SON DAKİKA
Hava Durumu

Cami-i Kebîr’de Bir Cuma Vakti

Yazının Giriş Tarihi: 05.01.2017 20:59


“Cami-i Kebîr”: Büyük Cami demek.
Günümüzde bu deyiş “Ulu Cami” ye dönüştürülmüş durumda.
Hemen her İslâm şehrinin bir Cami-i Kebîr’i; yani bir Ulu Camisi vardır.
Büyük camileri genellikle sultanlar yapmışlardır.
Sultanların yaptıkları camiler için “Selâtin Camisi” denildiğini de ayrıca söylemeliyim.
 
İslâm Medeniyetinde Cami şehrin, mahallenin merkezi idi.
Maalesef geçmiş zaman ifadesi kullanarak “idi” diyorum. Çünkü günümüzde cami merkez olma işlevini yitirmiş durumda.
Kanaatimce yaşadığımız felaketlerin çoğunun asıl sebebi de bu tarihi merkezi yitirmiş olmaktan ileri geliyor.
 
Cuma günleri eğer Yenişehir’de isem Cumayı edâ etmek için Cami-i Kebîr’i tercih ederim.
Tarihi bir yerde yüzlerce yıldır insanların aynı amaç için durdukları yerde duruyor olmanın hazzı başkadır.
 
Bizim Yenişehrimizin  Cami-i Kebîr’i neresidir; kim tarafından – ne zaman yapılmıştır ve günümüze nasıl gelmiştir peki?
Osmanlı Devletinin her ne kadar isim babası Osman ise de; devleti kurum ve kuralları ile oluşturan kişi Orhan Bey’dir.
İşte Orhan Bey ya da Orhan Gazi, bizim Yenişehirimizin Câmi-i Kebîr’inin (Ulucami) bânisi, yani kurucusudur.
 
Her ne kadar orjinalliğini koruyamasa da 1330’lardan günümüze gelen tarihi bir mabeddir Ulucami.
Yenişehir Ulucami, 1760’larda büyük bir yangın geçirmişse de birkaç yıl içinde tekrar yapılmıştır.
Bende bununla ilgili 1766 tarihli belge mevcuttur.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ise kapsamlı bir başka tadilat yaşamıştır.
Anca yine söylüyorum bu cami, yedi yüz yıla yaklaşan bir geçmişe sahiptir ve Yenişehir’in en önemli padişah camisidir.
Böyle tarihi bir esere İlçe Müftülüğünün teneke bir levha astırıp, üstelik bir de “1928” yılı yazması ayrı bir garabettir.
Camiye girişte sağ taraftaki mermer levhada “14.Yüzyıl”; sol taraftaki teneke levhada “1928” yazılması zaten birbiri ile çelişmektedir.
Bu kötü levhayı bir an önce kaldırması için müftülüğe açık ve acil çağrımı yapıyorum.
 
Bu haklı çağrımın yanı sıra müftülükten bir istirhamım daha olacaktır:
Bursa, Edirne, İstanbul gibi şehirlerdeki büyük camilerde dikkat ettiyseniz Cuma vaktinde hutbe başlamadan önce müezzin tarafından camiyi inşa eden kişinin adını söyleyerek ona  ve orada bulunan cemaatin ölmüşlerine bir fatiha çağrısı yapar.
Fatihanın ardından hutbeye geçilir.
Böyle bir uygulama Yenişehir Ulucami’de de icra edilse hoş olur.
 
Yani mesele sadece levha sorunu gibi basit bir mesele değildir.
Mesele, cemaate içinde bulundukları medeniyetin tarihi köklerini mabed üzerinden hatırlatmaktır.
Tarihi eserlerin bütünlüğünün korunması; anlamının kavranması ve ona göre davranılması bir medeniyet sorumluluğudur.
Unutmayalım ki, geçmişi olmayanın hiçbir şeyi kalıcı olmaz.
Millet olmanın bile en önemli aracı tarihtir ve tarih bizi kaynaştırabilecek en önemli asli unsurumuzdur.
Tarihine sahip çıkmak bilinci ile şimdiden hayırlı Cumalarınız olsun.
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.