Evliya Çelebi yahut asıl adıyla Derviş Mehmet, sadece yaşamış olduğu 17. Yüzyılın değil; aslında bütün asırların görmüş olduğu en büyük seyyahlarından biridir. Şu ana dek hiçbir seyyah, onun seyahatnamesi kadar büyük bir gezi kitabı yazmadı. O yüzden ve bu bakımdan Evliya aşılamamıştır; kolaylıkla aşılacak gibi de gözükmüyor.
Tam tamına on büyük cilt tutan seyahat notlarından dört yüz yıl öncesinin hemen her yeri ile ilgili bilgiler bulmak mümkündür. Başta Anadolu ve Balkanlar’ın tamamı olmak üzere; Orta Avrupa, Doğu Avrupa, Kafkasya, Suriye, Arabistan, Mısır ve Kuzey Afrika, Ege ve Akdeniz Adaları’nda Evliya Çelebi’nin ayak basmadığı yer neredeyse yoktur.
O bakımdan emen hepimiz kendi memleketlerimizle ilgili bilgileri bulmak için ona müracaat ederiz; etmeliyiz de..
İstanbul’da Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde asıl yazma nüshası bulunan bu devasa seyahatname; yaklaşık dört yüz yıldır defalarca kopya suretinde yazılmakla beraber; matbaalarda da defalarca basıldı. Aslen Kütahyalı Türk bir ailenin çocuğu olan Derviş Mehmet’in öz ve temiz bir Türkçe ile yazdığı bu notlar; zamanla bir çok Batı ve Doğu dillerine çevrildi.
Bazen kısaltılarak, bazen seçilen bölgeler bazında parçalar halinde eksik yayımlanan seyahatnamenin eksiksiz tam metnini günümüz harfleri ile bulmak önemli bir mesele idi.
Tâ ki, Yapı Kredi Yayınları, büyük bir proje kapsamında iki binli yılların başlarında seyahatnameyi, hem de ayrıntılı bir dizinle yayımlayana kadar..
Konunun uzmanlarından merhum Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman ve Robert Dankof tarafından titizlikle aslına tam uygun olarak seyahatnameyi hazırladılar.
Bu kültür hazinesini kitaplığında bulunduranlardan biriyim.
Gelelim Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde Yenişehir ile ilgili notlara:
Seyahatnamenin dokuzuncu cildinin ilk sayfalarında “Kasaba-i Yenişehir” başlığı ile Yenişehir anlatılmıştır.
Evliya Çelebi, 1671 yılının güzel bir Mayıs havasında İznik- Derbent üzerinden manzaranın tadını çıkartarak yavaş yavaş beş saatte Yenişehir’e varmıştır. Burada Evliya’nın kaydettiği ilk not tarihte yaşanmış bir olaya dâirdir. Bu olay, 1512 yılında Yavuz Sultan Selim ile biraderi Şehzade Ahmet arasında yaşanan taht kavgasıdır. Bu olayda Ahmet öldürülmüştür.
Yenişehir’i “şirin bir kaza” olarak nitelemiştir. Ayrıca: “Latif Türkistan şehirlerinden müzeyyen bir şehir” ifadelerini kullanmıştır.
Anlaşılan o ki, şanslı Evliya, Yenişehir’in görkemli halinin sonlarına yetişmiştir. Ne mutlu ona ve o dönemde yaşayanlara!
Üzülerek, şunu belirtmeliyim ki; Evliya Çelebi’den sonra buraya uğrayan seyyahların hemen hepsinin gördüğü şey, harabeye dönen, küçük bir kasabadır.
Neyse, biz Evliya’nın gözlemlerine devam edelim:
Yenişehir’in bağı ve bahçesi cihanı tutmuştur. Suyu, toprağı ve havası temizdir.
Hayli uzak mesafeden bile bakınca, kurşun kubbe örtüleri parlar.
Şehir, geniş bir ovanın içindedir.
Dokuz mahallesi ve on iki mihrabı (cami ve mescit) vardır. Kalabalık bir çarşının ortasında bulunan büyük ve güzel bir camisi (Balibey/Çarşı Camii) ve bitişiğinde imareti (bedava yiyecek dağıtan kurum) mevcuttur. Burası gelen ve gidenlere gece gündüz açık, ekmeği, yiyeceği- içeceği bol ve bereketli bir yerdir. Çarşı’da yüz dükkan mevcuttur. Evliya Çelebi, bahsettiği Çarşı Camii’nin kıble tarafındaki kitabesini okumuş ve notları arasına kaydetmiştir. Günümüzde mevcut olmayan bu kitabe caminin yapım tarihi olarak Hicri 914 senesi; yani bugünkü Miladi takvimle 1508 yılını göstermektedir.
Ayrıca büyük bir kale gibi bir Kurşunluhan ve iki tarafı demir kapılı, içinde elli adet dükkan olan bir bedesten vardır.
Burada Gazi Sinan Paşa’nın hayratı olarak bir cami, bir medrese, bir de imaret vardır. Caminin çevresinde büyük ağaçlar ve onların serin gölgelikleri vardır. Şehir içinde de sıra sıra büyük ağaçlar dizilidir.
Şehirde iki adet sıbyan mektebi bulunur.
Şehirde bulunan toplam üç hamamdan ikisi Deli Hüseyin Paşa’nın eseridir. Diğeri ise Sultan Postunpost Baba Hazretlerinindir.
Hazreti Postunpost Baba, Horasan erenlerinden bir ulu sultandır. Evliya Çelebi, bu gönül erinin bir tepe üzerinde kurulu zaviyesini ve türbesini ziyaret etmiştir
Evliya Çelebi’ye göre Yenişehir, cümleten bin üç yüz kiremit örtülü haneden oluşmaktadır. Evliya Çelebi “ev/hâne” sözcüğü yerine “kiremit” sözcüğünü kullanıyor. O dönemde 1300 hane, iyi bir rakamdır ve Yenişehir’in büyüklüğünü göstermektedir. Oysa aynı dönemde İnegöl’de ancak 1000 hane bulunduğunu yine Evliya’dan öğreniyoruz.
Şehrin manevi ziyaret yerlerinden bazıları şunlardır:
Bursa yolunda ve şehrin dışında Kılıç Dede ve İmam Dede ziyaretgahı vardır.
Orhan Gazi oğlu Şehzade Aydoğdu’nun medfun bulunduğu türbe mevcuttur.
(Burada Evliya Çelebi’nin yerel anlatımlara dayanarak, yanlışlıkla Orhan Gazi oğlu diye bahsettiği ve isim vermeden zikrettiği şehzade Koyunhisar’da bulunan Aydoğdu Bey’dir).
Yenişehir hakkında bu bilgileri veren Evliya Çelebi, son olarak, o ziyaret sırasında kendisini misafir eden bir Yenişehirliden bahsetmektedir.
Bu kişi, Yenişehir’in en meşhur ayanlarından olup, Osmanlı Devletinde vezirliğe kadar yükselmiş olan, Girit Fatihi Deli Hüseyin Paşa’nın kethüdası Abraş Köse Veli Paşa’dır.
Aslen Yenişehirli olan Köse Paşa, o sıralarda (1670’lerde), Ankara Sancağı yöneticisidir.
Güzel bir tesadüf sonucu memleketini ziyaret etmeğe (sılâ-i rahim diyor Evliya) geldiğinde Evliya Çelebi de Yenişehir’i gezmeye gelmiştir.
Evliya Çelebi’yi büyük bir misafirperverlikle ağırlayan Yenişehirli Paşamız, ayrıca ona güzel bir at, üç top değerli kumaş (la’l gun hünkari sof) ve de kırk kuruş hediye etmiştir.
Yenişehir’i beğenen, seven; buraya umutlu gelip, birkaç gün kalan ve huzurlu ayrılan Evliya Çelebi, Bursa yönüne doğru yola devam etmiştir. Yenişehir’den Dimboz’a (Erdoğanköy) dört saatte gidebilmiştir.
Evet, değerli dostlar!
Evliya Çelebi’nin Yenişehir’le ilgili kağıda aktardığı notlar böyledir.
Son sözümü şöyle bağlayacağım:
17. Yüzyıl sonlarına kadar ihtişamını koruyabilmiş; ancak son üç yüz yıldır ihmal edilmiş Yenişehir’in yeniden lâtif bir şehir olmasını dileğiyle..
Hayırlı Cumalarınız olsun.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Salih Erol
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Yenişehir
Tam tamına on büyük cilt tutan seyahat notlarından dört yüz yıl öncesinin hemen her yeri ile ilgili bilgiler bulmak mümkündür. Başta Anadolu ve Balkanlar’ın tamamı olmak üzere; Orta Avrupa, Doğu Avrupa, Kafkasya, Suriye, Arabistan, Mısır ve Kuzey Afrika, Ege ve Akdeniz Adaları’nda Evliya Çelebi’nin ayak basmadığı yer neredeyse yoktur.
O bakımdan emen hepimiz kendi memleketlerimizle ilgili bilgileri bulmak için ona müracaat ederiz; etmeliyiz de..
İstanbul’da Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde asıl yazma nüshası bulunan bu devasa seyahatname; yaklaşık dört yüz yıldır defalarca kopya suretinde yazılmakla beraber; matbaalarda da defalarca basıldı. Aslen Kütahyalı Türk bir ailenin çocuğu olan Derviş Mehmet’in öz ve temiz bir Türkçe ile yazdığı bu notlar; zamanla bir çok Batı ve Doğu dillerine çevrildi.
Bazen kısaltılarak, bazen seçilen bölgeler bazında parçalar halinde eksik yayımlanan seyahatnamenin eksiksiz tam metnini günümüz harfleri ile bulmak önemli bir mesele idi.
Tâ ki, Yapı Kredi Yayınları, büyük bir proje kapsamında iki binli yılların başlarında seyahatnameyi, hem de ayrıntılı bir dizinle yayımlayana kadar..
Konunun uzmanlarından merhum Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman ve Robert Dankof tarafından titizlikle aslına tam uygun olarak seyahatnameyi hazırladılar.
Bu kültür hazinesini kitaplığında bulunduranlardan biriyim.
Gelelim Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde Yenişehir ile ilgili notlara:
Seyahatnamenin dokuzuncu cildinin ilk sayfalarında “Kasaba-i Yenişehir” başlığı ile Yenişehir anlatılmıştır.
Evliya Çelebi, 1671 yılının güzel bir Mayıs havasında İznik- Derbent üzerinden manzaranın tadını çıkartarak yavaş yavaş beş saatte Yenişehir’e varmıştır. Burada Evliya’nın kaydettiği ilk not tarihte yaşanmış bir olaya dâirdir. Bu olay, 1512 yılında Yavuz Sultan Selim ile biraderi Şehzade Ahmet arasında yaşanan taht kavgasıdır. Bu olayda Ahmet öldürülmüştür.
Yenişehir’i “şirin bir kaza” olarak nitelemiştir. Ayrıca: “Latif Türkistan şehirlerinden müzeyyen bir şehir” ifadelerini kullanmıştır.
Anlaşılan o ki, şanslı Evliya, Yenişehir’in görkemli halinin sonlarına yetişmiştir. Ne mutlu ona ve o dönemde yaşayanlara!
Üzülerek, şunu belirtmeliyim ki; Evliya Çelebi’den sonra buraya uğrayan seyyahların hemen hepsinin gördüğü şey, harabeye dönen, küçük bir kasabadır.
Neyse, biz Evliya’nın gözlemlerine devam edelim:
Yenişehir’in bağı ve bahçesi cihanı tutmuştur. Suyu, toprağı ve havası temizdir.
Hayli uzak mesafeden bile bakınca, kurşun kubbe örtüleri parlar.
Şehir, geniş bir ovanın içindedir.
Dokuz mahallesi ve on iki mihrabı (cami ve mescit) vardır. Kalabalık bir çarşının ortasında bulunan büyük ve güzel bir camisi (Balibey/Çarşı Camii) ve bitişiğinde imareti (bedava yiyecek dağıtan kurum) mevcuttur. Burası gelen ve gidenlere gece gündüz açık, ekmeği, yiyeceği- içeceği bol ve bereketli bir yerdir. Çarşı’da yüz dükkan mevcuttur. Evliya Çelebi, bahsettiği Çarşı Camii’nin kıble tarafındaki kitabesini okumuş ve notları arasına kaydetmiştir. Günümüzde mevcut olmayan bu kitabe caminin yapım tarihi olarak Hicri 914 senesi; yani bugünkü Miladi takvimle 1508 yılını göstermektedir.
Ayrıca büyük bir kale gibi bir Kurşunluhan ve iki tarafı demir kapılı, içinde elli adet dükkan olan bir bedesten vardır.
Burada Gazi Sinan Paşa’nın hayratı olarak bir cami, bir medrese, bir de imaret vardır. Caminin çevresinde büyük ağaçlar ve onların serin gölgelikleri vardır. Şehir içinde de sıra sıra büyük ağaçlar dizilidir.
Şehirde iki adet sıbyan mektebi bulunur.
Şehirde bulunan toplam üç hamamdan ikisi Deli Hüseyin Paşa’nın eseridir. Diğeri ise Sultan Postunpost Baba Hazretlerinindir.
Hazreti Postunpost Baba, Horasan erenlerinden bir ulu sultandır. Evliya Çelebi, bu gönül erinin bir tepe üzerinde kurulu zaviyesini ve türbesini ziyaret etmiştir
Evliya Çelebi’ye göre Yenişehir, cümleten bin üç yüz kiremit örtülü haneden oluşmaktadır. Evliya Çelebi “ev/hâne” sözcüğü yerine “kiremit” sözcüğünü kullanıyor. O dönemde 1300 hane, iyi bir rakamdır ve Yenişehir’in büyüklüğünü göstermektedir. Oysa aynı dönemde İnegöl’de ancak 1000 hane bulunduğunu yine Evliya’dan öğreniyoruz.
Şehrin manevi ziyaret yerlerinden bazıları şunlardır:
Bursa yolunda ve şehrin dışında Kılıç Dede ve İmam Dede ziyaretgahı vardır.
Orhan Gazi oğlu Şehzade Aydoğdu’nun medfun bulunduğu türbe mevcuttur.
(Burada Evliya Çelebi’nin yerel anlatımlara dayanarak, yanlışlıkla Orhan Gazi oğlu diye bahsettiği ve isim vermeden zikrettiği şehzade Koyunhisar’da bulunan Aydoğdu Bey’dir).
Yenişehir hakkında bu bilgileri veren Evliya Çelebi, son olarak, o ziyaret sırasında kendisini misafir eden bir Yenişehirliden bahsetmektedir.
Bu kişi, Yenişehir’in en meşhur ayanlarından olup, Osmanlı Devletinde vezirliğe kadar yükselmiş olan, Girit Fatihi Deli Hüseyin Paşa’nın kethüdası Abraş Köse Veli Paşa’dır.
Aslen Yenişehirli olan Köse Paşa, o sıralarda (1670’lerde), Ankara Sancağı yöneticisidir.
Güzel bir tesadüf sonucu memleketini ziyaret etmeğe (sılâ-i rahim diyor Evliya) geldiğinde Evliya Çelebi de Yenişehir’i gezmeye gelmiştir.
Evliya Çelebi’yi büyük bir misafirperverlikle ağırlayan Yenişehirli Paşamız, ayrıca ona güzel bir at, üç top değerli kumaş (la’l gun hünkari sof) ve de kırk kuruş hediye etmiştir.
Yenişehir’i beğenen, seven; buraya umutlu gelip, birkaç gün kalan ve huzurlu ayrılan Evliya Çelebi, Bursa yönüne doğru yola devam etmiştir. Yenişehir’den Dimboz’a (Erdoğanköy) dört saatte gidebilmiştir.
Evet, değerli dostlar!
Evliya Çelebi’nin Yenişehir’le ilgili kağıda aktardığı notlar böyledir.
Son sözümü şöyle bağlayacağım:
17. Yüzyıl sonlarına kadar ihtişamını koruyabilmiş; ancak son üç yüz yıldır ihmal edilmiş Yenişehir’in yeniden lâtif bir şehir olmasını dileğiyle..
Hayırlı Cumalarınız olsun.