SON DAKİKA
Hava Durumu

Baba Sultan ve Yitik Mirası

Yazının Giriş Tarihi: 17.04.2017 22:00
“Baba Sultan” adını ve bu adla anılan şehrin içindeki tepeyi bütün Yenişehirliler bilir. Yenişehir’in tarihi ve doğal köşelerinden biridir Baba Sultan. Ancak gerçekten Baba Sultanın tarihteki önemini, yüzyıllar önce orada nasıl bir yapılanma olduğunu çoğu kişi bilmez.
            Kimdir Baba Sultan ve nedir oradaki tarihi yapının aslı – esası?
            Asıl adıyla Mehmed; asıl memleketi Orta Asya’daki Buhara dolayısıyla Buhari ve soyunun peygambere dayandığı iddiası nedeniyle Seyyid olarak anılmış bir zât-ı muhteremdir Baba Sultan ya da Seyyid Mehmed Buhari. O da bir çok çağdaşları gibi muhtemelen Moğol saldırılarından dolayı Batı’ya hicret etmiş ve Müslümanların tek güvenli limanı diyebileceğimiz Anadolu’ya (o zaman ki tabirle İklim-i Rum’a) hicret etmiştir.
            Baba Sultan’ın Anadolu’ya geldiği sıralarda Selçuklu Devleti artık yıkılmış olup çok sayıda Türkmen Beyliği bu coğrafyada hüküm sürmeye çalışmakta idi. Baba Sultan en uçtaki beyliklerden biri olan ve yaptıkları gazalarla dikkat çeken Kayı Beyliğine gelmiştir. 1200’lerin sonu ve 1300’lerin başlarına rastlayan bu devirde Baba Sultan yanındaki dervişlerle birlikte Osman Bey’in gazalarına destek vermiştir.
            Bilhassa Koyunhisar Savaşında adamları ile birlikte çok önemli rol oynayan Baba Sultan, yeni kurulmuş bir Türkmen şehri olan Yenişehir’den fazla uzaklaşmamış ve bugün “Baba Sultan Tepesi” dediğimiz yere yerleşmiştir. Bizim Baba’nın postu serdiği bu tepede kuvvetle muhtemeldir ki, çok eski bir manastır bulunmaktadır ve Baba Sultan, tam da bu Hıristiyan yapının üzerine bir zaviye inşasına başlamıştır.
            Bizim bugün “Baba Sultan” ; ya da “Postum post” Camisi dediğimiz tarihi yapının aslında bir cami değil de bir zaviye olduğunu hatırlatmak isterim.
             Günümüzde orada daha yeni restore edilmiş küçük bir cami (Postun post Camii) ve ağaçların altında zaman zaman çay bahçesi olarak kullanılan; ancak çoğu zaman – şu an olduğu gibi- kaderine terk edilmiş ferah gölgelikler vardır. Baba Sultan’daki bu tarihi bina 1999 depreminde zarar görmüş ve bir-iki sene önce restore edilmişti. Ancak maalesef bu restorasyonun çok sağlıklı yapıldığını ve restorasyonu yapanların sağlam bir tarihi bilgi ile hareket ettiklerini söylemek mümkün değil. 
             Gerçekte bir zaviye olan bu tarihi küçük bina yapılan bu son restorasyonlarda bir camiye dönüştürülmüştür. Kanaatimce orayı bir kent müzesi olarak tasarlamak daha şık olurdu. Mesela günümüzde Bursa merkezdeki bir çok benzer yapı (Seyyid Usul, Karabaş-ı Veli Dergahı gibi) kültür merkezi olarak hizmet vermektedirler. Bizde de üstelik cemaati ve çoğu zaman imamı bile olmayan olmayan bir camiye dönüştürmekle iyi yapmamışlar. Bazı uçuk-kaçık gençlerin gidip kafayı çektikleri; normal vatandaşın çıkmaya korktuğu ıssız bir yer halinde bırakılması tarihe ve doğaya önem verilmediğini gösterir.
            Baba Sultan Zaviyesi Osmanlı’nın kuruluşundan yıkılışına kadar hizmet veren bir kuruluş olarak devam etmiştir. Yüzlerce yıllık bu süreçte onlarca post-nişin, binlerce derviş gelip geçmiştir bu dergâhtan. Baba Sultan Tepesinin Yenişehir’e taraf olan alt kısmında büyük bir mezarlık bulunmakta idi. 1930’lara kadar gelen bu mezarlığın hoyratça tahrip edilmesi ve hemen hiçbir kitabenin kalmaması esefle hatırlanacak bir olaydır.
            Baba Sultan Zaviyesinden günümüze kalabilenler içinde elimde II. Abdülhamid Devrinde çekilmiş bir fotoğraf ve arşivden aldığım birkaç belge bulunmaktadır. Baba Sultan’ın tarihine ışık tutacak olan bu belgelerden birinin hikayesinden kısaca bahsedeyim isterseniz:
             Başbakanlık Osmanlı Arşivinden çıkarttığım belgenin tarihi 9 Eylül 1850… Günümüzden 167 yıl öncesine ait üç sayfalık bu belgenin özet başlığında şöyle bir ifade var: “Bursa Yenişehir'deki İsyani Baba Zaviyesi'ne dair”… Burada sözü edilen İsyani Baba, zaviyenin o tarihteki post-nişinidir.
            1850 yılı başlarında zaviyenin şeyhi olan İsyani Baba hakkını arayan, aktif bir zat olmalı ki, zaviyesinin sorunlarını çözmek için bizzat İstanbul’a gitmiş ve ilgili devlet dairelerinde hakkını aramıştır. Zaviyenin asıl sorunu geçim sorunudur. Çok sayıda dervişi barındıran bu yerin geçiminde bir takım sıkıntılar baş göstermiştir.
İsyani Baba’nın asıl istediği gelirinin bir bölümü kendilerine verilmekte olan vakıf köyünün tamamen dervişlere bırakılmasıdır. Ancak böylelikle geçinebileceklerini belirtmektedir. Hatta bunun için bizzat dönemin Maliye Nazırı ile görüşmüştür. Belgede “Vukuf Karyesi” olarak geçen bu köy sanırım Okuf (Çayırlı) Köyü olmalıdır. Yani Okuf Köyü bir vakıf köyü statüsündedir ve gelirinin bir kısmı Baba Sultan’daki Postun Post Zaviyesine verilmektedir.
Osmanlı Padişahları tekke ve zaviye gibi dini kurumların ihtiyaçlarının karşılanmasına önem vermiş ve bu kurumlara vakıf arazilerinden bağışlar yapmıştır. Dahası bu tarikat şeyhleri her türlü vergiden, askerlik gibi her türlü sorumluluktan muaf tutulmuş ve bunlar koca Osmanlı Tarihi boyunca adeta bedavadan bir yaşam sürdürmüşlerdir.
Elimizdeki belgenin analizine devam edelim!
İsyani Baba’nın arz dilekçesi dönemin en önemli yüksek mahkemesi olan Meclis-i Vâlâ’da etraflıca görüşülmüş ve sonuçta bir karara varılmıştır. Bu karar metninde Şeyh İsyani Baba’nın isteği özet olarak verilmiş ve bu isteğin karşılanamayacağı belirtilmiştir. Köyün tamamen dervişlere bırakılamayacağı, bunun Tanzimat hükümlerine aykırı olduğu ifade edilmiştir.
Osmanlı Tarihinde Tanzimat Fermanı (1839) ile getirilmeye çalışılan yeni düzenlemelerin esaslarından biri de merkezileştirilmiş düzenli bir mali sistem idi. Okuf Köyünün tamamen zaviyeye bırakılmaması, devlet hazinesinin denetiminde bırakılmış olması bu genel esasların bir gereği olarak düşünülmelidir.
Sonuçta ilgili mahkeme ortaya yeni ve ilginç bir çözüm getirmiştir. İsyani Baba’ya aylık bağlanmasını kararlaştırmıştır. Zaviyenin yüzlerce yıllık tarihinde gelmiş geçmiş olan belki de yüzlerce şeyhin içerisinde aylık alan ilk kişi İsyani Baba’dır ve bu bakımdan ilginçtir. Şeyhe verilmesi kararlaştırılan aylık hatırı sayılır bir meblağı tutmaktadır. Buna göre Şeyh İsyani, aylık 500 kuruş maaş alacaktır. Zaviyesinin harcamalarını, mürit ve dervişlerinin geçimini buna göre ayarlayacaktır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; yaklaşık 700 yıllık bir geçmişi olan Baba Sultan Zaviyesinin Yenişehir’in  tarihi iddiası açısından taşıdığı önem ortadadır. Kuruluş dönemini araştıran tarihçilerin bu tarihi yapıyı bütün yönleriyle ortaya çıkaracak olan çalışmaya girmeleri gerekmektedir. Böylece Osmanlı Tarihinin kuruluş evresinde Yenişehir’in oynadığı kilit rol daha iyi anlaşılacaktır.
Ve son bir not olarak şunu eklemeliyiz galiba: Eski terminolojiyi bilmeyen günümüz okuyucusu daha iyi anlasın diye yukarıda geçen bir kaç sözcüğün anlamını vermek gerekiyor. Herhangi bir tarikatın (Bektaşilik, Mevlevilik, Nakşıbendilik ….gibi)  öğretilerini, yöntemlerini yaşatan tarikat evlerinin büyük olanlarına tekke; daha küçük olanlarına ise zaviye denir. Tekke ve zaviyeler için dergâh da denilmektedir. Bu tekke ve zaviyelerin başında bulunan kişilere ise post-nişin adı verilir.
Önümüzdeki yazılarda bir başka tarihi yapıya ışık tutmak dileğiyle…




 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.