Son yılarda bir doğallık merakı sardı insanlarımızı sormayın!
Sözü edildiğinde, “Ah beyim sormayın, neydi o eskiden yediğimiz domateslerin tadı, rengi..” denmekte.
Kuşkusuz, epeydir yediğimiz sebze ve meyvelerin tadını beğenmez, eskileri arar olduk…
Bu doğru…
Doğru olmayan şu;
Eskiden, yani neredeyse yarım asır öncelerine kadar çoğunlukla sebze ve meyve tüketimini mevsiminde yapardık…
Zaten doğru olanı da bu…
Yani kışın ortasında, dışarıda kar yağarken, Ağustos ayında yediğimiz domatesin tadını almak itiyoruz!
Yahut karpuzun, eriğin?
Oysa her sebze ve meyvenin mevsiminde yenmesi doğru olanı…
* * *
Teknolojinin gelişimine koşut üretimin kolaylaşması ve süresinin uzatılabilmesi, ulaşım ve saklama olanaklarının gelişmesi mevsim dışında da birçok gıdaya erişim şansı veriyor. Seralarda hemen her mevsim birçok ürünü yetiştirebilme şansı var artık. Hibrit tohum marifeti ve kimyasal ilaçlarla verimin de artırılması olası, dış koşullara uyumun sağlanmasının da… Soğuğa, hastalıklara karşı dirençli ürünlerin yetiştirilebilmesi zor değil artık yani.
Ancak, hiç kuşku yok ki bu tür ürünlerin tadı da, rengi de eskisine benzemiyor…
Benzememesi de doğal…
O nedenle öncelikle her şeyi mevsiminde yemek doğru olanı…
Şubat ayında domates, karpuzfiyatlarına ve tatlarına kızarak atıp-tutmanın hiç bir anlamı yok yani…
* * *
Geçenlerde kentin işlek bir meydanının bir sokağında yeni açılmış bir şarküteriyi geziyordum. Bal bölümüne bakarken bir genç yanıma gelerek, “Beyim buyurun, organik bu ballar” dedi.
Döndüm gence, “Kardeşim bal dediğin zaten organiktir, doğaldır, başka türlü olursa zaten ona bal denmez" dedim.
Genç kızardı, uzaklaştı yanımdan...
Bunun gibi kimi belediyelerimizin de önayak olduğu kimi pazarlar açılmakta “organik ürün” satışına yönelik.
Kimileri de bunları normal fiyatının üstünde para ödeyerek almakta…
Hiçbir kimyasal ilaç ve kimyevi gübre kullanılmadan yapılan üretim organik olarak adlandırılır.
Böyle üretim yapmak fiziki olarak olasıdır ama getirili değildir, herkesin buna yönelmesi durumunda millet aç kalır, yahut şimdikinin 3-4 misli para ödemek!
Evet, eskilerde, yani bir yarım asır kadar önceleri daha çok hayvansal gübre ile yapılan ve kimyasal ilaç kullanılmayan üretim yaygındı.
Ama o dönemler domatesi de salt yılda 2-3 ay boyunca yeme şansımız vardı… Karpuzu da bir-iki ay…
Onun dışında turşuları ve kurutulmuşları kullanılırdı.
Şimdi öyle mi ya? Her mevsim çoğu şeyi üretebilme ve dışarıdan getirebilme şansı var.
Ama fiyatı pahalı oluyor ve tadı da başka!
Domatesi ağaçta yetişiyor sanan kimileri için bir süreçleri anlatmanın yararı yok!
* * *
Hiç kuşkusuz, serbest piyasa anlayışı ve nüfusun hızla artması her mevsim, her şeyi üretme tekniklerinin gelişmesine yol açtı.
Hatta tohumlar teknolojiyle geliştirilerek, ıslah edilerek soğuğa, sıcağa ve hastalıklara daha dirençli hale getirildi.
Üretim bollaşınca kışın da taze domates yiyebilme şansı doğdu…
* * *
Gelelim organik ürünler aldatmacasına!..
Günümüz koşullarında her yerde hiçbir kimyasal ilaç ve kimyevi gübre kullanmadan üretim yapıp, bunu satarak para kazanma şansı çok azdır. Organik tarımkişisel bazda yapılabilir.
Hiç kimse daha çok para kazanacağı bir üretim şeklinden başka bir şekle geçmez, zaten de geçmiyor. 8 milyara yaklaşan dünya nüfusunu organik tarımla beslemenin olanağı yok yani…
Önemli olan, kimyasalları kullanılabilir ölçüde kullanmak… Kontrollü tarım yapmak…
Bütün dünyanın yaptığı gibi yani… GDO meselesine ise gelecek yazıda değinmek dileği ile…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Orhan Kaplan
Organik ürün aldatmacısı ve GDO safsatası!.. (1)
Sözü edildiğinde, “Ah beyim sormayın, neydi o eskiden yediğimiz domateslerin tadı, rengi..” denmekte.
Kuşkusuz, epeydir yediğimiz sebze ve meyvelerin tadını beğenmez, eskileri arar olduk…
Bu doğru…
Doğru olmayan şu;
Eskiden, yani neredeyse yarım asır öncelerine kadar çoğunlukla sebze ve meyve tüketimini mevsiminde yapardık…
Zaten doğru olanı da bu…
Yani kışın ortasında, dışarıda kar yağarken, Ağustos ayında yediğimiz domatesin tadını almak itiyoruz!
Yahut karpuzun, eriğin?
Oysa her sebze ve meyvenin mevsiminde yenmesi doğru olanı…
* * *
Teknolojinin gelişimine koşut üretimin kolaylaşması ve süresinin uzatılabilmesi, ulaşım ve saklama olanaklarının gelişmesi mevsim dışında da birçok gıdaya erişim şansı veriyor.
Seralarda hemen her mevsim birçok ürünü yetiştirebilme şansı var artık.
Hibrit tohum marifeti ve kimyasal ilaçlarla verimin de artırılması olası, dış koşullara uyumun sağlanmasının da…
Soğuğa, hastalıklara karşı dirençli ürünlerin yetiştirilebilmesi zor değil artık yani.
Ancak, hiç kuşku yok ki bu tür ürünlerin tadı da, rengi de eskisine benzemiyor…
Benzememesi de doğal…
O nedenle öncelikle her şeyi mevsiminde yemek doğru olanı…
Şubat ayında domates, karpuz fiyatlarına ve tatlarına kızarak atıp-tutmanın hiç bir anlamı yok yani…
* * *
Geçenlerde kentin işlek bir meydanının bir sokağında yeni açılmış bir şarküteriyi geziyordum.
Bal bölümüne bakarken bir genç yanıma gelerek, “Beyim buyurun, organik bu ballar” dedi.
Döndüm gence, “Kardeşim bal dediğin zaten organiktir, doğaldır, başka türlü olursa zaten ona bal denmez" dedim.
Genç kızardı, uzaklaştı yanımdan...
Bunun gibi kimi belediyelerimizin de önayak olduğu kimi pazarlar açılmakta “organik ürün” satışına yönelik.
Kimileri de bunları normal fiyatının üstünde para ödeyerek almakta…
Hiçbir kimyasal ilaç ve kimyevi gübre kullanılmadan yapılan üretim organik olarak adlandırılır.
Böyle üretim yapmak fiziki olarak olasıdır ama getirili değildir, herkesin buna yönelmesi durumunda millet aç kalır, yahut şimdikinin 3-4 misli para ödemek!
Evet, eskilerde, yani bir yarım asır kadar önceleri daha çok hayvansal gübre ile yapılan ve kimyasal ilaç kullanılmayan üretim yaygındı.
Ama o dönemler domatesi de salt yılda 2-3 ay boyunca yeme şansımız vardı…
Karpuzu da bir-iki ay…
Onun dışında turşuları ve kurutulmuşları kullanılırdı.
Şimdi öyle mi ya?
Her mevsim çoğu şeyi üretebilme ve dışarıdan getirebilme şansı var.
Ama fiyatı pahalı oluyor ve tadı da başka!
Domatesi ağaçta yetişiyor sanan kimileri için bir süreçleri anlatmanın yararı yok!
* * *
Hiç kuşkusuz, serbest piyasa anlayışı ve nüfusun hızla artması her mevsim, her şeyi üretme tekniklerinin gelişmesine yol açtı.
Hatta tohumlar teknolojiyle geliştirilerek, ıslah edilerek soğuğa, sıcağa ve hastalıklara daha dirençli hale getirildi.
Üretim bollaşınca kışın da taze domates yiyebilme şansı doğdu…
* * *
Gelelim organik ürünler aldatmacasına!..
Günümüz koşullarında her yerde hiçbir kimyasal ilaç ve kimyevi gübre kullanmadan üretim yapıp, bunu satarak para kazanma şansı çok azdır.
Organik tarım kişisel bazda yapılabilir.
Hiç kimse daha çok para kazanacağı bir üretim şeklinden başka bir şekle geçmez, zaten de geçmiyor.
8 milyara yaklaşan dünya nüfusunu organik tarımla beslemenin olanağı yok yani…
Önemli olan, kimyasalları kullanılabilir ölçüde kullanmak…
Kontrollü tarım yapmak…
Bütün dünyanın yaptığı gibi yani…
GDO meselesine ise gelecek yazıda değinmek dileği ile…