16 Nisan’a 20 gün kaldı…
Başta AK Parti ve MHP olmak üzere CHP ve diğer partilerin propaganda çalışmaları sürüyor.
İzlenen o ki, geçmiş yıllara göre bu kampanya döneminde farklı bir süreç yaşanmakta.
Söz gelimi bayrak, flama, afiş ve broşür gibi malzemelerin yarattığı çevre kirliliği görüntüleri artık pek yaşanmıyor.
Biraz gürültü kirliliği yaşansa da o da geçmiş yılara göre çok az…
* * * Türkiye henüz seçim ve referandum dönemlerinde daha ağırlıklı olarak kapalı salon ve televizyon tartışmalarına geçebilmiş değil.
Hem yerelleşmeyi sağlama ve hem de seçmen ile daha sıcak temas açısından kapalı salon toplantılarının önemi henüz keşfedilebilmiş değil.
Öteden beri alışılagelen açık hava mitingleri önemini korumakta…
Öte yandan Televizyonların daha etkin kullanımına da geçilebilmiş değil.
Tek tarafı yapılan programların yanında karşıt fikirli lider ve adayların da ekranlarda birlikte yer almasını seçmen asında beklemekte.
* * * Evet ve Hayır kampanyalarını yürüten parti ve gurupların kullandığı dilde de yeterli olmasa da eskiye göre bir değişim gözlenmekte.
Kırıcı, aşağılayıcı ve ötekileştirici bir üslup yerine akıl, mantık süzgecinden geçen sözlerin ve iyi düşünülmüş esprilerin aslında daha etkin olduğu, olacağı süreç içinde daha iyi kavranmaya başlıyor.
Bu konuda kuşkusuz daha alınacak çok yolun olduğu da bir gerçek.
CHP’nin kullandığı dilde de önemli gelişmeler var, ne ki biraz daha ayakları yere basan, havada kalmayan bir söylem geliştirilmesi gereği açık.
* * * Seçim ve referandum sonuçlarına etki eden unsurlar açısından dış dünyanın etkisi de bu dönem daha açık anlaşıldı. Almanya, Hollanda ve ardından İsviçre örneklerine bakıldığında bundan böyle kaşlıklı olarak seçim dönemlerinde daha duyarlı olunacağı, olunması gerekliliği ortaya çıktı.
Bu referandum süreci kimin dost, kimin düşman olduğunu turnusol kâğıdı gibi açığa çıkardı.
Genel olarak Avrupa’nın ikiyüzlü tavrı ortaya çıktı.
Yani yıllardır içinde bulunduğumuz maskeli balo dönemi sona erdi…
Aslında Avrupa’nın kendi iç krizinden de kaynaklı olan bu süreç, AB’nin geleceği açısından da bir ipucu vermiş oldu. Aşırı sağa doğru bir kayış süreci AB’nin gelecekteki politikaları açsından önemli bir işaret olsa gerek…
Bu, Türkiye-AB ilişkilerinin yönünü de belirleyecek olması açısından önemli.
Bunun hiç kuşkusuz Ortadoğu bağlamında Avrupa-Türkiye çıkarlarının örtüşmemesi gibi sonuçlardan kaynaklandığı gerçeğini görmek gerek.
* * *
DÜZELTME VE ÖZÜR:
Geçtiğimiz Cuma “Yangın Güvenliğinin uygarlık ile ilintisi” başlıklı yazımda sözünü ettiğim Türkiye Yangından Korunma Vakfı Onursal Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç’ın (Yangın Uzmanı) ismi, yanlışlıkla Türk YTONG Yönetim Kurulu Başkanı ve İMSAD eski başkanı Fethi Hinginar olarak çıkmıştır.
Sehven olan bu durumu düzeltir, özür dilerim.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Orhan Kaplan
Partilerin Referandum Kampanyalarında Son Durum…
Başta AK Parti ve MHP olmak üzere CHP ve diğer partilerin propaganda çalışmaları sürüyor.
İzlenen o ki, geçmiş yıllara göre bu kampanya döneminde farklı bir süreç yaşanmakta.
Söz gelimi bayrak, flama, afiş ve broşür gibi malzemelerin yarattığı çevre kirliliği görüntüleri artık pek yaşanmıyor.
Biraz gürültü kirliliği yaşansa da o da geçmiş yılara göre çok az…
* * *
Türkiye henüz seçim ve referandum dönemlerinde daha ağırlıklı olarak kapalı salon ve televizyon tartışmalarına geçebilmiş değil.
Hem yerelleşmeyi sağlama ve hem de seçmen ile daha sıcak temas açısından kapalı salon toplantılarının önemi henüz keşfedilebilmiş değil.
Öteden beri alışılagelen açık hava mitingleri önemini korumakta…
Öte yandan Televizyonların daha etkin kullanımına da geçilebilmiş değil.
Tek tarafı yapılan programların yanında karşıt fikirli lider ve adayların da ekranlarda birlikte yer almasını seçmen asında beklemekte.
* * *
Evet ve Hayır kampanyalarını yürüten parti ve gurupların kullandığı dilde de yeterli olmasa da eskiye göre bir değişim gözlenmekte.
Kırıcı, aşağılayıcı ve ötekileştirici bir üslup yerine akıl, mantık süzgecinden geçen sözlerin ve iyi düşünülmüş esprilerin aslında daha etkin olduğu, olacağı süreç içinde daha iyi kavranmaya başlıyor.
Bu konuda kuşkusuz daha alınacak çok yolun olduğu da bir gerçek.
CHP’nin kullandığı dilde de önemli gelişmeler var, ne ki biraz daha ayakları yere basan, havada kalmayan bir söylem geliştirilmesi gereği açık.
* * *
Seçim ve referandum sonuçlarına etki eden unsurlar açısından dış dünyanın etkisi de bu dönem daha açık anlaşıldı.
Almanya, Hollanda ve ardından İsviçre örneklerine bakıldığında bundan böyle kaşlıklı olarak seçim dönemlerinde daha duyarlı olunacağı, olunması gerekliliği ortaya çıktı.
Bu referandum süreci kimin dost, kimin düşman olduğunu turnusol kâğıdı gibi açığa çıkardı.
Genel olarak Avrupa’nın ikiyüzlü tavrı ortaya çıktı.
Yani yıllardır içinde bulunduğumuz maskeli balo dönemi sona erdi…
Aslında Avrupa’nın kendi iç krizinden de kaynaklı olan bu süreç, AB’nin geleceği açısından da bir ipucu vermiş oldu.
Aşırı sağa doğru bir kayış süreci AB’nin gelecekteki politikaları açsından önemli bir işaret olsa gerek…
Bu, Türkiye-AB ilişkilerinin yönünü de belirleyecek olması açısından önemli.
Bunun hiç kuşkusuz Ortadoğu bağlamında Avrupa-Türkiye çıkarlarının örtüşmemesi gibi sonuçlardan kaynaklandığı gerçeğini görmek gerek.
* * *
DÜZELTME VE ÖZÜR:
Geçtiğimiz Cuma “Yangın Güvenliğinin uygarlık ile ilintisi” başlıklı yazımda sözünü ettiğim Türkiye Yangından Korunma Vakfı Onursal Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç’ın (Yangın Uzmanı) ismi, yanlışlıkla Türk YTONG Yönetim Kurulu Başkanı ve İMSAD eski başkanı Fethi Hinginar olarak çıkmıştır.
Sehven olan bu durumu düzeltir, özür dilerim.