Bu köşeyi takip eden okurlarımız uzunca yazılar yazdığımı biliyorlar artık.
Genellikle beş sütun üzerine dizilen yazılarım gazetemizin 8. Sayfasının yarısını kaplıyor gibi.
Yine bu uzunlukta yazı bekleyen okurlarımı bugün şaşırtarak, en kısa yazılarımdan birini yazacağım bu sefer.
Daha doğrusu, geçen günlerde yazdığım bir şiirimi, kısa yazılış hikayesi ile beraber paylaşacağım sizinle.
Kısa yazı dediysek de Çetin Altan’ın yazısı kadar kısa olmayacak tabi ki.
Köşe yazarlığının üstadlarından olan Altan, basın tarihimizin en kısa köşe yazsısını yazmış adamdır.
En kısa ama belki de en dürüst ve samimi yazısıdır o.
Milliyet Gazetesinin 29 Nisan 1960 tarihli sayısındaki köşesinde sadece tek cümle ile şöyle yazmıştır:
“Bugün canım yazı yazmak istemiyor”.
Rahmetlinin içinden o gün öyle yazmak, daha doğrusu yazmamak gelmişti.
Şimdi gelelim, bizim mevzuya!
Masamın üzerinde iki şey duruyor:
1) Yenişehir Belediyesinin hemi de “uluslar arası” altın biber festivali’nin davetiyesi.
Bu yıl dörüncüsü düzenleniyor ve üç gün üç gece sürecek bol eğlenceli etkinlikler olacak.
2) Masamda duran ve tadımı, tuzumu kaçıran manşeti ile ikinci şey ise, gazetemizin 26 Ağustos 2017 tarihli sayısı.
“Biber Acıdı!” manşetinin altında bu yıl biber fiyatlarının elli – altmış kuruşa kadar düştüğünün haberi var.
Ortasında da kapı gibi Ziraat Odamızın başkanı Sadi’nin fotoğrafı ile çöküp kalmış bir üreticinin üzgün fotoğrafı var.
Bu tablo haliyle beni üzüntüye ve dahası kızgınlığa sevk ediyor.
Çünkü biliyorum ki, hemen her sene o muhteşem biberimiz fiyat olarak yerlerde ve kimse de çıkıp, doğru-dürüst bir şey yapmıyor.
Ama festivaller süper!
Biz kızınca dövmeyiz kimseyi. Haşa!
Sadece alırız Zülfikar misâli kalemimizi elimize ve yazımızla veririz mesajımızı.
Artık mesajımızı okuyan, ister hiçbir çelişki yokmuş gibi gider festival eğlencesine;
Ya da isterse hesap adam akıllı hesap sorar bu sistemden;
Ya da ne isterse onu yapar.
Güyâ biber adına yapılan coşkulu festival sizin!
Yerlerde süründürülen biber de sizin!
Hâni, “oğlan bizim; kız bizim..” hesabı.
Ya da nasılsanız öyle idare edilirsiniz hesabı..
İşte bu tablo bana şimdi okuyacağınız şiiri yazdırmıştır.
Buyurunuz lütfen!
BİBERİYE
Gel, sen asıl bundan haber ver! Bu düzen adamı deli eder. Kilosu sadece elli kuruşa biber Üretici diyor ki: “Artık yeter!”
Ya da yap şöyle bir festival Ahaliye ver mehteri öyle sal Mehter kesmezse belki Mustafa Keser Hasılat bibercinin değil amma Keser’in cebine hayli para girer. Salih EROL
Not: Festivalde şiir yarışması da olsaydı keşke. Bu şiirim kesin sondan birinci gelirdi!
Şimdiden önümüzdeki yıl için teklifim var: Seneye biber konulu şiir ya da kompozisyon yarışması da açın lütfen!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Salih Erol
Biber – Festival ve Bir Şiir: Biberiye
Genellikle beş sütun üzerine dizilen yazılarım gazetemizin 8. Sayfasının yarısını kaplıyor gibi.
Yine bu uzunlukta yazı bekleyen okurlarımı bugün şaşırtarak, en kısa yazılarımdan birini yazacağım bu sefer.
Daha doğrusu, geçen günlerde yazdığım bir şiirimi, kısa yazılış hikayesi ile beraber paylaşacağım sizinle.
Kısa yazı dediysek de Çetin Altan’ın yazısı kadar kısa olmayacak tabi ki.
Köşe yazarlığının üstadlarından olan Altan, basın tarihimizin en kısa köşe yazsısını yazmış adamdır.
En kısa ama belki de en dürüst ve samimi yazısıdır o.
Milliyet Gazetesinin 29 Nisan 1960 tarihli sayısındaki köşesinde sadece tek cümle ile şöyle yazmıştır:
“Bugün canım yazı yazmak istemiyor”.
Rahmetlinin içinden o gün öyle yazmak, daha doğrusu yazmamak gelmişti.
Şimdi gelelim, bizim mevzuya!
Masamın üzerinde iki şey duruyor:
1) Yenişehir Belediyesinin hemi de “uluslar arası” altın biber festivali’nin davetiyesi.
Bu yıl dörüncüsü düzenleniyor ve üç gün üç gece sürecek bol eğlenceli etkinlikler olacak.
2) Masamda duran ve tadımı, tuzumu kaçıran manşeti ile ikinci şey ise, gazetemizin 26 Ağustos 2017 tarihli sayısı.
“Biber Acıdı!” manşetinin altında bu yıl biber fiyatlarının elli – altmış kuruşa kadar düştüğünün haberi var.
Ortasında da kapı gibi Ziraat Odamızın başkanı Sadi’nin fotoğrafı ile çöküp kalmış bir üreticinin üzgün fotoğrafı var.
Bu tablo haliyle beni üzüntüye ve dahası kızgınlığa sevk ediyor.
Çünkü biliyorum ki, hemen her sene o muhteşem biberimiz fiyat olarak yerlerde ve kimse de çıkıp, doğru-dürüst bir şey yapmıyor.
Ama festivaller süper!
Biz kızınca dövmeyiz kimseyi. Haşa!
Sadece alırız Zülfikar misâli kalemimizi elimize ve yazımızla veririz mesajımızı.
Artık mesajımızı okuyan, ister hiçbir çelişki yokmuş gibi gider festival eğlencesine;
Ya da isterse hesap adam akıllı hesap sorar bu sistemden;
Ya da ne isterse onu yapar.
Güyâ biber adına yapılan coşkulu festival sizin!
Yerlerde süründürülen biber de sizin!
Hâni, “oğlan bizim; kız bizim..” hesabı.
Ya da nasılsanız öyle idare edilirsiniz hesabı..
İşte bu tablo bana şimdi okuyacağınız şiiri yazdırmıştır.
Buyurunuz lütfen!
BİBERİYE
Gel, sen asıl bundan haber ver!
Bu düzen adamı deli eder.
Kilosu sadece elli kuruşa biber
Üretici diyor ki: “Artık yeter!”
Ya da yap şöyle bir festival
Ahaliye ver mehteri öyle sal
Mehter kesmezse belki Mustafa Keser
Hasılat bibercinin değil amma
Keser’in cebine hayli para girer.
Salih EROL
Not: Festivalde şiir yarışması da olsaydı keşke. Bu şiirim kesin sondan birinci gelirdi!
Şimdiden önümüzdeki yıl için teklifim var: Seneye biber konulu şiir ya da kompozisyon yarışması da açın lütfen!