları Sabah Gazetesi gelmektedir. Büyük bir okur kitlesine ulaşan bu gazetede baş yazılar Şemsettin Sami tarafından kaleme alınmakta idi.
Çok yönlü tarihi bir kişilik olan Şemsettin Sami, yazar kimliğini de taşımaktadır. Bu açıdan Türk edebiyatında mühim bir yer işgal eder. Örneğin Batı tarzında yazılmış olan ilk roman olan  Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat onundur. Bunun dışında çok sayıda ve değişik türde eserler kaleme almıştır.
 
 
 Kamûs ül A‘lâm’da Yenişehir’i Tanıtan Bölüm
 
Bugünkü yazımızın asıl konusu olan Kamûs ül A‘lâm’da Yenişehir maddesine gelelim..
Kamûs ül A‘lâm’ın 6. Cildinin 3805 numaralı sayfası Yenişehir’e ayrılmıştır. Bu sayfada Yenişehir’in coğrafi, tarihi ve iktisadi durumu hakkında bilgiler verilmiştir. Bu bilgiler içerisinde en dikkat çekici olan bölüm ise Yenişehir’in Osmanlı başkenti olduğu ve Osman Gazi’nin Sarayının burada bulunduğunun belirtilmesidir. Kesin ifadelerle sarayın kalıntılarının o dönemde mevcut olduğu ifade edilmektedir.
Kamûs’un 4. Cildinde yer alan Osman Gazi maddesinde de Yenişehir’in başkent olduğu gerçeğine yer verilmektedir.
Bütün bu bilgilerden, bu girişten sonra artık sözü Şemsettin Sami’ye bırakabiliriz.
 
 Kamûs ül A‘lâm’da Yenişehir’le ilgili bölüm şöyledir:
 
Hüdavendigar Vilayetinin Ertuğrul Sancağına bağlıdır. Bilecik’in 35 kilometre Kuzeybatısında ve Bursa’nın da 45 kilometre doğusunda bulunmaktadır. Yenişehir’in diğer şehirlere olan uzaklığının kilometre cinsinden ifadesine ilk kez bu eserde rastlıyorum. O dönemde henüz teknik ve fenni ölçümler tam yapılamadığından yazarın burada verdiği rakamlarda ufak hatalar olması normaldir. 
Oldukça geniş ve bereketli bir ovada bulunan Yenişehir Kasabası’nın nüfusu 4854’tür. 6 camii, 5 mescidi, 4 medresesi, 2 kütüphanesi, 1 rüşdiye mektebi ve birkaç sıbyan mektebi vardır. Bunların yanı sıra 3 tekkesi, 3 kilisesi, 6 hamamı, 12 hanı, 255 dükkanı ve 8 debbağhanesi bulunmaktadır.
Bu kasaba cennet-mekân Sultan Osman Gazi Han Hazretleri devrinde ve Bursa’nın fethinden önce bir süre Osmanlı’ya başkentlik yapmıştır. Osman Gazi’nin sarayının bazı harabeleri halen mevcuttur.
Yenişehir Kazası, Ertuğrul Sancağının Kuzeybatı kısmını teşkil eder. Doğu’dan Bilecik; Güney’den İnegöl; Batı’dan Bursa ve Kuzey’den ise İzmit müstakil mutasarrıflığı ile çevrilidir.
İznik Nahiyesi ile beraber 85 köyden ibaret olup, kazanın toplam nüfusu 58202’dir. Arazisinin büyük bir kısmı Yenişehir Ovasından ibaret olup, Kuzeybatı tarafında İznik Gölü yer almaktadır. Sakarya Irmağı, kazanın Kuzeydoğu sınırından geçer. Ayrıca Domaniç Dağlarından doğan, Yenişehir Ovasından ve kasabanın yanından geçen bir çay dahi Sakarya’ya dökülür (Burada bahsedilen çay Kocasu’dur).
Toprağı pek verimli olup, yetiştirilen ürünlerinin başlıcaları çeşitli sebze ve meyvelerdir. Burada nefis bir tütün de yetiştirilir. Güney taraflarında bazı ormanlar vardır. Meraları çok olup, hayvancılık hayli gelişmiştir.
 
Günümüzden yaklaşık yüz yirmi sene evvel yayımlanmış olan bu eserde Yenişehir böyle yer alıyor işte.
Bir başka yazıda buluşmak dileğiyle; sağlıkla kalınız.
  
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.